Kubilay Döşeyen ve Kepez

“Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada, kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşını vermek demektir.”

CHP’den Kepez Belediye Başkanlığına aday olan Kubilay Döşeyen geçenlerde basınla kahvaltılı bir sohbet gerçekleştirdi.
Toplantıda çok ilginç bir sahne vardı, Kepez’de CHP’den başkan adaylıklarını açıklayan Zeki Başaran ve Şükrüye Karaben de toplantıda yer aldılar.
Birbirleriyle kıyasıya yarışan aday adaylarının haline bakınca bu üçlü sahne gerçekten etkileyiciydi.
Kubilay Döşeyen bilmeyenler için söyleyeyim her şeyini kaybeder ama dik duruşunu ve onurunu asla.
Toplantıda yine dimdikti, sadece duruşu ile değil konuşması ile de bir devrimcinin nasıl davranması konusunda güzel bir profil çizdi koydu basının önüne.
Rantın bütün sinsiliği ve akıl almaz ayak oyunlarıyla sürdüğü Antalya’da ve bilhassa Kepez’de sorunların ancak sosyal ve sol belediyecilik anlayışıyla çözümlenebileceğini söyleyerek, Kepez’de yaşanan aile dramlarının, uyuşturucuya bulaşmış gençlerin sorunları başkalarını ilgilendirmeyebilir ama beni ilgilendirir diye sürdürdü konuşmasını.
Hizmet bekleyen Kepez halkının Türk, Kürt, Alevi, Sünni gibi ayrımlara sokulmadan eşit bir şekilde hizmet almaya hakkı olduğunun altını kalın harflerle çizdi.
Kepezde Erdal Öner isminin dolaştığını soran bir gazeteciye:
“Bu işler o kadar basit değil, emekten yana olan bir parti, emeği geçenlerden birisiyle yola devam etmeli. Herkesin içine sindiremediği gibi ben de içime sindiremem bu arkadaşın adaylığını. Fakat içimizden herhangi bir arkadaş aday gösterilirse sonuna kadar arkasında olurum”, diyerek de kendisi dışında solcu bir adayla yola çıkılması halinde herhangi bir küslük ve kırgınlık yaşanmayacağını da söylemiş oldu.
Toplantıya katılan insanlar Kubilay Döşeyen’in konusuna hakim oluşu ve devrimci tavrından ödün vermeden konuşmasını coşkuyla alkışladılar.
Çünkü CHP seçmeni içerisinde sol ve sosyalist kimliğe susamış insanların sayısı hayli fazladır.
Yapmacık konuşmalarla topluma şirin gözükmek için sapla saman bazen karıştırılıyor konuşmalarda.
Oysa Kubilay Döşeyen sanki içerisinden geçen bir nehrin taşkın gücüyle hitap ediyor kitlelere.
Devrim, ezilmişlik, sömürü, faşizm, yoksulun hakkı, çocukların gözyaşları diye konuşurken samimiyet çeşmesinden su içtiği o kadar belli oluyor ki sırıtmıyor bu cümleler onun ağzında.
“Ben 44 yıllık devrimciyim Saltanat Kayığına binmem” diyerek Kepez de yaşanan ranta ve rantsal çalışmalara güzel bir göndermede bulunuyor.
Zaten birçok ekip arkadaşıyla yıllardır Kepez’de çalışan ve Kepez halkıyla içli dışlı olan Döşeyen şu an aday gösterilse yüzlerce evin kapısı ona zaten açık olacaktır.
İstekleri ve yapacakları konusunda kurduğu cümleler gayet net, anlaşılır ve Kepez bölgesinden kabul görür cinstendi.
Antalya’nın gelin başı diye tabir edilen Kepez parlak binalar, olimpik yüzme havuzlarıyla göz doldurucu olabilir ama Kepez’in asıl insan odaklı projelere ihtiyacı vardır.
Halkının sayılıp, sevilmeye, anlaşılmaya ihtiyacı vardır.
Kepez’i, Kepezli’nin ağzıyla dinleyecek ve Kepezli’nin sözleriyle anlatacak bir başkana ihtiyacı vardır.
Aday gösterilirse Kepez’de gerçekten insan odaklı projelerle, sol bir belediyecilik nasıl yapılır bunu gösterebilecek donanımda bir adaydır Kubilay Döşeyen.
“Yoksula gülmedim, zenginliğe özenmedim, faşistleri sevmedim, ezilenleri dövmedim, ben devrimci doğdum, devrimci öleceğim” diyebilecek kadar da cesur bir insandır.
“Kuşlar gibi uçmasını, balıklar gibi yüzmesini öğrendik. Ama bu arada çok basit bir sanatı unuttuk: barışık kardeşçe yaşamayı.”
“Aday gösterilip, seçilirsem Kepez halkına barışı ve kardeşçe yaşamayı, rantı değil, paylaşmayı vaat ediyorum, evinde ağlayan çocuğun derdine derman olmayı olimpik yüzme havuzlarına değişmem” diyecek kadar toplumsalcıdır.
Gece ve gündüz ömründen ömür çalmış, zamana direnememiş, saçları ağarmış ama gençlik yıllarında inandığı devrimci mücadele ve onun ateşi hiç sönmemiş içinde..