Menderes başkan sizinde iyi bildiğiniz gibi, kent dediğimiz şey aslında insan ve mekân anılarından başka bir şey değildir. Kökleşmiş mekânların o şehirde yaşayan insanların hayatlarında yarattığı katma değerle bir değer kazandığını kent tasarımcıları söyler. Eğer o mekânlara saygı gösterilmesi ve yaşatılması yerine yok edilmesi tercih edilirse insanların kendi geçmişleriyle anısı koparılır ki bunun adı kentte öksüz kalmaktır.
İnsanlar yaşadıkları çevreye kullandıkları dil, ağız ve lehçelerde isimler verirler. Zamanla bir otorite -başbakan, vali, belediye başkanı, muhtar, komutan vs her kimse- buralardaki isimleri çoğu zaman siyasi gerekçelerle değiştirir veya tümüyle ortadan kaldırır. Anadolu konumu ve tarihi itibariyle çok derin sosyal bağları olan ve birçok kültürden etkilenmiş ve hepsinin şu an bir arada yaşadığı yaşatıldığı bir coğrafyadır. Türkiye’de 12 binden fazla köyün adı değiştirilmiştir. Bir başka ifade ile ülkemizdeki köylerin kaba bir değerle % 35 kadarının ismi değiştirilmiş durumdadır. Bu durum şehirlerde, mahalle, bulvar, cadde isimleri açısından bakıldığında içinden çıkılmaz durumdadır. Belediye başkanı değişince, hele siyasi düşünce değişmişse acımasızca birçok isim yeniden değişir. Bir önceki başkandan devralınan kurumlar, kişiler öç alınırcasına duvar üstünde taş, omuz üstünde baş kalmayacak şekilde tasfiye edilir.
Bugün Antalya’nın kent belleğinde olan ama kentin kendisinde olmayan “Beton Kahve” ve “Bıttının Kahve” gibi mekânları bugünlerde 50’li yaşlarda olanlar hatırlar. Bir arkadaşım Muhammed Ali’nin maçını izlemek için kışın çat ayazında Zerdalilik’ten Beton Kahve’ye kadar sabahın 4.30’unda yürüdüğünü anlattığında sevgi ve sempatiyle dinlemiştim.
Asıl olan bu tarz mekânları yaşatabilmektir. Kentin belleğinde yer alan mekânları sahipleri değişse bile yaşatmak hem kent kültürü için hem de rekreatif değerler için hem de kişisel tarihimiz için önemlidir. Bu konuda yerel yönetimler aktif rol üstlenmelidir. Tophane Çay Bahçesi, Barbaros Çay Bahçesi, Mermerli Plajı, Antalya Sanatçılar Derneği (ANSAN), Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği gibi mekânlar korunması gereken mekânlardır. Buralar hem korunmalı hem de buralar gibi yeni mekânlar yaratılmalı. İnsan anıları ve anılardaki değerler göçe, eziyete, ticarileştirmeye zorlanılmamalı.
Beach Park tasarlanırken bir vesile ile ben de o ekibin kıyıcığında idim. Oradaki mekânlardan faydalanmayacak ama o alanı rekreatif gerekçelerle kullanacak kişiler için “yürüyüş yoluna banklar konulmalı, çeşmeler olmalı” dediğimde, o zaman bu işletmenin halkla ilişkile müdürü “Hocam biz buralarda su satıp para kazanacağız, bank koyarsak insanlar mekânlara gitmez” demişti. Nitekim öyle de yaptılar. O mekândaki her alandan para kazanmak için fırsatlar yaratıldı. Son derece insani bir ihtiyaç olan ve gelişmiş ülkelerde belediyenin bir hizmeti olan tuvaletler hala o parkta ve şehrin her yerinde ücretlidir. Her mekânı para kazanmak üzere fırsata dönüştürecek kapitalist bir anlayışla değerlendirmeye kalkarsanız kent yaşanılacak bir mekân olmaktan çıkar. Bugün Falez Park projesi kent için inanılmaz başarı ile uygulanmış ve kent belleği için mükemmel bir alt yapı oluşturan kentsel bir uygulamadır. Atatürk Parkı’nda olduğu gibi ticarileştirdiğinizde artık o masumiyet, o güzellik kalmaz.
Belediyelerin temel görevi kentte kentin anısını oluşturacak imgeleri, simgeleri yaratmak ve korumaktır. Bu halka hizmet etmenin bir gerekçesidir. Kırarak, dağıtarak, anıları yok ederek bu iş olmaz. Kale duvarları, taş üstüne taş koyarak yapılır çünkü. Kentler de kale duvarlarına benzer. En alttaki taş o kentin tarihidir.
Ey Menderes Başkan, siz kent için güzel şeyler tasarlayın, sincabıyla, kargasıyla, serçesiyle, börtüsüyle böceğiyle bu kent hepimizin. Herkesi kucaklayın göreceksiniz ki cennete dönüşen kentin hayatı ve o kentte yaşayan kişilerin hayatı olacak. Ey başkan; “Dünyayı titreten fermanım olsa / Dağları delmeye dermanım olsa / Zümrüt ile bezense taht ile tacım / Yine de bir nefes duaya muhtacım” demiş ustalardan biri. Sizler bizim dualarımızı alın, size bu yakışır.