İşletme bölümündeki öğrencilerime Toplam Kalite Yönetimi dersi kapsamında haftalık ödevler veririm. Geçen haftanın ödev konusu “kaliteli insan kime denir” idi. Ürünün, işletmenin kalitesini hep sorgularız ama bugüne kadar insanın kalitesi hiç sorgulanmamıştır. Bunu sorgulamak için yola çıkıp “Kaliteli İnsan Kimdir?” sorusuna cevap aradık. Hamza Tekeş isimli öğrencimin yazdığı makale taktire şayan güzellikte idi. Bunu olduğu gibi bu sorunun cevabı olarak sizlerle paylaşmak istiyorum.
Pek çok açıdan yaklaşmamız mümkün olan “kaliteli insan” felsefesini geniş düşünme açılarından görebilmemiz, farklı insanlar keşfedebilmemiz gibidir. İnsanı insan yapan özelliklerin yok olduğunu düşündüğümüzde; aklımıza direkt olarak gelen tek canlılar hayvanlardır. Hayvanlar düşünemezler ama sevgi doludurlar…
Oysa; insana kaliteli diyebilmemiz için insanı ticari bir mal olarak düşünmemiz gerekir. Mallar ekonomik değerinden çok insan ihtiyacını karşılayabiliyorsa ve istenilen nitelikte, yerde ve zamanda var olabiliyorsa o mallar kaliteli sıfatını taşırlar. Kaliteli malın bir diğer önemli özelliği de uzun süreli kullanılabilmesidir. İşte kaliteli insanı da bu şekilde yorumlamamız mümkün olabilecektir. Yani; ahlâk sahibi, insanlara yardım eden, onları eğiten, doğru bilgilerini onlarla paylaşan, onları doğru yola teşvik eden bir kişi, istenildiği yerde ve zamanda bulunmalıdır –ihtiyaç duyulduğunda var olabilmelidir- . Kalitesiz bir mal aldığımızda onu kullanırken beklentimizin dışında bir ürün ise onu atarız veya geri göndeririz. Peki insanı? İnsanı atabilir miyiz? –Elbette atamayız… Çünkü; adeta tabiatın bir kuralı misali insan da bir kural gibi seçim hakkı olmadan meydana gelir. Bu yüzdendir ki; insanı her türlü canlıdan ayırt edemeyen zaten insan sayılamaz. Bilinçli bir eğitici (öğretmen) düşündüğümüzde hiçbir zaman yaptığı işten sıkılmamalı, güçlü olduğunu yansıtmalı ve özellikle de tüm yaşanan ve yaşanabilecek olumsuzluklara rağmen daim olmalıdır. Tıpkı iktisadi ve kaliteli bir mal gibi…
Nasrettin Hoca’nın “Ye Kürküm Ye” fıkrasını bilmeyen yoktur. Ben bu düşüncelerimi size aktarırken aslında en çok üzerinde durmak istediğim konu şudur. Eğer bir insan bir insanı ilk gördüğü anda onu yargılayıp onun hakkında fikirler sunuyorsa, bütün söylediği her şey bir geneli kapsayacaktır. O insanın genel bir değerlendirmesini sadece ilk gördüğü anda yapmış bulunacak ve dolayısıyla da bir önyargı ortaya çıkacaktır. Son zamanlarda bayanlarda ağırlıklı olmakla beraber insanlar pek bir süslenişe önem vermektedirler. Peki bu mudur kaliteli insan?
-Hayır -Hayır –Hayır diye bağırmak istesem de kim duyar sesimi?... Modern kılık kıyafet anlayışı çok farklı ve bana göre yanlış bir şekilde almış başını gitmektedir. Nereye gideceği de malumdur. –Beterden betere… Aşırı açık giyiniş tarzından bahsediyorum hocam. Ne olursa olsun doğru kişilik sahibi olmaya çalışmak kaliteyi daha önemli bir hale getirecektir. Düşünce yargımız fiziki yargıdan uzak akıl, barışçıl, hür ve refah olarak benimsenmelidir. Benim bu yazımı anlayabilmek ve anlatabilmek için tek sözüm vardır; Atatürk’ü anlamaktır. İşte O’dur kaliteli insan. Benim asım ve yolunu izlediğim kaliteli insan O’dur. O zaman kaliteli insanın bir tarih kadar büyüklüğünde kitap okumaktan geçer tanımını yapmak…O akıl ve mantıkla vatanı kurtarmaya vesile olurken aynı zamanda da duygularıyla ve sahip olduğu erdemleriyle örnek insan oluyordu… Söylediklerimle suçlu aramıyorum. Zaten öyle olduğunu düşünsek bile kim suçlu ki? Ali mi, Ayşe mi, Mehmet mi? Kalite pahalı giyim değildir, kalite marka değildir, hatta kalite modern kılık da değildir. Mahrem gösterimi yapmak hiç değildir…Bir yerlerini açıp amaçları sadece dikkat çekmek olan bazı insanlar bu sürekliliklerini devam ettirdikleri sürece kaliteli insan anlayışımız giderek kıtlaşacak… kıtlaşacak… kıtlaşacaktır…
Hatasız insan defosuz bir ürüne benzer. Ne kadar azaltılırsa o kadar çok işlem görür.
Bir başka deyişle kaliteli insan; dört dörtlük deyimini kullanabileceğimiz andan itibaren başlayan aslında hayal ettiğimiz insandır. Kimi zaman dört dörtlük insan yoktur denilir. Kimi zaman da “şu adam dört dörtlük bir insan” cümlesi pek sık kullanılır. Biraz daha açmak gerekirse insanın ilk tarihine kadar geriye gitmemiz gerekir. Taş devrini hatırlayalım… Okyanusun ortasında kaldığımızda her tarafımız sularla çevrilidir ya... İşte o zaman da etraf sadece mağaralardan ibaret. Dil yok, din yok, yiyecek içecek yok, teknoloji yok, insan aklı belki de kapalı bir kutu gibiydi. İçinde ne olduğunu bilmediğimiz ama merak da ettiğimiz bir kutu. Peki o kapalı kutuyu açmak bize ne kazandıracaktı ya da ne kaybettirecekti? İnsanoğlu merak etti ve açtı… Elde ettiğimiz her şey ama her şey sadece bir meraktan mı geliyordu yani? Belki de evet dememiz gerekiyor. En iyi bilgiye teşvik yolu meraktır öyle değil mi?
İnsan kalite adı altında yaşayabilmesi onun hayata dair tercihlerine bağlıdır. Yaptığı tercihler iyi ya da kötü olabilir ama sadece ona aittir. İnsanın kaliteli olabilmesi için ihtiyacı olan tek şey; çalışmaktır…
Yazımın en başında kaliteli insan erdemli insandır demek aklımda olan ilk cümle olmasına rağmen açıklamak istediklerimi önce yazdım. Erdemli insanda bulunması gereken erdemler bütün erdemlerdir. Dürüst olması, doğru olması, cesur olması, affediciliği, özür dileme özelliği…vs.
İnsanlar istekleri doğrultusunda hareket ettikleri için pek çok şeyi göz ardı edebiliyorlar. İnsan güçlü bir canlıdır. Akılları ile icatlar, buluşlar keşfetmişlerdir. Platon’un söylediği gibi “insan her şeyin ölçüsüdür”. Onlar isterlerse kalite ortaya çıkacaktır, istemezlerse kalite onların içinde yok olup gitmeye mahkumdur…