William Golding’in Sineklerin Tanrısı ile George Orwell’in Hayvan Çiftliği, bizden bir yazara ait olsaydı, değerleri fark edilip, dünyanın dört bir yanında milyonlarca okuyucuya ulaşır mıydı? Bu soru, aylardır zihnimde dolanıp duruyor. Yanıtını bildiğim halde soru yakamdan düşmüyor.
Fabl veya alegorik eserler çocukluktan itibaren zihnimizde kendine kolayca yer edinir. Ezop ve La Fontaine masallarını hatırlayın. Bir kez dinleyen bir daha unutmaz. Mevlâna’nın Mesnevisi’nde, Şeyh Sadi’nin Bostan ve Gülistan’ında, Beydaba’nın Kelile ve Dimnesi’nde ibretlik fabl örnekleri her okuyanı mest eder. Bunca geleneksel mirasa rağmen maalesef çağdaş fabl yazarımız var diyemiyoruz.
Klasik Yayınları, Haziran’da “Hüner ile Güher - Geleneğin İzinde Modern Bir Fabl” adlı kitabı yayımladı. Kitabın yazarı: Ömer Dinçer. Kitabın arka kapağında “Geleneğimiz krallara ‘daha iyi bir insan’, ‘daha iyi bir yönetici’ olması için, özlü sözlerle ve ibretlik hikâyelerle öğütler veren kitapları önemsemiş, edebiyatımızda siyasetnâme veya nasihatnâme adıyla başlı başına edebi bir tür oluşturmuştur” cümlesi yazılı. Dolayısıyla kitabın, geleneğin takipçisi olduğu vurgulanmış. Ancak kitap, liderlere “daha iyi bir kral olmayı değil, kral olmamayı” öğütlüyor.
Hüner; ustalık, beceriklilik demek ve emek sonucu elde edilir. Güher; cevher, öz demek ve bir şeyin aslında var olandır. Hüner, güherden üstün kabul edilir. Kitabın adı bana Mihail Bulgakov’un ünlü eseri “Usta ile Margarita”yı anımsattı. (Rus edebiyatına uzak okurun, anlamakta sıkıntı çektiği kitap) Geleneksel kaynaklara yabancı olmayan okur, Hüner ile Güher’in zengin alt metinlerini görebilir. Aksi halde, Usta ile Margarita’da olduğu gibi, bazı bölümlerde zorlanabilir.
Hüner ile Güher, 250 sayfa, on bölümden oluşan bir kitap. Bölüm başlıkları için öyle güzel cümleler seçilmiş ki, sanal ortamın arayıp da bulamayacağı türden aforizmalar diyebilirim. Seçimlerde slogan olabilecek, afişlerde ve pankartlarda yer alabilecek sözler. Kelâmıkibar demeti… Aforizma seçkisi… Metafor cümbüşü…
Bölüm başlıkları şöyle:
-Zalimin ölümü mazluma umut olur.
-Yöneticinin aklı atadığı insanlarla ölçülür.
-Devleti kurumlar ve kurallar ayakta tutar.
-Yetki devri ve kararlara katılma sinerji yaratır.
-Devletin zenginliği adaletle, istikrarı güvenle olur.
-Zihniyet değişmeden davranış değişmez.
-Düşmanın kalıntısı küllenen kor gibidir, yeniden alevlenebilir.
-Size savaş açanlarla savaşınız.
-İktidarı kaybetme korkusu daha fazla güç toplamaya sevk eder.
-Her kemalin bir zevali vardır.
Bölüm başlıklarının alt başlıkları ise adeta bir ağacın meyveleri gibi; verimli, renkli, kokulu, doyurucu, iştah açıcı… Bir yönetim kılavuzu, idareciler için el kitabı. Siyasetçilere pusula. Sadece maddeler halinde dizilse ve gereği gibi uygulansa, hayalimizdeki dünya inşa edilir, yeryüzünde cenneti yaşarız.
Hüner ile Güher, çürüyen ve çölleşen dünyaya şifa verecek yağmur gibi… Gülümsetirken düşündüren, her gün tanığı olduğumuz olayları, ve ekranları parselleyen yöneticileri huzurumuza çıkarıp onlar hakkında okuyucuya not verdiren bir kitap. Çağdaş dünyaya yeni bir yönetim ve yönelim tasarımı.
İşte birinci bölümün alt başlıkları:
-Otoriter yönetim itaate alıştırır,
-Gemideki herkes önemlidir,
-Kararın kemali istişareyle olur,
-İktidar boşluk kabul etmez,
-Biat liderle halkın sözleşmesidir.
