DUAYEN

Türk-Küveyt İlişkileri

        Küveyt Anayasa’sı tam bir inanç hürriyeti sağlamış. Kimseye karışan yok. Namaz kılıyor musun, oruç tutuyor musun kontrol bile edilmiyor. Ülkenin yüzde 98’i Müslüman, gerisinde Hindu ve Hristiyanlar da var. Öyle bizdeki gibi, yüksek sesli ve gürültülü ezan duyulmuyor. Namaz vakti çoğunluk gidiyor camiye. Dikkat ettim, öyle her adım başı camileri yok. İhtiyaç olan yerlere, güzel ve şık camiler koymuşlar, isteyen kolayca yapıyor ibadetini.

         Küveyt, Arapça (su kenarında kale) demek. Aslında petrol denizinde yüzen ülke olmalıydı. Basra Körfezi kıyısında yer alan 17.818 kilometrekarelik bu ülke, Anayasal emirlikle yönetiliyor. Şeyh Sabah-el Cabir 15. emir. Kuzeyinde Irak, güneyinde Suudi Arabistan var. 1756 yılında halk, as-sabah soyundan bir şeyh seçmiş. Hala aynı soydan gelenler yönetiyorlar Küveyt’i. 60 kişilik bir Meclis’i, 14 kişilik bir Bakanlar Kurulu var. Bakanların 7’sini emir, diğer yedisini ise halk seçiyor.Halkın yüzde 36’sı, okuma-yazma bilmiyor. 1 üniversitesi, 5 teknik okulu var.

          Şehrin gezilecek yerlerinde camiler, saraylar, Kuveyt kuleleri, Seif Sarayı, kurtuluş burcu, büyük camii, sadır evi, Kuveyt ulusal müzesi var. Ayrıca Khiran tatil yeri, messillah plajları, salmiya sahil bölgesi kentin en çok turist akın eden yeridir. Avenue alış veriş merkezine mutlaka gitmelisiniz. 3 kilometre yürüyüş yoluna ve yüzlerce marka dükkanlara sahip olan Avenue alışveriş merkezi, gerçekten göz kamaştıracak mükemmellikte. Ayrıca daha büyüğü de yapılıyor ve gelecek sezona yetişecek inşallah. Al mubarakiye ve Salmya bölgesinde de büyük ve güzel marinalar var. Sahilden 30 kilometre uzaktaki Failaka adası da, çok önemli arkeolojik alanları barındırır ki, mutlaka görülmesi gereken bir yerdir.

          Dünyanın en zengin 7. ülkesi Küveyt’te, biz Türk’lerin çarpıcı imzaları var. Örneğin Sütiş, Mado, Koton, Simit Sarayı, Sultanşef lokantası gibi müesseseler peş peşe açılmış ve iyi iş yapıyorlarmış. Nitekim Avenue’nin içindeki Sütiş’e uğradık, tıklım tıklımdı ve oturacak yer yoktu. Ayrıca bizim Pınarsu ile Hayat içme suyu da, pahalı olmasına rağmen piyasada çok tutuluyor ve satılıyor. Küveyt’te kullanma ve içme suyu denizden arıtılarak sağlanıyor. Yabancılar genelde ucuz diye bu suyu içiyorlar. Ancak zengin yerliler, Türkiye, Fransa ve İtalya’dan gelen marka suları tüketiyorlar.

         Dizi filmlerimiz çok iş yapıyor Kuveyt’te. Televizyonda “Muhteşem Süleyman” filmi başladı mı, caddeler ve sokaklar boşalıyor, çoğunluk eve gidip seyrediyor diziyi. Gençler ise, tıpkı Türkiye’de maçların seyredildiği gibi kafe ve lokantalara gidip izliyorlar Muhteşem Süleyman’ı. Diğer dizilerimiz de çok ilgi görüyor ve ekranlardan anlaşılıyor ki, biz bu işten iyi para kazanıyoruz.

