DUAYEN

Şerefler Sandıkta Temizlenmez

CAN PULAK

Biri size hırsız dese ne yaparsınız?

Namus ve şerefinizi korumaya, eğer iftiraya uğramışsanız yasal haklarınızı aramaya, kendinizi temize çıkarmaya çalışırsınız değil mi?

Ülkemizin 4 bakanı istifa etmek zorunda kalmalarına rağmen, millete hala hesap vermiyorlar. Fezlekeleri güç bela Meclise geldi. Hala eski bakanlardan bir ses yok. Çıkıp da, ’’Meclis’i hemen toplayın. Bizi Yüce Divan’a gönderin. Hesabımızı orada verip aklanmak istiyoruz’’ demiyorlar.

Bu suskunluğun, sessizliğin adı nedir acaba? Aldırmazlık, oralı olmama filan, iddiaları kabullenme anlamına gelmiyor mu? Koca koca adamlar, biz bunlara devleti teslim etmişiz. Trilyonlarca liralık projeleri, bütçeleri yönetmişler. Elaleme rezil olmuşlar,medyanın ve milletin diline düşmüşler,hala ortalıkta hiç bir şey olmamış gibi dolaşıp duruyorlar.

Bunu anlamak mümkün değil.

Hadi Bakanlar susuyorlar,hesap vermekten kaçıyorlar, peki onları Bakan yapan Başbakan’ın hiç mi suçu yok? Bari o konuşsa, rüşvet aldığı iddia edilen arkadaşlarını Yüce Divana yollasa ya..Hayır,o da konuşamıyor ve kendi hakkındaki iddialara da kayıtsız kalıyor.

Aradan ne kadar zaman geçti. Başbakan ülkenin her yerinde esip gürlüyor. Paralel devlet diyor,CHP ve MHP’ye saldırıyor,ekonominin zarara uğrayacağını söylüyor ama, usulsüzlük,yolsuzluk ve rüşvet iddialarına karşı ağzını açıp bir kelime etmiyor.Kendi sesinden onca CD yayınlandı, parasal konularda çocuklarına verdiği talimatları millet dinledi,gittiği yerlerde hakkında çirkin tempolar tutuldu ama, Başbakan hala oralı değil.

Böyle bir pişkinliğe, siyasi tarihimizin hiçbir döneminde rastlanmadı. Tüm kasetlere ’’montaj‘’ diyerek, işin içinden sıyrılmaya çalışıyorlar ama, kendi yandaşlarının bir bölümü hariç, kimseyi inandıramıyorlar buna. Böylesine ustaca bir montaj mümkün olabilseydi eğer, dünya harbi çoktan çıkmıştı. Ülkeler düşmanlarıyla ilgili bir montaj kaset yaptılar mı, saldırının haklı zeminini çok kolayca ve ucuza temin ederek, sınır ihlallerine başlarlardı.

Başbakan ve 4 bakanın suskunluğunu, vurdumduymazlığını, sorumsuzluğunu bir yana bırakalım, peki koskoca bir iktidar partisinde duruma itiraz edecek, şerefsizlik ve hırsızlık iddialarına karşı çıkacak, en azından sesini yükseltecek hiç kimse yok mu? Bakanlık koltuğu, şeref ve haysiyetlere tercih edilecek kadar önemli mi? Bakanlar ve milletvekillerinin eşleri, çocukları, akrabaları, yakın dostları yok mu? Nasıl bakıyorlar ve nasıl bakacaklar bunların yüzüne?

Sokağa çıktı mı insan, rahatça dolaşmalı her yerde. Önüne gelenler ona suçlu gözüyle bakarsa, hırsız ve uğursuz muamelesi yaparsa, öyle bir onursuz yaşamın kıymeti olur mu? Batsın Başbakanlık, Bakanlık, Milletvekilliği makamı ve sıfatı. İnsanın onurundan, şeref ve haysiyetinden daha kıymetli bir şey olamaz.

Sarımsak yemeyenin ağzı kokmaz.Kendine güvenen gider yargıya, aklanabilirse döner aramıza, aklanamazsa siyasete veda eder gider. Milletin yarısı ‘’hırsız iktidar’’ diye bağırıyor, diğer yarısının bir kısmı ise gülüp geçiyor. Böyle şey olur mu? Söylentilerin, iddiaların, belgelerin, aklanma yeri sandık değildir. Seçmeni savcı ve hakimin yerine koyamayız.Önce aklanacağız,sonra seçmenin karşısına çıkacağız.İşin normali budur.

Ama diyeceksiniz ki, anamıza avradımıza küfredenlerin yargılanmasını düşünmüyoruz da, siyasetçilerin yakasına yapışıp, ’’haydi yargıya’’ diyebiliyoruz. Milletin anasının telefonla hatırını sorana da bir şeyler denilmeli. En azından,günahsız analarımıza küfredenler de, sanık sandalyesine oturtulmalı…

Türkiye 12 yılda iyice kirlendi.Hele bazı siyasetçiler, bazı bürokratlar, bazı yandaş tüccarlar kapkara oldu. Bunları bu toplumdan ayırmasını ve hesap sormasını beceremezsek,korkarım bu kirlilik ister istemez herkese bulaşacak.

Türkiye’nin acilen bir temizliğe ihtiyacı var. Bu ihtiyacı seçim sandığıyla gidermeye çalışmak, kirli çamaşırları buzdolabında yıkamaya kalkışmakla eşdeğerdir. Peki nasıl olacak bu temizlik? Bir bilen varsa beri gelsin…