Diğer bölümlerden bazı alt başlıklar ise şöyle:
-Yöneticinin bir adaleti bin ibadetten hayırlıdır,
-Aslanla birlikte yürüyen korkuyla yaşar,
-Emaneti ehline vermek adaletin hem sebebi hem sonucudur,
-İstişare aklın takviyesidir, ona uyan pişman olmaz,
-İktidar ahlâk ile denetlenir, ahlâk iktidar ile denenir,
-Tilkinin dininde tavuk çalmak helâldir,
-Padişah köylünün yumurtasını alırsa, adamları da tavuğunu şişe geçirir,
-Alın yazısının mürekkebi alın teridir,
-İnsan değişmeden toplum, toplum değişmeden yönetim değişmez.
Prof. Dr. Ömer Dinçer, yerli ve milli söyleminin pratiği için rehber hazırlamış. Evrensel ilkelerle gelenekseli süzgeçten geçirmiş, yüzlerce kaynağı incelemiş ve bir büyük eser ortaya çıkarmış. Hüner ile Güher’i okumaya başlayınca içinde kayboluyorsunuz. Yeni bir dünya keşfediyorsunuz. Özgürlük, adalet, samimiyet, ehliyet ve liyakat kavramlarının derinliğini kavrıyorsunuz.
Hüner ile Güher’in kahramanları, aslan, kaplan, kurt, gergedan, geyik, köpek, öküz, baykuş, kaplumbağa, tilki, çakaldan oluşuyor. Kitabı çıktığı ay okudum ve “İşte bu, tam tiyatroya uyarlanacak bir şaheser” demiştim. Bertolt Brecht' in epik tiyatrosunun en şahane örneği olabilir diye düşünmüştüm.
Çıkar mı, hem cesur hem marifetli bir kalem erbabı? Ya çizgi romanına ne dersiniz? Eminim bir gün usta bir çizer, Hüner ile Güher’i çizgi romana dönüştürür. Keşke bir Japon veya Koreli sanatçı mangasını yapsa, bir yönetmen anime filmini çekse. Neden olmasın? Hüner ile Güher’in ilk hangi dile çevrileceğini ve hangi ülkenin kitap evlerinde yer alacağını merak ettiğimi de belirtmeliyim.
Hüner ile Güher için Cumhuriyetin 100. yılında, entelektüel birikimimizin zirvesi, son dönemin en özgün eseri diyebilirim. Yöneticilerin, öğretim üyelerinin, öğrencilerin, siyasetçilerin ve ahlâklı toplum arayışında olan binlerce kişinin dört elle sarılacakları bir el kitabı… Zihin takviyesi, düşünce sisteminin bağışıklık güçlendirici iksiri…
Ömer Dinçer’in, tv programlarında kitap söyleşilerine katılmaktan kendine vakit ayıramayacağını, gazetelerin ve dergilerin röportaj taleplerine yetişemeyeceğini, okulların ve büyük küçük binlerce kuruluşun konferanslarından yorgun düşeceğini bekliyordum.
Umut ettiğim ve beklediğim gibi olmadı. Kitabın henüz farkına varılmadığını sanıyorum. Bizde yöneticilerin, yazarların, akademisyenlerin, gazetecilerin büyük bölümü kitaplara mesafeli. Okuma heyecanı olmayan, okumaktan haz almayan bir kesim var. “İyi okur sayısı iyi yazar sayısından daha az.”
“Sineklerin Tanrısı ve Hayvan Çiftliği’ni bizden biri yazsaydı, bu kitaplar bu kadar okunur, bu kadar dikkate alınır mıydı?” sorusu, Hüner ile Güher’i okuduktan sonra yakama yapıştı. Bu sorunun yanıtını size bırakıyorum. “Bizden yıldız çıkmaz. Biz yıldızlarımızı kendi ellerimizle gömeriz” desem, meramımı anlatmış olurum.
Nasrettin Hoca’ya sormuşlar: Yeni ay girince eskisini ne yaparlar? Ne cahilsiniz, demiş Nasrettin Hoca, “Kırpıp kırpıp yıldız yaparlar!”
Ya Nasrettin Hoca hoşgörülüymüş ya da o vakitler “vefa” hayattaymış. Eski aylardan yıldız yapma dönemi çoktan bitti. Eski aylar kara deliklere atılıyor, yok sayılıyor. Dahası, eski aylar artık pek çok kişinin umurunda da değil. Ne yazık ki, vasatlık hepimizi dibe çekiyor, çamura batırıyor.
Prof. Dr. Ömer Dinçer, İşletme, Yönetim ve Organizasyon ana bilim dalı profesörü. Stratejik yönetim ve işletme politikası, işletme yönetimi, yönetim ve organizasyon, örgütsel teori ve davranış, değişim yönetimi ve örgüt geliştirme konularında dersler ve seminerler verdi. Bu konularda dokuz kitabı, üç araştırma raporu, çok sayıda araştırma ve makalesi yayımlandı.
