-Sev Kardeşim dedi, sözüne sadık kaldı.
-Hindistan'da ölen kocanın cesediyle birlikte kendini yakan kadınlar varmış. Sati adlı bu gelenek yasak olmasına rağmen bazı bölgelerde devam ediyormuş.
-"Bu ne sevgi ah, bu ne ızdırap" şarkısını hayatının gerçeği yapanlar varmış.
-Ömrünü bir aşka adayıp, kalbinde kor ateşle hayat süren bir münzevi.
-Hz. Ali'nin "Söz ağızdan çıktıktan sonra onun esirisin" sözünün vücut bulduğu sanatçı.
-Ondan geriye kalan yıllardır dillerden düşmeyen şarkıları oldu.
Yeni yılın ilk yazısına bir aşk hikayesi ile başlayacağım. Günümüzde "seviyeli beraberlik" çirkinliğine indirilen aşkı, bir dönem iliklerine kadar yaşamış bir "sevgi abidesi" kadını anlatacağım. Düzeyli ilişkicilerin, "Aşkın ömrü üç yıldır" diye başlayıp üç günde bitirdikleri birlikteliklerinden yıldızlar kadar uzak bir aşk hikayesini, kendini, kendi inşa ettiği hücreye hapseden birinin sonu hicranla biten yaşam öyküsünden kesitler sunacağım.
Döneminin en güzel kadınlarındandı... Havalıydı, tarz sahibiydi. Herkesten farklıydı. Sesiyle, sözüyle, ilişkileriyle... Mitinglerde fanatik seçmenleri ilk coşturanlardandı... Döneminin en popüler sanatçısıydı. Şarkılarını herkese ezberletmiş sevgi sembolüydü. Meydanlarda barış çağrısı yapan en güzel sesti...
Kim Bu Kadar Güzel Sevebilir!
Eşinin ölümünün ardından 32 yıl matem tuttu. Zorunlu olmadıkça evinden dışarıya adım atmadı. Eşinin fotoğraflarını öpüp koklayarak bir ömrü tüketti. 10 yıl evli kaldığı eşini kaybettikten sonra inzivaya çekilerek, matemini mezarına taşıdı.
Türkiye'de popüler olan, sahnelerde binlerce hayranının sevgi sağanağıyla sırıksıklam olup, kendini kaybetmeyen, şımarmayan, övünmeyen, magazine yüz vermeyen ender sanatçılardandı.
1951’de Ocak ayında İstanbul'da doğdu. 1971’de 20 yaşında iken evlendi. 1981’de kocası öldü. Yine bir ocak ayında İstanbul'da öldüğünde 62 yaşındaydı. Eşinin ölümüyle dar gelen dünyayı kendine de dar etti. Hayata küstü, nefes almakta zorlandı ve ölümü de solunum yetmezliğinden oldu.
İlk sahneye çıktığı kent, Ankara'ydı. Ankara'da birlikte çalıştığı sanatçı arkadaşına aşık oldu ve evlendi. Ankara'yı severdi, Ankaralı da onu...
Siyasi parti mitinglerinde kitlelerle doğrudan buluşan ilk sanatçımızdı. İlk kez 1973’de Bülent Ecevit’in Taksim mitinginde yüzbinlere dostluk, barış, sevgi mesajları verdi. "Sev Kardeşim" ve "Hayat Bayram Olsa" şarkıları ile Karaoğlan mitinglerinin vazgeçilmez sembolü haline geldi.
Şarkıları toplumsal mesajlı, sosyal dokunuşlu ve o günün koşullarında sol söylemdi. "İnsanlar el ele tutuşsa, birlik olsa..." ‘’Gerçek Nerede’’ ‘’Beyaz Ülke’’nin sözleri sakıncalı bulundu, şarkıları TRT tarafından yasak listesine iğnelendi.
