550 milletvekilinin sayısını 600’e çıkar, 18 yaşındaki çocuğu milletvekili yap, mühürsüz zarf ve oy pusulasını geçerli kıl, seçim ittifakından ‘’kurtuluş ve baraj’’umudu bekle.. Ne o, demokrasi varsa bunlar da olacakmış. Sevsinler sizin demokrasinizi…
550 milletvekilinden ne fayda gördük? Hangisi devletin ciddi sorunlarıyla ilgili bir araştırma yaptı, bir rapor hazırladı, problemlerin çözüm yolunu gösterdi? Anayasaya ettikleri sadakat yeminine kaçı uydu? Liderlerin canlı robotu olarak istedikleri yasa değişikliklerine itirazsız oy vermelerinden başka, ne yaptı bu arkadaşlar?
İktidarı kafasına göre yönetti ülkeyi, o kafanın istikametinde oy verdi mebusları. Evlere şenlik muhalefetin bir küçük bölümü, milletin verdiği muhalefet görevinin aksine iktidara yanaştı, devamlı stepnesi oldu, sonuçta ittifakla kurtulma yolunu seçti. Ana muhalefet ise iç kavgalarıyla uğraşmaktan, kurultay üstüne kurultay yapmaktan, asli görevini önemli çapta ihmal etti. Yine muhalefet görevi yapması gereken Kürt partisinin seçilmiş temsilcilerine gelince, onların gözü bölgecililikten başka bir şey görmedi, İmralı ve Kandil postacılığından öteye geçmemekte direndiler adeta.
Açık konuşalım ve gerçekleri söylemekten kaçmayalım. Bu Parlamento’nun üyeleri sadece tek konuda birleştiler. Menfaatlerini ilgilendiren her meselede kemik gibi bir araya geldiler. Maaş meselesinde öyle, sağlık harcamalarında öyle, diş tedavisinde öyle, dış seyahatlerde öyle, çoluğa- çocuğa diplomatik pasaportlarda öyle, benzin parası,telefon parası, sekreter ve danışman kadroları, hangi birini sayayım?
Şimdi biz kalkmış, sanki bu 550 milletvekili yetmiyormuş gibi, rakamı 600’e çıkardık.
Yaşadığınız kentlerin milletvekillerini bir düşünün. Adlarını biliyor musunuz, kendilerini tanıyor musunuz, sizin için ne iş yaptıklarını öğrenebildiniz mi hiç? Seçim kampanyalarının dışında hangisi kapınızı çaldı, hangisi derdinizi sordu, hangisi ilgilendi sizinle? Çoğu Ankara’nın dışına çıkmıyorlar, mecbur kalmadıkça seçim bölgelerine gitmiyorlar, çarşı pazarı bile dolaşmıyorlar. Dolaşsalar, zeytinin kilosunun 30 liraya, peynirin kilosunun 35 liraya, zeytinyağının 25 liraya, limonun kilosunun 6-7 liraya çıktığını söylemek için kürsüye fırlarlar.
25 yıl gazeteci kimliğimle Parlamento’da bulundum. O zamanlarda da eleştirilecek çok yönü vardı Meclisin ve mebusların. Ama o günlerle bugünü karşılaştırdığımda, inanılmaz irtifa kaybını görerek üzülüyorum. Geçmişte de kötü mebuslar vardı. Eroin kaçıran senatörü, Meclis’in içinde adam vuran milletvekili, çaktırmadan bölücülük provaları yapan birkaç Doğu’lu, birkaç tarikat lideri filan o dönemde de vardı ama, bugünkünün yapısı ve sorumsuzluğu gibisini hiç görmedik. Geçmişin Meclis’lerinde maaş artışlarına karşı çıkan, bu yüzden maaşlarını almayan mebuslar bilirim. Rahmetli Erzurum Milletvekili Cevat Önder bunlardan biriydi. Hatta protesto için milletvekilliğinden istifa etmiş, ilk seçimde bağımsız olarak Türkiye’nin en yüksek oyuyla tekrar Parlamento’ya girmişti. Rahmetli Güven Partisi Genel Başkanı Prof.Turhan Feyzioğlu’da bunlardan biriydi. Hepsine Allah rahmet eylesin, adam gibi adamlardı bunlar ve benzerleri…
Şimdikilere bakın, bir tanesini gördünüz mü hiç (biz bu maaşı hak etmiyoruz)diyen ve elinin tersiyle iten… Göremezsiniz çünkü, kendi menfaatlerini milletin ve ülkenin menfaatlerinin üzerinde tutuyorlar. Eski mebuslara ve çoluk çocuğuna bile diplomatik pasaport veriyorlar da, kimsenin çıtı çıkmıyor, kılı kıpırdamıyor. Dişlerinin inplant sayısını artırıyorlar da, vatandaşın çektiği sıkıntı ve ızdırabı düşünüp, (bizim böyle yapmaya hakkımız yok) demiyorlar.
Mebusların menfaatine dokunmazsanız mesele yok. Gül gibi geçiniyorlar birbirleriyle. Ama iş siyasete gelince, hele Meclis televizyonu da yayındaysa, kızılca kıyameti koparıyorlar. Görenler de milletin kavgasını veriyor sanıyorlar. Milletin ve devletin kavgası öyle verilmez. Anayasaya ettiğin yemine sadık davranıyor musun? Ülkenin tepetaklak edilmesine, yeni Türkiye hikayesiyle devletin temelinin çatırdamasına, yapılan onca haksızlık ve usulsüzlüklere ciddi biçimde karşı çıkabiliyor musun? Çıkamıyorsan, oturmayacaksın o koltukta. Görevini tam yapamıyorsan çıkaracaksın milletvekili ceketini sırtından ve sine-i millete döneceksin. Bunu yapabilen bir erkek milletvekiline henüz rastlayamadık ki…
Mebus sayısının 600’e çıkmasına doğru dürüst kim direnebildi?18 yaşındaki çocuğu mebus diye Parlamento’ya sokma kararına kim (dur)diyebildi? Mühürsüz zarf ve oy pusulasıyla seçim olur mu? Böyle bir seçime seçim denilebilir mi? Bu konuda da sesini yükselten kimseye rastlayabildik mi Parlamento’da? Beyler kandırmayın kendinizi, bu yaptığınızın adına milletvekilliği denilemez. Açın bakın siyasi partiler kanununu, Meclis içtüzüğünü bir okuyun, milletvekilinin nasıl yapılacağı orada açıkça yazıyor.
Bu arada çok saygın bir kurum olması gereken TBMM’yi stadyumlara çevirdiniz. Militan seçmenlerinizi grup salonlarına sokuyor ve kendinize orada tezahürat yaptırıyorsunuz. Bu çok ayıp bir şeydir. Dünyanın hiçbir Parlamentosunda bunun örneğini göremezsiniz. Miiletvekilleri örnek olmak zorundadırlar. Meclis’in saygınlığını korumak mecburiyetindedirler. Eskiden içtüzüğe göre, grup toplantılarına milletvekillerinden başkası giremezdi.Bugün öyle mi..? Yazık çok yazık.
İktidarıyla muhalefetiyle bütün partilerin, genel başkanlarının, yönetim kadrolarının ve milletvekillerinin
artık kendilerine bir çeki düzen vermelerinin ve görevlerini hakkıyla yapmalarının zamanı gelmiştir. Türkiye’nin ciddi devlet adamlarına ihtiyacı vardır ve bu ihtiyaç yaşadığımız şu günlerde daha da belirginleşmektedir.