SUBAŞININ BAKIŞI

Kumluca’da Balyoz

Kumluca Belediye Başkanı Hüsamettin Çetinkaya; “her ay bir konuk davet ediyoruz, bu ayın konuğu olarak gelir misiniz? Bu haftaki makaleniz de öğretici idi, o çerçevede bir konuşma yapar mısınız?” Diye sorduğunda teklifini kabul edip gittim.

Tanıtım afişlerinde konu başlığı ‘balyoz’ olunca, yemekte başkana, “ yumurta araması yaptırıyor musun?” Diye takıldım! Gerçekten netameli bir konu seçilmişti ve ‘soruşturma ve yargılama’ sürüyordu. Bir hukukçunun ulu orta konuşması hem doğru olmazdı hem de suç sayılırdı. Ama benim canım ülkemde gerektiği zaman gereken konuşma yapılmaz ama gerekmediği yerde ‘dilin kemiği yoktur’ özdeyişimizin hakkını her daim veririz!

Sevgili başkanı, neden böyle bir konu başlığı? Diye eleştirmiyorum, çünkü kalabalıktan ve ilgiden belli ki en çok merak edilen konuların başında geliyor, ’Ergenekon ve balyoz’ konusu…

Sanık avukatlarının, Bara Başkanlarının, hukuk profesörlerinin hatta liderlerin hiç sakınmadan, konuşup karıştığı, çok önemli bir davayı, gerçekten yörüngesinden çıkarmak üzereyiz.     

Ben yine de doğrudan ‘balyoz’ hakkında ahkam kesme hakkım olmadığı düşüncesiyle, ilk kez, derin devletin  varlığını, rapora bağlayarak Başbakan Ecevit’e  sunan Ankara Baş Savcısı Doğan Öz’ün 1978 de öldürülmesi ve ardından Başbakan Ecevit’e suikast teşebbüsü ile toplumun, derin devlet ile tanışmış olduğundan söz ettim. Susurluk kazası da, devletin içinde yuvalanmış bir takım kirli ilişkilerin, toplumun geniş kesimlerince algılanmasına neden olmuştu. ‘Işık yakma söndürme’ eylemi de o günlerde, toplumun, kirliliğin farkında olduğunu yansıtması idi. Ben de o sıralarda Mehmet Ağar’ın DYP’nin başına gelmesi halinde ‘masum olsa bile’ partinin yok olacağını anlatma çabası içinde idim.

Konuşmamın ilerleyen safhasında ‘Ergenekon ve balyoz’ konularının bile toplumda bir ayrışma ve kamplaşma nedeni olabildiğinden söz ettim. Davanın içeriğine girmeden önemini vurguladım.

Neydi önemi? Türkiye’de herkesin, ayrıcalıksız olarak sorgulanıp yargılanabileceğini  göstermesi bakımından önemliydi…  Geçmişte hep siyasetçisini sorgulayan hatta asan ve o yolla toplumu hizaya sokmak isteyenler  de sorgulanabiliyordu. Darbeciliğin ve darbeciliğe teşebbüsün ağır cezalık bir suç olduğu ile yüzleşti darbeciler ve toplum. Bunun şoku hala sürüyor. Vesayet sonlanabilir demokratik bir cumhuriyeti yeşertebilirdik…

Başka bir önemli yanı da yasalarımızın ve uygulayıcıların hoyratlığıdır. İnsan hakları konusunda sınıfta kaldığımız bir kere daha gözler önüne serildi.  Bu güne kadar tutuklu 60 000 kişi, pek kimsenin umurunda değildi.  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde en çok yargılanan ve ceza alan T.C. Mahkemelerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı kararları ve nedenleri üzerinde de durulmuyordu. Ama Ergenekon tutukluları bir adalet reformunun çok acil ihtiyaç olduğunu ve insan hakları kavramı üzerinde hiç kafa yormadığımızı adeta ortaya döktü.

Bütün bunlara rağmen Ergenekon ve balyoz konusunda deliller dosyasında toplanıyor. Hala toplanacak deliller varsa toplanır ve gerçeği yargı ortaya çıkarır. Soruşturma gizli olsa da kararlar gerekçeli ve herkese açıktır. Yanlışı yanılgısı varsa itirazı temyizi vardır. Kendi kurumlarımıza güvenmiyorsak uluslararası mahkemeler vardır. Sonuçta gerçek ortaya çıkar ve bu gerçeği ortaya çıkaracak tek kurum yine de yargıdır. Ama biz yine ikiye bölündük Ergenekon ve balyoza ‘inanalar ve inanmayanlar’

bununla  kalsa iyi, inanmıyorsan eğer iddianameyi kabul eden Ağır Ceza Mahkemeleri, itirazı inceleyen diğer mahkemeler ve üyeleri, toplanan belgeler ve deliller ne oluyor? Düzmece… Komplo! 

Eksiklerimiz… Yanlışlarımız… Hoyratlığımız… İnsan haklarında defolarımız… Hepsi kabul ama ortaya çıkan belgeleri, silahları, emniyetin tüm emek ve çalışmalarını, savcıların ve yargıçların tamamını bir organizasyonun emrinde ve komplonun parçası görmek? Ne diyebilirim? Akla zarar!

Sanki bizde hiç darbecilik olmazmış gibi… Derin devlet yokmuş gibi... Binlerce faili meçhul ve suikastlar hiç olmamış gibi…

Sakin olsak da siyasetçiler aksayan yanları düzetme çabasında olsa! Terör ve çete suçları ile getirilen yasal  düzenlemeleri  yeniden  gözden geçirseler. İnsan hakları ve özgürlükleri esas alan Anayasa çalışmalarından söz edilse…  Ama ne gezer seçimlere girerken,  Ergenekon ve balyoza inananlar ve inanmayanlar olarak bölünüp oy kullanacağız herhalde!

Yayın Tarihi
29.03.2011
Bu makale 5808 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!