Seçimler bitti,hayat devam ediyor, normale dönmeliyiz artık.
Türkiye’nin yaşadığı şoku geride bırakmalıyız. Şöyle yada böyle, nerede yanlışlık yapıldı, bunları düşünmeliyiz. Bu ülke, bu topraklar hepimizin. Birlik ve beraberlik içinde olursak, birbirimize kardeşçe sarılırsak, Bodrum’la Iğdır’ı kucaklaştırırsak, mutluluğa giden yola milletçe çıkarız.
Dünü bırakmalı, bugünü yaşamalı, yarını hedeflemeliyiz. Geriye bakarak kazanacağımız bir şey yok. Arkamızda kan,gözyaşı, entrika, öfke ve bölgesel düşmanlıklar var. Oysa önümüzde güzellikler, dostluklar, refah ve mutluluklar duruyor. Hepimiz ona doğru koşmalıyız. Bunu başaracak akla sahibiz. Kötümserleri,bizi engellemeye kalkışacakları yenecek güçteyiz. İyi niyetle belki onları da ikna edebiliriz, onları da kazanabilir, onları da yeni yolculuğumuza ortak edebiliriz. Denesek ne kaybederiz ki..?
Kötülüğe,pisliğe bulaşmak,çirkinliklerle oynaşmak kolay.Biz zoru başarmalı,iyilik ve güzelliğe talip olmalıyız. Her şeyden şikayet etmek yerine, sorunları birlikte çözme yollarını araştırmalıyız. Fanatizmi, duygusallığı,hiçbir şeyi beğenmeme hastalığını yenmeliyiz. Ülkemizde hep fena şeyler oluyor değil ki, güzel şeyler de yapılıyor mutlaka. Takdir etmeyi, alkışı, teşekkürü öğrenmeliyiz. Evet bugün zor durumdayız, çok sorunumuz var, hayli sıkıntıya sahibiz. Ama bunları başkaları halletmeyecek ki.. Yine biz çözeceğiz tüm problemleri. Elbirliği,gönül birliği yaparsak, altından kolayca kalkarız hepsinin. Yeter ki, buna inanalım.
Bunca badireler atlattık, bolca yanlışlar yaptık, bizi destekleyenlerin dışındakilere pek kulak asmadık. Tamam da, acaba bir faydasını gördük mü bunun? Aksini yapabilseydik eğer, bugün şikayetçisi olduğumuz sorunları yaşar mıydık hiç? Gelin yanlışımızı kabul edelim, bir muhasebesini yapalım geçmişin. Birbirimize saldırarak, yaralayarak, kötüleyerek mi aydınlığa çıkarız, yoksa el ele ve omuz omuza vererek mi? Bir elin nesi var, iki elin sesi var. Haydi tutalım birbirimizin elinden,analar da gözyaşı dökmesin, babalar da. Gençleri de telef etmeyelim, insanımızı da hırpalamayalım.
Dünün intikamını almak yanlışına düşmeyelim. Dinimizi,yasalarımızı,imkanlarımızı işimize geldiği gibi kullanmayalım. Kendimizi aklayacağız diye, başkalarını karalamayalım. Kimseye büyüklük taslamayalım, efelenmeyelim, eşitliğe rıza gösterelim. Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var, gerçeğini hiç unutmamalıyız. Bu dünyanın rütbelerini götüremeyeceğiz öbür dünyaya. Kalpleri kırmaya değil, gönül almaya bakmalıyız.
Dedikodu, yalan, iftira, kin, zulüm bir Müslümana yakışmaz. Sabahtan akşama din kardeşini karalama, onun kötülüğüne çalışma, dinimizin bağışlamayacağı bir kusurdur. İnsanlarımızın kötü taraflarını ve kusurlarını değil, iyi taraflarını görmeli, iyiliklerini anlatmalıyız. Böyle yaparsak, düşmanlığın da kökünü kazımış oluruz.
Farkında değiliz ama, gençlere ve çocuklara kötü örnek oluyoruz. Onları iyi motive etmiyoruz, yarına iyi hazırlamıyoruz. Bizden kavgayı, çatışmayı, itişmeyi öğreniyorlar hep. Haksızlığa karşı çıkmanın uygar yollarını, iyi insanlığa yürüyüşün metodlarını, ülkeye faydalı olmanın formülünü göstermiyoruz ki. Ayrıca çoğumuz da bilmiyor olabiliriz bunları. Ama öğrenebiliriz, sonra da çocuklarımıza ve çevremize öğretebiliriz medeniyeti. Bilmemek ayıp değil ama öğrenmemek ayıp.
Sevginin, barışın, hoşgörünün merkezi sayılan Bodrum’da iyiyi ve güzeli düşünmek, kardeşliği ve kucaklaşmayı önermek daha kolay. İstiyorum ki, bu kolaylık hepimizi sarsın sarmalasın. Iğdır’dan da aynı düşünsün insanımız, Kayseri’den de,Trabzon ve Van’dan da… İyilik ve güzelliği istemenin, dilemenin, tüm ülkeyi dolaşmasını arzulamanın bir bedeli yok ki…