Zor durumda kalanlara, yoksullara, gariplere yardımcı olmak bir insanlık görevidir. Milletimizin bu konudaki duyarlığı her övgünün üzerindedir. Merhametli, şefkatli, yardımsever insanlardan oluşan bir toplumuz.
Son yıllarda bu yardımseverlik sınırları iyice genişledi. Topraklarımızı aşıp komşu ülkelere, Afrika’lara, nerede gerginlik ve hadise varsa oralara taşmaya başladı. Suriye ile başlayan bu iyilik ve yardım rüzgarı, sonraları fırtına ve hatta kasırga halini alarak, adını duymadığımız ve haritada yerini bile bulamayacağımız minik devletçiklere kadar taştı. Bu devlet yada devletçiklerin Müslüman olması yeter. Biz İslam aleminin sorumlusu veya görevlisiymişiz gibi, oralara yardım yağdırmaya, milyonlarca dolarlık camiler yaptırmaya başladık. Suudi Arabistan gibi, Müslümanlığın patronu pozisyonundaki çok zengin devletler bile kıllarını kıpırdatmazken, biz içmeye ayranımızın olup olmadığına bakmadan balıklama daldık yardım işine.Yardım yağmurumuz hala da hız kesmeden sürüp gidiyor.
Yardım adı altında milyonlarca Suriyeliye, ciddi bir kontrolden bile geçirmeden açtık sınırlarımızı. Sorgusuz sualsiz aldık aramıza. Öyle bir hale getirdik ki onları, Türk vatandaşlarının haklarının üzerinde haklar ve imtiyazlar tanıdık. Üniversitelere sınavsız aldık, hastanelerin kapılarını ardına kadar açtık, onlara evler yaptık, mahalleler kurduk. Maaş verdik, yetmedi marketlerde kullansınlar diye yiyecek kartları dağıttık. 29 Nisan 2011’den beri sürüyor bu destek. Yani 10 yıldır 5 milyon Suriyeliye biz bakıyoruz. Bunların içlerinde çoğu bazı illerimizde ve ilçelerimizde Türk nüfusunu zorlamaya başladı. Hatta bazı ilçelerde geçtikleri söyleniyor.
Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de mahalleleri, Arapça tabelalı dükkanları var. Gaziantep, Kilis ve Hatay’daki durumu hiç sormayın. Bunların iyilerini, meslek ve para sahiplerini Avrupa aldı, bize de işsiz, güçsüz, asalak bu tipler kaldı işte. Bazıları külhanbeylik yapıyor, bazıları yaşadıkları yerlerde olaylar çıkarıyor, bizim insanımızı kendi yurdunda, kendi toprağında huzursuz ediyorlar. Bunu söyleyenlere de (insanlıktan nasibini almamış) yaftasını yapıştırıyorlar hemen. Suriye Başkanı Esat hayatından memnun. Rejimine karşı milyonlarca insandan kurtuldu, bunları Türkiye’nin başına sardı, yanına da Rusları alarak ekonomisini güçlendirmeye başladı.
Biz savaştan kaçan insanlara yardım ediyoruz diye bilirken, adamlar bayramlarda memleketlerine rahatça gidiyor, sonra dönüp tekrar Türkiye’deki zahmetsiz yaşamlarına devam ediyorlar. Bari gidenleri geri almasak ya, onu bile yapmıyoruz işte. Bu 5 milyon Suriyeli meselesi, başımıza çok büyük belalar açacak. Hani o siyasilerin beka meselesi dedikleri var ya, işte bu Suriye işi tam da bir beka meselesi..
Suriyeli yetmedi, yolda elini sallasan çarpacak olduğun Afrikalılar yetmedi, şimdi bir de Afganlılar çıktı başımıza. Onların da rakamlarının 1 milyonu aştığı söyleniyor. Bu Afganlılar Taliban’dan kaçanlar filan değil, Amerikalılarla iş birliği yapanlar çoğu. Bunu bütün dünya biliyor ve görüyor ama, biz neden bilmezmiş gibi davranıyoruz acaba? Şimdi Afganlılara da yardımı başlattık. Onlarda tıpkı Suriyeliler gibi sorgusuz sualsiz geçip girdiler sınırlarımızdan. Acaba diyorum dünyada bizim gibi hesapsız kitapsız, sınırlarını önüne gelene açan başka bir ülke, kabile filan var mıdır? Şu anda Türkiye’de milyonlarca neidüğü belirsiz mayın gibi serseriler dolaşıyor. İçlerinde uluslararası ajanlar, casuslar, katiller, suçlular var.
Biz yardımsever bir milletiz ya, ipini koparana kapımızı açıyor, hepsini bağrımıza basıyoruz. Ülkemizi yöneten iktidar, ateşle oynadığının farkında bile değil. Siyasi Mevlâna gibi, Müslüman olduğunu söyleyene kollarımızı açıyor, onu muhabbetle sarıp sarmalıyor, askerden yeni terhis olmuş evlat muamelesi yapıyoruz hepsine. Bizim Suriye’de ne işimiz var, askerimizi orada ne için şehit edip duruyoruz, kendi sınırlarımızı ciddi şekilde korumamız gerekirken, başka ülkelerin sınırları içindeki görevimiz ne? Güya müttefikimiz Amerika, dostumuz Rusya derken, en büyük kazığı onlardan yiyoruz. Şimdi kalkmış Taliban’la halvet olacağız. Boyu devrilsin Müslümanlığa en büyük zararı veren bu katillerin.Bizim bunlarla ne işimiz olabilir?
Afganistan’a da yardım edecekmişiz. En salahiyetli ağızlar, milletin gözünün içine baka baka açıklıyorlar bunu. Yahu yapmayın, etmeyin, bizim insanımız iyice fakirleşti, iyice yoksullaştı. Çöpleri karıştırıp yiyecek arayanlar var, dağılan semt pazarlarının artıklarını toplayanlar var. Paralar pul oldu, asgari ücretler sadece yiyeceğe yetmez oldu. İşçi, çiftçi, esnaf çok zor durumda. Açlık kapıya dayandı, yiyeceğimiz her şeyi ithal ediyoruz artık. Bu durumda milyonlarca Suriyeliye, Afgan’a,
Afrikalıya yardımı bırakın, biraz da asıl sorumlu olduğunuz Türklere bakın. Türk’lere yardım edin arkadaşlar, asıl sorumlu olduğunuz insanların yoksulluğuna, fakirliğine, garipliğine bakın.
Bu kış çok sert geçecek. Elektriğe, mazota, benzine, ete, süte, aklımıza ne gelirse hepsine zam yapıp duruyorsunuz. Mutfaklarda yangın var. Bu yabancı sevdasına bir son verip, bizim zor durumdaki milyonlarımıza yapın yardımlarınızı. Pembe bir Türkiye tablosu çiziyorsunuz. Sanki ülkede hiç sıkıntı, problem, açlık, yoksulluk yokmuş gibi davranıyorsunuz. İnanın çok gücüne gidiyor insanımızın. Kendi memleketinde horlanmak, itilmek, kakılmak, yabancılara itibar edilerek bizim yardıma muhtaç yoksul kesimimizin feryatlarını duymazdan gelmek, gerçekten gücüne gidiyor insanımızın. Lütfen bunu fark edin artık.
Sözüm AKP Genel Başkanına.. Yabancılara sarfettiğiniz milyarlarca doları, kendi insanınızın refahı, huzuru ve güveni için harcayınız. Lütfen zor durumdaki insanınızı koruyunuz ve kollayınız.