Turizmin çöküşüne içim yanıyor. 50 yıllık bir emeğin, çok zahmetli bir tırmanışın, özel sektör-devlet işbirliğinin çok güçlü bir tablosunun yıkılışını hüzünle ve büyük bir acıyla izliyorum.
Türkiye böyle bir yanlışı nasıl yapar, kendi ayağına nasıl kurşun sıkar, dünya yedinciliği gibi müthiş bir başarıyı nasıl sıfırlar, akıl alacak gibi değil. Turizm devlerinin arasından sıyrılıp, 40 milyona yakın turisti ülkene çek, 35 milyar dolardan fazla gelir sağla, sonra da dinamiti bu başarının ortasına yerleştirip patlat. Olacak iş mi bu..?
Turizm hem çok büyük, hem de çok hassas bir sektördür. Yönetimlerin en küçük bir hatasına, büyük bedeller öder. İç ve dış politikadaki acemilikler, sonucu hesaplanmayan kararlar, tribünlere ve oya yönelik yanlış uygulamalar, sadece bizim ülkemizde değil, dünyanın her yerinde turizmin canına okur. Son yıllarda Türk turizmi can çekişecek noktaya getirilmişse, bunda tümüyle yönetimin kusuru vardır. Bu gerçeği tartışmasız kabul edip, turizmden hiç anlamayan resmi kadroların yarattığı tahribatı görüp, gerçekleri söylemekten korkmadan ve ürkmeden, çözüm önerilerini anlatmalıyız.
Dikkat ediyorum, turizmden para kazananlar, gerçekçi tespitler yapmak yerine, tavşana kaç-tazıya tut politikası izleyerek, eveleyip geveliyorlar. Yok uçaklara yakıt desteği yapmalıymışız, yok vergileri ertelemeliymişiz, yok fuarlara katılıp tanıtım fonlarını arttırmalıymışız.
Geçin efendiler geçin.
Biriniz de çıkıp ortaya, korkusuzca gerçekleri söyleyin. Türkiye’nin bugün uyguladığı dikkatsiz iç ve dış politikalar yüzünden, turizmimiz mahvoldu. Böyle giderse, koskoca ve dünyaya parmak ısırtan bir sektör göçüp gidecek. Terör ve savaşın olduğu bir yere, siz ne yaparsanız yapın, dünyanın hangi aptalı gelip tatilini geçirir? Bombaların patladığı, hergün insanların öldüğü bir yere, çoluk çocuğunuzu alıp gider misiniz?
İşte bakın, dünyanın iptalleri başladı. Dev yolcu gemileri, Türkiye’yi rotalarından çıkarıyorlar. Büyük ülkeler, (Türkiye’ye gitmeyin) diye peşpeşe açıklamalar yapıyorlar. Biz kendimizi kandırmakta mahir bir ülkeyiz. (Canım güneydoğu’da ufak tefek hadiseler var,onlara aldırmayın, siz güvenle bize gelebilirsiniz) demekle, gelir mi yabancılar? Tatillerini planlayanlar, ülkemizi bizim televizyondan izlemiyorlar. Dünyanın televizyonlarına göz atma imkanı olanlar, durumun vehametini kolayca kavrar.
Biz alışkınız, bombalar patlasa da, insanlar ölse de, gezip tozmaktan, yiyip içmekten vazgeçmeyiz. Baksanıza büyük şehirlerimizdeki yaşantılara, onca hadise sanki bizde olmuyor, şehitler bizim değil, bombalar bize atılmıyor. Askerimiz ve polisimiz, kılımıza halel gelmesin diye canını dişine takıp, hain ve alçak teröristlerle savaşırken, Ankara’da iktidarla muhalefet de, birbirine saldırıyor. Bizim için normal hale geldi bu acıklı görüntü. Her gün bir skandal, patlama, bombalama, ölümler filan, dizi film gibi seyrediyoruz artık. Ama yabancılar için durum böyle değil. Paris’te de bombalar patlıyor, Avrupa ülkeleri de tedirgin, günümüzde herkes terörden korkuyor ama, bizim şartlarımız onlardan farklı. Bizde terör öksürse, ülke zatürriye oluyor, ama batı ülkelerinde öyle mi? Onların çarkları rahat dönüyor, paraları var, iç harp tehlikesine çok yabancılar. Bu gerçekleri görmek lazım.