2003 yılında, kamu yönetiminde yeniden yapılanma çalışmalarının koordinasyonundan sorumlu Başbakan başmüşaviri olarak atandı. 2003-2007 yılları arasında, Başbakanlık Müsteşarlığı görevini yürüttü. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı yaptı. Bir dönem Haber Türk gazetesinde haftalık yazılar yazdı.
Ömer Dinçer’i ve son kitabını televizyon programlarında görmedim, röportajlarını okumadım, konferanslara çağrıldığını da sanmıyorum. Biz, yıldızlarımızı kara deliklere gönderiyoruz. Yeşertmekten çok gömmeyi tercih ediyoruz.
İnci çok özel bir malzeme. İstiridyenin içindeyken değil, kolye olup bir kadının boynuna takıldığı zaman. Hüner ile Güher inci taneleri gibi seçilmiş sözcüklerden örülü bir kitap. Zihin ziyneti.
Güzellikler ve iyilikler, çirkinlik ve kötülüklerden uzun ömürlüdür. Bugün kıymetini bilmediklerimiz yarının yıldızları olabilir. Hüner ile Güher gömülse de kök salıp büyüyecek bir tohum. Ya da anıt çınar olacağını belli eden bir fide. Ne çürüyecek bir tohum ne ışığı sönecek bir yıldız.
Masal bilmeyenlere ve masalları küçümseyenlere acırım. Onların, sevgi açlığı çeken, gerçeklerden korkan zavallılar olduğunu bilirim. Masallar sihirli sözcükler saçarak, bizleri hayal adlı evrenimize götüren uçan dairelerimiz. Benim yurdum masallar diyarı, uçan dairelerin park alanı.
Hüner ile Güher bir çağdaş masal. Ömer Dinçer, çağdaş masalcı, alegori üstadı, Beydaba’nın, Şirazlı Sadi’nin mirasçısı. Hüner ile Güher, bu topraklarda yazılmış yeni bir “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” kitabı. Bir idealin, bir medeniyetin yeniden dirilişi için can suyu.
Hüner ile Güher’e, son sayfasından aldığım şu cümlelerle şimdilik veda edelim:
“Umutlu olmak çok önemli, kişiler umudunu hiçbir zaman kaybetmemeli. Ancak, hiçbir çaba sarf etmeden umut etmek, ham hayal olur. Kişi önce kendini değiştirmelidir. Her durumda doğru düşünmek, doğru söylemek ve doğru hareket etmek şiarımız olmalıdır. Yönetim düşüncemizi, ahlâkımızı, ötekilere bakışımızı, çalışma tempomuzu, üretme ve tüketme alışkanlıklarımızı değiştirmezsek, hayatımız değişir mi? İyiliği artırmazsak, kötülüğü önlemezsek huzur bulabilir miyiz? İşi ehline vermezsek, yöneticilere sorumluluklarını hatırlatmazsak, suç ve günaha karşı çıkmazsak nitelikli bir yönetim olur mu?”
Biz masal sever miyiz? Devlet Baba masal dinler mi?
Not: Hüner ile Güher’i ilk fark edip T24’teki köşesine “AKP'li Ömer Dinçer'den olağan dışı kitap: "Hangi ormanı" anlatıyor?” başlığıyla taşıyan kişi, deneyimli gazeteci ve kitap kurdu Yalçın Doğan oldu. Doğan, kitabın siyasete katkı niteliğinde olduğunu ifade ederek, şu saptamayı yapmış:
“Kitabın hele günümüz kültürüne yabancı, çok farklı bir kaynakçası var ki, üzerine ayrı yazı yazılacak değerde.”
Kitap sadece siyasete katkı değil, toplumların her katmanına katkı sağlayacak çapta. Ayrıca kaynakça bir kadim medeniyetin kültürüne uzak olanlar için yabancı. Kitap ve kaynakçanın, 2023 yılının gelecek kuşaklara en değerli armağan olduğunu, üzerine onlarca yazı yazılacağını söyleyebilirim. Kitabı, mevcut iktidarın kafasına fırlatılacak bir taş olarak değerlendirmek, Ömer Dinçer’in birikimine, emeğine ve köklü bir geleneği günümüze getiren bir başyapıta haksızlık olacaktır. Yazarın ifadesiyle kitap, “Okuyucumuzun zihninde kişi veya kurumlara uyarlanması, benzetilmesi, adapte edilmesi hem kastımızın dışında, hem de arzumuzun hilafınadır.”