     Söyleseler inanmazdım, Ağaoğlu firmasının sahibi Ali Ağaoğlu’nun şöhreti, dizi artistlerine taş çıkartıyor. Türkiye’nin Donald Trump’u diyorlar ve yollarda-fuarda fotoğraf çektirmek için yarışıyorlar. Ağaoğlu’nun burada müthiş süksesi ve etkisi olduğunu, Küveyt’e gelişinde Emirlik Protokol Müdürü tarafından karşılanmasından anladım. Nitekim kendisine sarayda yemek verildi, Emir ve ailesi tarafından ağırlandı. Küveyt’in önemli şahsiyetleri ve zenginleri Ağaoğlu’nun çeşitli projelerinden ev almışlar, böylece aralarında büyük bir dostluk oluşmuş. Ülkenin en zengin ailesi sayılan Marzuk’lar, kardeş olmuşlar Ali Ağaoğlu ile. Çiftliklerinde verdikleri büyük ziyafette, arap atı koleksiyonlarını gösterdiler. Atlara özel padoklarında ve manejlerinde gösteri yaptırdılar. Bilmem arap atını yakından gördünüz mü? Gerçekten cins, güçlü ve etkileyici atlar. Birinin fiyatını sorayım dedim, 3 milyon dolarmış. Marzuk ailesinin 200’den fazla arap atı olduğuna göre, servetlerinin boyunu varın siz hesap edin.

         Şimdi oturup, Kakule bitkisinin kaynatılması ile yapılan Arap kahvesinden içerek, Türk-Küveyt ilişkilerinin ne duruma geldiğini görelim… Sokaktaki Küveytlinin bize güveni, geçmişte çeşitli nedenlerle iyice sarsılmış. Arap turizminin başladığı günlerde, Sarıyer-Bakırköy-Bursa-Yalova ve Çınarcık’ta, gidenlerin başına gelmeyen kalmamış. Olanları bize anlattılar, gazete küpürlerini gösterdiler, karakollarda dertlerini anlatamadıklarını söylediler ve üzüntülerini belirttiler. Ev alanlar dolandırılmış, para bozduranlar çarpılmış, çapkınlar reklam edilmiş, dinledikçe üzüldüm, utandım.

     Çoğu Paris’te, Londra’da, Madrit’te, Roma’da ev almışlar. Yıllarca gidip gelmişler, ama uyum sağlayamamışlar, mutlu olamamışlar. Son yıllarda bizim güneydeki tatil köylerimize yönelmişler, çok güzel ve keyifli günler geçirmişler, rahat etmişler. Şimdi bizden ev almak istiyorlar. Bunu ikinci kez deneyecekler. Ama talepleri var. Önce güvenlik diyorlar, sonra vize ve oturma izinlerinde karşılaştıkları bürokratik engellerin ve zaman kayıplarının önlenmesini, kırtasiyecilikten kurtarılmalarını istiyorlar. Konuyu biraz açmalarını istediğim Küveyt’liler, şu konuların üzerinde durdular:

     “Son zamanlarda Arap’lar, Avrupa ülkelerinde çok kötü muamele görmeye başladılar. Müslümanlığa karşı oluşan tepkinin zararını iyice yaşıyoruz. Onun için, artık Avrupa’daki evlerimizi ve yatırımlarımızı satıp, Türkiye’ye gelmek istiyoruz. Ama sizde de terör tehlikesi,PKK ve IŞID korkusu var.Bu tehlike ve korkuyu giderirseniz, havaalanı giriş-çıkışlarında bize özen gösterirseniz, sizden ev alanlara ve yatırım yapanlara beş yıllık oturma izni verirseniz, bizim hizmetli personelimize, şoför ve aşçılarımıza, dadılarımıza çalışma iznini kolaylaştırırsanız, Türkiye’ye gelmememiz için sebep kalmaz…’’

     Dilerim yetkililer ilgilenirler.

 

Yayın Tarihi
14.12.2015
Bu makale 1014 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!