Testi kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur. Ama bu ülke bizim, gidecek başka yerimiz yok. Yanlışlardan dönmek, kötü durumu düzeltmek için ne mümkünse yapmalıyız. Bizim ülkenin, en çarpıcı özelliklerinden biri de, işi iyi bilenlere kulak asmaması ve akılcı çözümler yerine, yağdanlıkların gösterdiği yolda ısrarla ve azimle yürümesidir. Gelin bu yolu, hiç değilse turizmde çıkış ararken terk edelim. Turizmi keselerini şişirenleri dinlemek yerine, buna yarım asırdır yüreklerini ülke çıkarları için koyanlara kulak vererek yapalım. Örneğin eski bakanları, eski müsteşarları, eski planlamacıları, dünya turizmini iyi izleyenleri, bilim adamlarını süratle bir araya getirelim. Onların görüş ve önerilerini alalım. Bunun bir ücreti yoktur. Her vatansever, bu görevi büyük bir heyecanla yerine getirir ve çıkmaza sürüklenen bir sektörün önünü açacak acil önlemleri yetkililere anlatır.
Yeni Bakanı tanımıyorum. Televizyonlardan izlediğim kadarıyla, heyecanlı ve bir şeyler yapmaya çalışan bir görüntü veriyor. Bir önceki o kadar başarısız ve konuya ilgisizdi ki, bu genel tespit, sanırım yeni ve genç bakanın şansı olur. Eğer akıntıya kürek çekmezse, sermayesi laftan öteye gitmeyenlere aldırmazsa, geçmiş tecrübelere kıymet verirse, bu sezonun zararlarını azaltma ihtimali olabilir.
Önce şunu belirtmekte yarar var. Sadece dışa dönük bir çabayla sonuç alınamaz. Ümidi dışa bağlamak, dıştan gelecek yardımı beklemek, Godot’yu beklemekle eşdeğerdedir. Cennet gibi bir ülkeye sahibiz, denizlerimiz ve koylarımız, tarihi eserlerimiz mükemmel, yabancı turistler nasıl olsa gelirler masalını bir yana bırakarak, gerçekçi olalım. Bu yılı en az zararla kapatmak istiyorsak, iç dinamiklerimizi harekete geçirelim. İç turizmi patlatalım bu yıl. Devlet destekleyecekse, bunu desteklesin. Memura, işçiye, öğrenciye, hayatında hiç tatile çıkmamış milyonlara, uzun vadeli kredi versin. Bunu çalışanların maaşından küçük taksitlerle kessin.
Ayrıca tüm çalışanlara Temmuz ve Ağustos ayı içinde tatil yaptırmak yanlışından da vazgeçelim. Türkiye’nin ılıman ikliminde 7-8 ay tatil yapılabilir, böylece sezon uzatılabilir. Temmuz ve Ağustos aylarında okul çağında çocuklara sahip olan ailelere tatil izni ve kredisi verilir. Bekar, dul, çocuksuz evlilere de Nisan-Mayıs- Haziran-Eylül-Ekim ayları uygun görülebilir. Devlet bu organizasyonu yaparsa, hem çok sayıda otelin kapanmasını engeller, hem yüzbinlerce personelin işini ve ekmeğini korumasını sağlar,hem de turizmden yararlanan 100’den fazla sektörün hayatiyetini sürdürmesini, bu yolla turizmin ekonomik çarkının en az zararla dönmesini kolaylaştırır.
Haydi kolları sıvayalım, akıl ve mantığın gösterdiği yola düşelim, paramızı tanıtmaya savurmak yerine, hiç değilse iç turizmi patlatacak turizm ve önerilere ayıralım. Artık dünya tanıtma görevini, yavaş da olsa internete kaydırıyor. Teknolojideki gelişmeleri iyi izlemeli, tanıtım politikamızdaki yorgunluğu ve geçersizliği iyi görmeli, çağdaş ve yenilikçi sistemlerin üzerinde önemle durmalıyız. Bu konuda Bakanlık kadrolarının bilgisiz ve donanımsız olduğu görülüyor. Onun için Üniversitelerden ve dünyayı iyi izleyen özel sektör danışmanlarından ve uluslararası ünlü turizm duayenlerinden yardım ve destek almalıyız.
Allah Türkiye’mizin, genç Bakanın, turizm yatırımcılarının ve bu sektörden ekmek yiyenlerin yardımcısı olsun. Çok zor bir yıla giriyoruz. Bu yılı birlik ve beraberlik içinde göğüslersek, Türk turizmine bir miktar nefes aldırabiliriz.