Türkiye bir kış ülkesi değil. Kış mevsimini yaşayan bir ülke. Kanada, Norveç, Finlandiya, İsveç, İsviçre, İzlanda, İrlanda, Rusya ve ABD’nin yanında kış ve kardan yana şanssız sayılır. Türkiye bir Alaska, bir Sibirya bir Yakutst da değil.
Türkiye yağış yönünden yoksul ülkeler arasında. Hem su fakiriyiz hem az yağış alan topraklara sahibiz.
Dört mevsimi yaşayan ülkelerden biriyiz. Ne kış ülkelerinin günlerce yağan karını ve ayazını biliriz ne de yağışı hiç bitmeyen ülkelerin yağmur ve fırtınalarını…
Buna rağmen bahar yağışlarında sel, kara kışta sorunlar yaşarız. Meteorolojik veriler neredeyse tahminlerinde yüzde yüze yakın sonuç elde etse de ülke olarak hep sürprizle karşılaşırız. Bu topraklara mevsimler ansızın gelir (!) Kara kışta kar ansızın bastırır (!) Sıcak hava dalgası yaz günlerini bulur (!) Yağmur yağar, hayat felç olur, kar yağar felaketimiz olur. Bir kurak ülke yağışlara sevinmek yerine şikayet dilini kullanır.
Yağışlara rahmet diyen bir medeniyetin çocukları, Allah’ın en büyük nimeti olan yağmur ve kardan adeta korkar oldu. Bu kış mevsimi de kar yüzünden ülke hem büyük sorunlar yaşadı hem ikiye bölündü.
Bu yıl kar piyangosunun ilk talihlileri Gaziantep ve İstanbul oldu. Büyük ikramiye ise Isparta’ya çıktı. Gül diyarı Isparta üç gün elektriksiz kaldı. Daha etkili olacağına inananlar gibi ifade edersek 380 bin nüfuslu bir şehir 82 saat elektrik alamadı. Kara kışın uzun gecelerinde karanlıkta kalmak kadar büyük ceza olur mu?
Bir şehrin kara kışta elektriksiz kalması ne demek? Üstelik bir başına bırakılmaları ne demek? Çaresiz, yalnız ve perişan bir şehir… Donmuş, kırılmış, incinmiş binlerce vatandaş… Bundan daha kara gün olur mu? Yetkililer bu kara günde vatandaşın yanında değildi. Ya muhalefet?
Halkın uğradığı zarar ne kadar? Çöpe giden yiyecekler, soğuktan hastalanan bireyler, iş yapamayan esnaf, sanayici… Ruh sağlıkları bozulanlar… Bir gece elektrik sigortalarını gevşetin, kaloriferlerinizi kapatın ve öylece sabahlayın. Ne hissedersiniz?
İktidarın ihmali ve sorumluluğu büyük. Isparta’nın zararlarının tazminini sağlayacak olan elbette iktidar. Ama görüyoruz ki, elektrik faturalarının bir ay gecikmeli gönderileceğini bir müjde gibi takdim eden bakan ve iktidar yandaşları var.
Muhalefetin hiç mi sorumluluğu yok? Öylece elini kolunu bağlayıp oturmaları mı gerekir? Muhalefet, elin eşeğini türkü çağırarak arayanlar gibi mi olmak zorundadır?
Söz ayrı, eylem ayrı. Eylemi bilmeyen muhalefet iktidara nasıl talip olabilir? Çok mu zor, Isparta’ya bir grup avukat göndermek?
Muhalefet, elektrik şirketlerine karşı halkın hakkını savunamaz mı? Isparta’yı mahalle mahalle, belde belde dolaşıp vatandaşların mağduriyetlerinin giderilmesi için topyekün tazminat davası açılması için bir engel mi var? Muhalefet bu işin öncülüğünü yapmaktan niye kaçınır?
Muhalefet sözcülerinin tv ekranlarında açıklamalarını duydukça “El elin eşeğini türkü çağırarak arar” atasözü aklıma geliyor. Bırakın eşeği arar numaralarını ve türkü çağırmayı. Bir kıpırdayın, bir adım atın.
Hangi muhalefet partisi Isparta’ya heyet gönderdi? Hangi milletvekilleri Isparta’da yaşananları vatandaştan dinledi? Hangi muhalefet partisi hangi illerde elektrik altyapısının ne durumda olduğunun araştırmasını yaptırdı?
Elinde veri olmayan, halkın enerji sorunu konusunda hazırlık yapmayan bir muhalefet iktidar olunca bu işlerin altından kalkabileceğine bizi nasıl inandırabilir?
Bir aylık sürede gördük ki, iktidar doğalgazda ve elektrikte sınıfta kaldı. Kara kışta doğalgaz, elektrik ve akaryakıta yapılan fahiş zamlarla ümüğümüzü sıktı.
Muhalefet ise Isparta’da iktidarla kar topu oynamayı tercih etti. Kardan adam yapmayı bile beceremedi. İktidar giderse, bu gidişte muhalefetin etkisi olmayacaktır. İktidar, yapıp ettiklerinden veya yapamadıklarından dolayı kaybedecektir.
Muhalefet, iktidar olmayı görürse, önerileriyle ve halka güven vererek değil, koşulların sonucu iktidara gelecektir. Bülent Ecevit’in lideri olduğu DSP’nin iktidar olması gibi. Zoraki iktidarlar, hizmet üretemezler, halkın gönlünde kendilerine yer bulamazlar. Millet İttifakı’nın geleceğinin, Ecevit’in koalisyonlu hükümetlerine benzeyeceğinden endişe ediyorum.
Yazının başlığı bir şarkının sözleridir. İbrahim Taşdemir’in eserini TRT’nin şeflerinden Suat Yıldırım bestelemiştir. Hicaz eseri TRT’nin klasiği Akşam Sefası’nın yıldızlarından Çiğdem Gürdal veya Ayşe Ekiz’den dinlemenizi öneririm.
Isparta bana şairlerin hası Ahmet Erhan’ın Gülşiir’ini hatırlatır.
Bütün sözcüklere adını ekleyeceğim
Güldeniz, Gülekmek, Gülyağmur, Gülşarap, Gülaşk, Gülşiir, Gülahmet, Gülerhan
Ey gül yaşamım, yitip giden düşlerim!
Gülşehir Isparta’ya büyük geçmiş olsun. Diğer illerin başına da böyle bir felaket gelmesin.