Türkiye'nin 1975 yılında ilk kez katıldığı ve Semiha Yankı’nın ‘’Seninle Bir Dakika’’ ile ülkemizi temsil ettiği Eurovision Türkiye elemelerinde sözlerini yazdığı “Umut” şarkısıyla finale kaldı. Ancak jüride eşi olduğu için katılmayı uygun bulmayarak yarışmadan çekildi. Hassastı, hakkında kötü düşünülmesini izin vermeyenlerdendi. Onuru için hakkından feragat edenlerdendi.
Eşinin beklenmedik, zamansız kaybı hayat akışını ve müzik kariyerini alt üst etti. En zirvede olduğu günlerde, otuz yaşlarının başında olduğu halde içine kapanıp, anılarıyla yaşamaya başladı. Israrlar sonucu birkaç sahneye çıktı ama kendinde direnme gücü bulamadı. Müziğe bir daha dönmemek üzere defteri kapattı.
Dünya çapında kalıcı izler bırakabilecek yeteneklere sahip olduğu halde, aşk acısına gömülmeyi tercih etti. Başarılı müzik kariyeri ve yenilikçi modern çizgisi halen aşılamadı.
Evine kapandı, bunalıma girdi, kapılarını kapadı. İstanbul Gümüşsuyu'nda 4 Ocak 2013'te gözlerini de yumdu. Ocak ayında doğmuştu, yine ocak ayında vefat etti. 32 yıl özlemiyle yanıp tutuştuğu kocasının yanına defnedilmek istiyordu. Ne acı, hayat arkadaşının yanına defdenilmesi mümkün olmadı. Güya, tapu belgeleri bulunamadı. Delicesine aşık olduğu ve sevgisini bir an kalbinden çıkarmadığı kocası Merkezefendi Mezarlığı'nda olmasına rağmen, o Ayazağa'ya defnedildi. Tertemiz koruduğu aşkını, mezar komşusu olmayı düşlediği kocasına göstermeyi istiyordu. Olmadı. Olsun; Kalpten kalbe yol vardır. Ölüm, aşıkları birleştirir, kalplerin buluşma yolunu kısaltır.
"Sev kardeşim", dedi, sözüne sadık kaldı. Ama kaderin çizdiği yol farklıydı. Hasretini çektiği kocasının yanına gömülmesi bile kısmet olmadı.
"Dünyaya geldik bir kere
Kavgayı bırak her gün bu şarkımı söyle
Sevdikçe güler her çehre
Amaçlar hep bir olsun
Kalpler birlikte" diyen sanatçı, bir başka şarkısında
"Bak kardeşim
Elini ver bana
Gel kardeşim
Neşe getirdim sana" diye yalvarıyordu.
O, bugün de unutulmayan ve dillerden düşmeyen "Sev Kardeşim", "Hayat Bayram Olsa", "Gerçek Nerede", "Beyaz Ülke", "Açıl Susam Açıl", "Sessiz Bir Yer", "Çirozname" ve" Honki Ponki" şarkılarıyla halen aramızda yaşayan Şenay Yüzbaşıoğlu idi. Aynı mezarda bile birlikte olamadığı eşi de Şerif Yüzbaşıoğlu idi.
O güzel aşkın meyveleri, bugün hala dinlenen şarkılardır. Şenay'ın, geride bıraktığı dünyaya mirası, bir hoş sadadır.
"Leyla da Mecnun da masallarda kaldı. Şimdi ne aşk var, ne aşık ne de maşuk" diyenlerden değilim. Leyla da var Mecnun da. Sevgi ve aşk her daim yaşar. Bu dünyanın dönme sebebi aşktır. 2022 için Şenay'ın "Hayat bayram olsa" dileğinde bulunalım.
Hindistan’da yakın zamanlara kadar sürdürülen bir gelenek varmış. Eşi ölen kadın, kocasının cenazesinin yakıldığı alevlerin arasına oturur, onunla birlikte ölüm yolculuğuna çıkarmış. Buna "sati" denirmiş. Yasak olan bu gelenek, günümüzde de bazı bölgeler de devam ediyormuş.
Alevlerin arasına dalıp diri diri yananların yanında, içindeki alevle ömür süren aşıkların unutulmayacağı bir yıl olsun 2022...