Antalya’da gündem Mart 2009 yerel seçimlerine kitlendi. Kent insanı ve esnafı daha şimdiden siyasi kulislere başladı.
Antalya yaşayanı, seçimle gelen Belediye başkanlarının kent ekonomisine ne kadar ivme kazandırdığının, ne kadar da kaybettirdiğinin geçte olsa artık bilincinde.
Ülkenin en fazla turist ağırlayan turizm başkenti(!) Antalya’nın gerek kent çekirdeğinde gerekse hala daha turizm merkezlerinde yeteri kadar turist gezmemekte, turizmdeki her şey dahil sistem çarpıklığı yüzünden de tabiî ki esnaf da bundan nemalanamamaktadır.
İşte yıllardır turizmci ile kent esnafı arasında yaşayan su yüzündeki gerginlik sebebi budur.
Ama asıl neden bu değildir. Peki, turisti dışarı çıkaracak tarihi ören yerleri ve müzelerden başka cazibe alan ve yerleri var mıdır? Gerek ülkenin gerekse Antalya’nın tanıtımına katkı koyacak örneğin bir MiniCity, ne doğru dürüst pazarlanmakta ne de işletilmektedir.
Bir dünyaca ünlü Konyaaltı sahillerini fotoğraf karesine koymak için varyant başında turistin kafasına güneş geçmeyecek bir terasın hala daha yapılmayışı çok mu zordur.
Kente suni makyaj ve yerli halktan oy almak için yapılan üç beş ağaçsız park alanının kentin cazibe merkezi haline dönüştürülmesine yeterli gözlemi bakılıyor? Cumhuriyet alanı seyir terasını engelleyen bir iki çay bahçesinin uyduruk balkonu neden hala daha kaldırılmıyor?
Sokak araları dahil caddelerinin alt yapı çalışmaları yüzünden bir kazılıp bir bozulduğunun, koordinasyonsuzluklar yüzünden kent kaynaklarının israf edildiğinin farkında olan kent halkı ve esnafı, kapanan yollar yüzünden iş ve ekmek kaybı ile artık isyan etmektedir. Kent içi alış veriş alanlarının çoğaltılarak işyeri kiralarının düşürülmesi yerine, büyük mağazacılık sistemine pirim verilerek metre kare başı dolar bazında kira verilmesine, holdinglere peşkeş çekilmesine gerek var mı?
Ama durum onu gösteriyor ki, gaflet uykusundan erken uyanan kent esnafı bozulan ekonomisi ile maddi manevi birikimleri tükenen kent halkı, yıpranan aile yaşantısı ile sosyal bir çöküntü içerisine düşmenin şaşkınlığı ile bu durumdan biran önce kurtulmak için yerel seçimleri hedef seçtiğini göstermiştir.
Bu arayışın öncelikle, hiçbir siyasi görüşe önem vermeksizin, meslek odalarından başlayarak, Esnaf odaları, Ticaret ve sanayi odaları oradan da turizm merkezleri ve ilçe Belediye başkanlıkları ile Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçim tercihlerine kadar uzanacağı gözükmektedir.
Kent insanı, artık seçim öncesi hazırlanıp önüne konmayan kentsel yatırımlar ve gelişim dönüşüm projelerine bakmadan karar vermek istememektedir. Hele, hele sürprizlerle karşılaşmak istememektedir. İçinde yaşadığı kentin nasıl bir gelişim göstereceğine, gelecekte nasıl bir yaşam süreceğine kendi karar vermek istiyor. Gelecekte yapılan yanlışlıkların yeniden gündeme gelmesini istemiyor.
Şimdi sormak gerekir siyasi parti yetkililerine, yerel seçimler çok az süre kala hedeflediğiniz belediye başkan adaylarınız hazır mı, bu adayların kent için ne plan ve projeleri var?
Şimdi sormak gerekir tüm görevdeki belediye başkanlarına, yaptıklarınız yeterli mi, yeterli değilse gündemdeki sorunları çözmek için niye yeterince kaynak ayırmadınız ve çalışmadınız. Yoksa hazır cevap olarak eski deyimle, yaptıklarım yapacaklarımın teminatı mı diyeceksiniz?
Belediye meclisleri, tabiri caizse yaşamımızda çok önemli yeri olan Hastanelere benzer.
Bura da doğumdan ölüme kadar insan yaşamı nasıl şekillenir, müdahalelerle hayatiyet kazandırılırsa, Belediye Meclisleri ve İl Genel Meclisleri de kent yaşamına verdiği kararlar ve uygulamaları ile hayat öpücüğü ve can suyu verir.
Bu nedenle yerel seçimlerde meclislere el kaldır, indir zihniyetli parti yandaşları yerine, kent yaşamına, yaşam katacak projeler üretecek çeşitli meslek gruplarından profesyonellerin artık girmesi günümüz Antalya’sı için gereklidir.
Şimdiden gelecek ile ilgili yerleşim, ulaşım, ticari, turizm cazibe merkezleri, sosyal donatı alanları, eğitim ve spor alanları projeleri çalışmaları yapılmalıdır.
Güzel günlere götürecek önce ekip çalışmalarına ve daha sonra uygulama yapacak liderlere ihtiyacı vardır bu kentin.