Kürtler tarım ve turizme büyük önem veriyorlar. Tarımı İsrail’den, turizmi ise Türkiye’den öğrenmeye çalışıyorlar.
Yatırımcılara büyük teşvikler var. Devlet yatırımın yüzde 60-70’i oranında faizsiz kredi veriyor. 10 yıl vergiden muaf tutuyor. Eğer yabancı sermaye yatırımı bir Kürt şirketle ortak yaparsa, bu muafiyet 15 yıla kadar çıkıyor. Ayrıca yatırımcı firma, kullanacağı mal ve malzemeyi Kürdistan’a gümrüksüz sokuyor.
Su sıkıntısı pek yok. Bir şekilde çözmüşler sorunu. Tarlalar kolay sulanabiliyor. Damlama sistemi ve ekonomik sulama yollarından yararlanıyorlar. Birkaç yıl içinde tarım ve gıda ürünlerinin büyük bir kısmını üreteceklerini iddia ediyorlar. Tohum ve teknikte İsrail’den yararlanıyoruz diyorlar ama, bizim desteğimiz açıkça görülüyor. Türk firmaları tarım sahasında da başı çekiyor.
Turizmde rakipsiziz adeta. En güzel otel, Koç Holding’in Divan’ı. Mükemmel ve modern binayı Kürtler yaptırmış ama, bizim Divan çalıştırıyor. Erbil ve diğer kentlerde 5-6 lüks otel var. 4-5 tane daha yapılıyor. Gelecek bir yıl içinde beş yıldızlı otel yatak sayısını 1800’e çıkaracaklar. Bunun dışında daha mütevazi pek çok otelleri de mevcut.
Turizm sektöründe çalışanların çoğu Türk ve hepsi de deneyimli. Kürdistan Hava yollarında bile Türk var. Şimdilik tek uçağa sahipler. Turizm geliştikçe uçak sayısını arttıracaklarmış. Dikkat ettim, Türk personel öğretmen gibi, yanlarında çalışan çok sayıda Kürt genci işi onlardan öğrenmeye bakıyorlar.
İngilizce ve Türkçe ikinci lisanın yerini almış. İngilizcenin burada Türkiye’den fazla kullanıldığını söyleyebilirim. Yaygın İngilizcenin kaynağı Amerikan askerleri… Kürdistan’da Amerikan askeri var mı? Hem de tahmin edemeyeceğiniz miktarda mevcut. Ama tamamı sivil ve son zamanlarda pek ortalıkta görünmemeye dikkat ediyorlar. Şehirde asker kıyafetli bir görevlinin göğsünde ''US ARMY’’ etiketi vardı.
Önce bunu Amerika’nın Kürtlere askeri kıyafet yardımı sandık. Şöförümüz öyle olmadığını, fuar kapısındaki silahlı askerin Amerikalı olduğunu söyledi. Baştan pek bir mana veremedik ama, sonra birkaç örneğini daha görünce, doğru olduğunu fark ettik.
Dünyanın sayılı güvenlik şirketleri Kürdistan’da görev yapıyor. Her yer istihbaratçı kaynıyor. Şoförünüz, garsonunuz, tercümanınız hep sivil polis. Çoğu Türkçe biliyor, tam bilmese de anlıyor, fakat konuşmuyor. Köylere gitmenizi pek istemiyorlar. Petrol sondaj kuyusu görme talebinizi, ’’çok uzak’’ diye geri çeviriyorlar. Kent dışına çıktığınızda Amerikan üssü varmış, Türkler görsün istemiyorlar herhalde… Belki de başka sebebi vardır. Bunu çözemedim işte...
Günde binlerce kamyon mazot giriyormuş Türkiye’ye.
Bizimkiler göz yumuyor olmalı ki, ’’rahatça sokuyoruz’’ diyorlar. Şimdi bunu resmileştirecekler. Kürdistan Bölgesel Yönetimi Doğal Kaynaklar Bakanı Aşti Hevrami, Türkiye ve İran’a ham petrol satacaklarını ve bunun karşılığında petrol türevlerini takas yoluyla alacaklarını açıkça ilan etti. Bu ham petrol, Bağdat’tan parasını alamadıkları yüzde 14’lük pay ve şimdiye kadar biriken miktarda olacakmış. Böylece Kürdistan çıkan petrolün yüzde 34’ünü kasasına sokmanın formülünü bulmuş. Geçenlerde Irak Başbakanı Maliki gelmiş, bir orta yol bulmaya çalışmış ama başaramamış. ’’Alacaklarınızı vereyim, siz hakkınızdan fazla petrolü çıkarıp Türkiye ve İran’a satmayın’’ demiş.
Kürdistan’la ilgili yazacak çok şey var. Ama ben pek yorumda bulunmak istemiyorum.3 günlük seyahatteki gözlemlerimi aktarmakla yetineceğim. Sadece şu kadarını söyleyebilirim. Devletimizi yönetenler, dış politikamızdan sorumlu olanlar, çevremizde olup bitenleri bir siyaset mühendisi gözlüğüyle seyretsinler ve günlük önlemlerden vazgeçerek, değerlendirmelerini derinliğe taşısınlar. Biz siyasi kavgalarla, gürültülerle, devamlı gündem değiştirmelerle ve oy arttırma entrikalarıyla uğraşırken, atı alan güçlü-güçsüz komşular Üsküdar’ı geçiyorlar bilesiniz.