SUBAŞININ BAKIŞI

Ahmet Uluç

Antalya’nın renkli simalarından en önde geleniydi Ahmet Uluç…

Gençliğimde, Bahçelide gördüğümde selamlaşırdık, bazen de selam vermezdi bu işte bir gariplik var derdim. Sonra çözdüm bu sırrı, meğer aynı kişi değilmiş, ‘Ahmet- Mehmet’ler’ olarak bilinen ikizlermiş… Sonra ikisi ile de dost olduk. Ahmet Uluç ve Mehmet Uluç tıpa tıp birbirinin aynısı iki güzel insan. Ahmet Uluç ile Antalya Spor Klubü başkanlığım sırasında birbirimizi daha iyi tanımıştık Klup yönetiminde beraber çalıştık. O da Antalya Spor Klubü başkanlığı yapmış yıllar önce ve o uğurda servetinden harcamış. En uzak deplasman maçlarına giderdik bizi kırmazdı ama heyecandan maçı seyredemez stadın dışında otobüsten gol seslerini dinlerdi…

Tam bir centilmendi ama bazen öyle şeyler söylerdi ki onu tanımayanları şoka sokardı, dostları bunun bir şaka olduğunu söyledikten sonra Ahmet ciddi yüz ifadesini terk eder, gülmeye başlardı. En zor zamanlarında bile dostlarının sıkıntılarını paylaşır onları mutlu etmeye çalışırdı. Cenazesinde sevenleri onu yalnız bırakmamıştı. Herkes onunla yaşanmış anılarından söz edip gülümsüyordu.

Ahmet’i en son gören dostlara Ahmet’le ne paylaştıklarını sordum? “Beni Antalya Spora götürüp tören yapmayın” demiş. “Götürürsünüz Klube, Özcan Abi(Kırmızıoğlu) alır eline mikrofonu yarım saat konuşur, ondan sonra da Dündar Uluğkay, bir saatte o konuşur. Herkesin işi var gücü var gençler zaten bizi tanımaz basarlar hepimize küfürü, biz öbür tarafa giderken bir de küfür yemeyelim. En iyisi siz beni 7 Mehmet’in önünden geçirip işi hızlıca bitirin” demiş. Anlatan da dinleyenler de yine gülmeye başlamıştı.

Güle güle sevgili dost, Rahmetle… Sen unutulmazsın. Sevgili Semiramis, sevgili Lara ve tüm Uluç ailesinin başı sağolsun…

 

DERİN İLİŞKİLER

‘Susurluk’ patlak vermişti, ışıklar yandı söndü bir eylem başlamıştı… Belki de ilk toplumsal eylemdi… Hükümet sarsılmış bakan Mehmet Ağar istifa etmişti. Partileri yara almıştı. Halk artık aynı halk değildi, devlet içinde birilerinin kirliliğe, kanunsuzluğa bulaştığı izlenimi giderek artıyordu.

Ardından merkez sağın temsilcisi ‘DYP’ genel başkanlık seçiminde Çiller’in yıprandığı gerekçesiyle çekilmesi istenmiş ama ardından Mehmet Ağar’ın getirilmesi için sanki bir proje ortaya konmuştu. Çok şaşırmıştım. Aktif siyasetin dışında çiftliğimde olmama rağmen halka bunu kabul ettirmenin pek  mümkün olmadığını düşünüyordum. Bütün parti büyükleri dahil medya da benimsemiş, kararını vermiş gibiydi. Benden başka işin o boyutuyla meşgul olan yok gibiydi. Her şeye rağmen İnandıklarımı anlatmak zorunda hissettim kendimi.

Adaylığımı ilan edip ilk açıklamamı Ankara’da Genel Merkezde bir basın toplantısı yaparak anlattım. İlgi çoktu ve önemli şeyler söylüyordum. Susurluktan ve derin devletten söz ettim. Mehmet Ağar’ın kirlilikte, doğrudan sorumluluğu olmasa bile partinin bu yükü taşıyamayacağını kimsenin de böyle bir hakkı olmadığını çok açık bir şekilde ifade ettim… Ertesi gün yazılı basında tek satır yer almamıştı… Siyaset yaşamımın en büyük şokunu yaşamıştım… Sanki gizli bir el ‘derin devletten’ söz edilsin istemiyordu. Aday olduğuma pişman olmuştum ama geri dönüş imkanım kalmamıştı. Derdimi kime anlatabilecektim?

  28 Şubat öncesi Sincan’da tanklar halka gözdağı için yürütüldüğünde de benzer bir şok yaşamıştım. Bir eleştiri yazısı yazmış ve bir ulusal gazeteye göndermiştim. ‘Sıcak gündem’ olarak yayınlanmıştı… ‘Gölgede demokrasi yeşermez’ başlıklı bu yazımda; Askerin ‘balans’ eylemini Sincan belediye başkanının eyleminden daha vahim olduğunu yazmıştım. Ama medyada benim yazımdan başka bir eleştiri yazısı olmaması da şoktu ve beni etkilemişti o günlerde ve sonrasında yaşananlarda ilginçti!

Kirlilik varsa her alana bulaşıyor. Medyanın önemli bir bölümü ise birçokları gibi derin ilişkilere inanmıyor. Ya da devleti koruduğunu zannediyor. O nedenle bu gün yaşadıklarımız beni pek şaşırtmıyor.   

Bu gün, Türkiye’nin en önemli sorunlarının başında derin ve kirli bir organizasyonun olduğu biliniyor… Bunu adı Ergenekon mudur? Tutuklananların bununla ne kadar ilgisi vardır? Bunu şimdiden bilmek zordur. Her şeye rağmen bunu çözecek olan yine de yargıdır. Yaşanan süreç yıpratıcı ve acı veren bir süreçtir ama büyük bir kesim yaşananlar düzmecedir dediği sürece, bazı basın mensuplarının da hiç örgüt bağlantısı olmasa bile süreci etkisizleştirmeye çalışabileceği göz ardı edilmemelidir…

‘8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜNÜ İÇTENLİKLE KUTLUYORUM’

Yayın Tarihi
08.03.2011
Bu makale 7452 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Türkiye nin değil dünyanın sorunlarının başında derin ve kirli bir yapı ve organizasyonun olduğunu düşünüyorum. Buna gladyo mu dersiniz, ergenekon mu dersiniz, derin devlet mi dersiniz ne derseniz değiniz oyun büyük, aktör ve aktiristler tecrübeli senaryo iyi, yapımcının sermaye sorunu yok. Her türlü reklam, medya desteği tam, seyirci filmi kesintisiz olarak izliyor. Filmi eleştirecek aydın, yazar, ilerici, demokratlar sinemanın dışında bekletiliyorlar (şimdilik) zamanı gelince rolleri oynatılacak.

cengiztopel 10.03.2011

Sayın Başkan, Siz temiz, terbiyeli ve bu konulardan oldukça uzak bir muhterem şahsiyetsiniz, sadece siz mi? Ya İlhan beye ne demeli o'da ekarte edilmedi mi? O zamanlar başkanlığa aday olmayın diyen kişilerde oldu! Derken Namkık Kemal bey geldi! Hoppalaa? Türkiye bir başka ülke değil, kendi şahsına münhasır bir ülke. Sağlık ve huzur diliyorum, gönüllerin başkanı. saygılarımla,

MeHmet Y. 10.03.2011

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!