Hiç de zor olmasa gerek.
Çünkü lider olmadan önce halkla yaşamak
önemli.
Yerel yönetimler de bu ayrıcalığı yakalayan
başarılı olmuştur.
Yaşam da halk isteklerinin siyasi kimliği
hiçbir zaman olmamıştır.
Ancak bazı bireysel tercihler, yandaş küçük
topluluklar yaratmış, hem kendilerine hem de liderlerine maddesel boyutta
yüksek çıkarlar sağlamanın yanın da manevi zararları da beraberinde
getirmiştir.
İşte günümüzün sari hastalığı da budur.
Bunu aşan yerel yöneticilerden sayıları
parmakla gösterilecek kadar az olanlar ise toplumun siyasi kimliğine bakmadan tercihi
olmuştur.
Tabii ki bazı kötü örnekler hariç!
Bu bazı kötü örneklerin zararı, Aysberg’in suyun
altında ki görünmeyen yüzü gibi sonradan ortaya çıkmış ve de toplumun güvenini
sarsmıştır.
Bu yerel seçimler, tüm ülkede çok değişik
tercihlere neden olacaktır.
Parti baskılarının ve fanatikliğinin
vicdanları zorlayarak aşıldığına şahit olacaksınız.
Ülke yönetiminde alınan bazı müspet ve
menfi kararlar ilk defa bu seçimlerde ön plana çıkarak etken olacaktır.
Türk toplumu bu yerel seçimlerle çağ
atlayacaktır.
Doğruyu, güzeli, birlik ve beraberliği, toplum
ve ülke yararını arayarak sandık başına gidecektir.
Sonrasın da ki seçim sonuçlarının ne
olacağı ise hiç bilinmez.
Kamuoyunda son zamanlarda çıkan dış
kaynaklı bilgisayarlı seçim sonuçları değerlendirmelerinde ki entrikaların kafalarda
soru işareti bıraktığı gerçeği unutulmamaıştır.
Tabii ki bunun denetiminin, seçime girecek
partilerin yanında Yüksek Seçim Kurulu ve Yargı mekanizmasının asli görevleri
içinde bulunmasıdır.
Halkın, Devletine güveninin sarsılması
gelecek ile ilgili ciddi kaygılara neden olur.
Cumhuriyet rejimi ile yönetilen bir ülke de
halkın tercihlerinin kısıtlanması ise hiç de doğru bir yönetim şekli olmaz.
Demokratik toplumlar bu tür baskı
rejimlerine karşı çok kolay tepkiler verir.
Onun için Halkı anlamak ve onunla yaşamak
çok önemlidir.
Ben yaptım oldu felsefi düşünceleri artık
toplumda rağbet görmemektedir.