Zamansız değişim kuşkusuz takımın
yapılanmasında olumsuz etki yaratacaktır.
Yeni yönetimin kimyası ile Teknik direktör
ve kadrosunun uyumu bakalım örtüşecek mi?
Takımın her ne kadar çekirdek kadrosu
korunsa bile, yeni gelen hocanın sistemine oyuncular ne katkı koyacak?
Yeni transfer takviyeleri için tespit
hedefler var mıdır, yoksa CD izlenimleri mi ön plana çıkacaktır?
İşte bütün bunlar sorunlar yumağı.
Peki Yönetim kadrosun da böyle bir birikim
var mıdır?
Yoksa yine Başkan Hoca ikilisi biz yaptık
oldu mu denilecektir?
Hasan Akıncıoğlu’nun gidişi taraftar-hoca
çekişmesi yüzünden oldu.
Gültekin Gencer’de aynı senaryoyu oynarsa,
yine hüsran mı yaşanacaktır?
Gelelim Kurumsallaşmaya.
Vakıf, Dernek, A.Ş ayrı yönetimlerce
yönetilmelidir.
Dernek en fazla hisseye sahip olarak
A.Ş’nin denetmeni, Vakıf da tesis sahibi, A.Ş de icra organı olmalıdır.
Bu üçgen kurumsallaşmayı sistem dahilinde
idrak edip hayata geçirdiği taktir de ANATALYASPOR
yıkılmaz armada olur.
Kulüp Derneği halka ve taraftara üyeliği
açarak giriş ve yıllık aidatlar üzerinden gelir kaynağına kavuşturulmalı,
amatör branşlar ve futbol alt yapısı okulları ile hizmet vermelidir.
Çok hisseye sahip bir dernek çatısı ise A.Ş
genel kurulları öncesi kendi içinde yapacağı üye referandum seçimi ile A.Ş
yönetimini sağlıklı bir şekilde belirlemede etken olmalıdır.
Bu seçimde olduğu gibi dokuz on yönetim
kurulu üyesi çoğunluk oyları ile değil, Dernek ve A.Ş hissedarları ile seçilir.
Dolayısı ile de 40-50 milyon dolarlık
bütçeli takım emin eller tarafından kurumsal bir yapı ile dünya takımı olma
yolunda gelişerek yürür.
İşte tüm bunlar üç saç ayağı Dernek, Vakıf,
A.Ş sağlıklı işbirliğine bakar.
ANTALYASPOR bu kentte
yaşayanın yani bizlerin takımıdır. Öyle de kalmalıdır.