SUBAŞININ BAKIŞI

Kamplaşma Kaderimiz mi?

Geçen haftaki yazımda, özetle ideolojilerin çağımızda baskı aracı olarak kullanıldığını yazmıştım.

Epey olumlu olumsuz tepki aldım. Olumlulardan söz etmeyeceğim sadece bir teşekkürle yetineceğim. Ama olumsuzlardan bir özet sunmaya çalışacağım.

Facebookta, T. Ü, yazımı kişiliğimle bağdaştıramamış, Ak Partiden vekillik teklifi aldığımı tahmin ediyor, peş peşe olumlu yorumlar gelince ikinci bir yorum yapıyor. ‘Bu yazıyı beğenenler ülkenin başına neler geleceğini bilmiyorlar… Bölünüyoruz, sivil darbenin farkında değil misiniz?’ Diye soruyor.

B. B, ideolojileri savunuyor. ‘Her partinin ideolojisi olması gerektiğini, bizde sadece Ak Partinin ideolojisi olmadığını iddia ediyor.

T. E, darbelerle beslenmiş ideoloji sözüne içerlemiş ‘Başbakanın, demokrasi amaç değil araçtır sözünü hatırlatarak bir avuç insanın laik cumhuriyeti korumak için kampın bir tarafında yer aldıklarını ifade ediyor.

G.T, Adaylık teklifini kabul edersem siyasi dönek olarak adlandırılacağımı yazıyor.

İnternet gazetesinde M. Ç, ‘Atamızın kurduğu bu cumhuriyeti korumaya gücümüz yetmez ise bedenimiz feda olsun.’ Diyerek bitiriyor sözlerini…

Yine internet gazetesinde M.K, ‘harf, eğitim kıyafet gibi dayatmalar oy kullanacak milleti tek tip yapma amaçlıdır. İdeolojinin Atatürk ile kesin ilgisi olduğunu ve bireylerin tek tipleştirilmesinin zorunluluk olduğunu iddia ediyor. Bernart Levis’i okumamı öneriyor.

Eleştirilerde dikkatimi çeken husus şu beni fikrimden ötürü bir yerlere koymaya çalışıyorlar. Kendileri gibi düşünmüyorsam kesin karşı kamptadır diye düşünüyor. Ama toplumda tanınan kişi olmam nedeniyle böyle bir şey olsaydı öğrenirdik diyor. Ve hemen hepsinin aklına karşı kamptan milletvekilliği teklifi aldı veya beklentisi var ki böyle yazıyor diye akıl yürütüyorlar. Yani benim için en kötüsü... Neden en kötüsü? Bir kampa veya bir partiye dahil olmak veya milletvekili olmak değil kötü olan, vekillik sevdasına görüş ve düşünce değiştiriyor olmak benim kötü saydığım…

Benim üzerinde çokça durduğum ayrışma ya da kamplaşmanın düşmanca olmasıdır… Nefret içermesidir… Ben genelde bu konuyu işlerken öfkeden kendime düşen payı alıyorum! Aslında beni kendilerine yakın görüyorlar ve fikirleri de kendilerinin ki gibi olması gerektiğini düşünüyorlar. Farklı, ezber bozan, bir fikirle karşılaştıklarında ise olsa olsa bir milletvekilliği adaylığı için karşı kampa yaranmak için yazmış oluyoruz. Yani fikirlerimizi satıyoruz! ‘Subaşı ve yalakalık’ Aman Allahım! Rüyamda görsem kabusum olur… Gerçekten inanmadığın fikirler nasıl savunulur? Nasıl Yazılır? Nasıl konuşulur ve tartışılır? O kadar tatsız tuzsuz olur ki, kimse okumaz, hiç saygınlığın da kalmaz

Peki görüş ve düşüncelerimi bu kadar açık yazmasam revaçta olmaz mıyım? Her kamptan teklif alırım herhalde! Kıymete binerim… İşte işin esası da tam odur ki benim bir yere gelmem hiç önemli değildir… Önemli olan bu toplumun barış içinde yaşamasıdır… Tam ve sağlıklı bir demokrasiye kavuşmasıdır… Çocuklarımızın huzurlu bir ülkede yaşamasıdır…

 Ayrışma ve kamplaşmaların yarattığı öfke ve nefret benim derdim… Çevresine, komşusuna,

seçilmişlerine öfke dolu insanların yaşadığı bir ülke, yarınlarından nasıl emin olabilir?

Nefreti olan insanlar nasıl mutlu olabilir? Ancak vatan tehlikedeyse, insanlar savaş ortamında düşmanına karşı bu kadar öfke dolu olabilir.

                                 halkı cumhuriyetten vazgeçebilir sanmak akıl dışı!

 

İşte geçen haftaki yazımda aynı ülkenin yurttaşlarının birbirine duyduğu bu öfkeyi irdelemeye ve ideoloji ile bağlantısını yorumlamaya çalışmıştım. Yukarıdaki tepkilere dikkat edersek genel fikir; ‘Atatürk’ün kurduğu laik Cumhuriyet’i korumak adına’ kamplaşma olduğu şeklindedir. Ve yaşamlarını feda etmeye hazır olduklarını ifade edenler bile var…

 Bir nevi savaş hali… Kime karşı? Diğer kampa karşı… Onlar kim? Seçilmişler, yurttaşlarımız… Halk, yani cumhur… Cumhuriyeti, cumhurdan korumak için savaş psikolojisi … Bir daha gözden geçirsek düşünce sistematiğimizi!

Cumhuriyetin temel dayanağı yönetici kadroyu seçimle iş başına getirmektir. Halkın iradesine saygı göstermektir. Bunlar olmazsa cumhuriyet olmaz… Mısır’da, Tunus’ta, Yemen’de de halkın aradığı bu hakka sahip olabilmektir. Bu çağda, küresel köye dönen dünyada, Türk halkını cumhuriyetten vazgeçebilir sanmak ve bunun için koruma kollama psikolojisine girmek akla zarardır!

En iyisi bu koruma kollama psikolojisinden asker, sivil herkes bir an önce çıksa…

İktidarların yönetimi beğenilmiyorsa, düşmanca olmayan ama daha iyi siyaset üreterek, rekabet içinde değiştirmenin yolları aransa…

Yayın Tarihi
15.02.2011
Bu makale 5815 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
sayın subaşı, yorum ve tespitleriniz sizi daha da değerli kılıyor. sizi okuyan herkes, siyasi makam için yazmadığınızı da çok iyi biliyor. yazılarınız için zaman ayırdığınız için size çok teşekkür ediyorum. lütfen "google earth" ve bize sağladığı hayal bile edilemez faydaları hakkında da bir şeyler yaza mısınız? derin saygılarımla.

meliha kara 16.02.2011

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!