Bodrum’da yağmur, fırtına durmuyor. Sel ve deprem gibi afetler bu güzelim kentte yaşayanları korkutuyor. Son 30 yılda böyle yağış görmedi Bodrum. Dereler taştı, yine sağı solu su bastı, dolu vurdu, yetmedi kum fırtınası bile etkili oldu şehirde. Ama bütün bunlara rağmen sanat ve müzik hareketleri durmadı. Hele Bodrum Oda orkestrasının Yunanlı sanatçılarla verdiği ortak dostluk konseri, gerçekten görülmeye değer güzellikte ve muhteşemdi…
Bazı değerlerimiz var kıymetini bilmeyiz. Kentin kültürü için, sanatı için canlarını dişlerine takarlar, bütün bilgi ve becerilerini paylaşırlar, yaşadıkları şehre kalıcı işler yapmaya çalışırlar da, çoğumuz farkına bile varmayız bu çabaların. Ayrıca kim ne derse desin, takdir hissi fazla oluşmamış bir toplumuz. İnsanların başarılarını değil, kusurlarını görmede üstümüze yok.
Herneyse, sizlere Bodrum’lu başarılı bir sanatçıyı, emek ve gayretlerini, kenti bir Senfoni Orkestrasına kavuşturmak için yaptığı geceli-gündüzlü çalışmaları anlatmak istiyorum. Turgutreisli kontrbas ustası ve devlet sanatçısı Numan Pekdemir’i çoğunuz tanımazsınız. Hani futbolcuları, pop şarkıcılarını filan ezbere bilirsiniz ama, söz klasik müzikten açıldı mı, enstrümanları ve sanatçıları pek duymamanıza rağmen, yine de renk vermezsiniz. Canım aramızda kalsın ama, ne yazık ki gerçek bu. Allahın bildiğini kuldan mı saklayalım yani?
Bodrum’lu Numan Pekdemir, Batı Klasik müziğine ömrünü vermiş, devlet orkestralarında yıllarca kontrbas çalmış ve 40 yıllık hizmetin sonunda, İzmir Senfoni Orkestrasından emekli olmuş. Pek çok emekli gibi evinde oturmayan, ununu eleyip eleğini duvara asmayan Pekdemir, doğup büyüdüğü kente karşı kendisini borçlu hissederek, önce halkı klasik batı müziği ile tanıştırmaya karar veriyor, sonra da Oda Orkestrası kurmak için kolları sıvıyor. Ama öylesine zor bir işe kalkışıyor ki, hani eskilerin deyimiyle anasından emdiği süt burnundan geliyor.Çaldığı kapılar yüzüne kapanıyor,güvendiği dostlarının tam desteğini göremiyor,arabesk müziğin peşine takılıp giden bu millete klasik müziği anlatırken,deveye hendek atlatıyor sanki.
Ama yılmıyor Pekdemir, koşturmaktan ve inatla uğraşmaktan vazgeçmiyor, sonuçta ne yapıp edip,Bodrum’a bir Oda orkestrasını kazandırıyor.İşte o orkestra, İzmirli sanatçıların da desteğiyle ve Yunanlı meslektaşlarıyla ortak bir dostluk konseri verdi. Yağıştan başını alamayan ve sürekli sağanakla selden muzdarip Bodrum halkı, hem kulağının pasını silmek, hem de mükemmel bir müzik ziyafetine katılmak için Heredot Kültür merkezine akın etti. Salona girebilenler mutluydu ama bir o kadarı da kapıda bilet bulmaya çalışıyordu. Türk-Yunan dostluk konserine ilgi böylesine büyüktü yani…
Bu konserin mimarı Pekdemir, 43 kişilik orkestra Ulvi Cemal Erkin’in Keman konçertosu ile Mikis Teodorakis’in Zorba bale süitini icra ederken, kendisi de kontrbası ile orkestraya eşlik etti. Konser başlamadan mikrofonu eline
alan Pekdemir, bu sanat etkinliğinin amacını ortaya koyan bir de güzel konuşma yaptı ve şunları söyledi…
-Bu konserin Türk ve Yunan sanatçıların katılımıyla gerçekleşmesi, iki ülke arasında her zaman barış ve dostluğun var olmasına olan inancımızdan doğmaktadır. Zaten bu temel Atatürk ve Venizelos tarafından atılmış bulunmaktadır. Sanat ve sporun ülkeler arasında barışa yaptıkları katkı önemli olup,daima siyaset üstü olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.Sanatçı,sporcu ve bilim adamları,barış ve dostluk için ülkelerin aynı zamanda önemli birer elçisidir’’
Konseri Yunanlı şef Nikos Haliassas başarıyla yönetti. Cihat Aşkın kemanıyla Ulvi Cemal’in eserlerini mükemmel şekilde çaldı. Mezzo soprano İnez Zikou sesi, Konstantinos Gedikis ise buzukisiyle dinleyenleri coşturdu.Siyaset,spor ve turizmi yazarım ama,sanat yazmaya kalkışmak boyumu aşar. Dinlemek,izlemek filan güzel de, bilinçli eleştirmek bizim gibiler için kolay değil.Onun için konserin müzik kısmını burada noktalıyor ve gözlerimi dinleyenlere çeviriyorum.
Çok seçkin ve kültürlü bir topluluk vardı konserde. Ancak giyimler dikkatimi çekti. Böyle klasik müzik konserlerine genelde takım elbise ve kravatla gidilir diye bilirim. Hanımlar çok şıktı ama, spor kıyafetli erkekler genelde sınıfta kaldılar. Burası Bodrum, olur böyle şeyler diyebiliriz ama, sanata ve sanatçıya karşı saygıda da biraz daha dikkatli olmakta fayda var. Ayrıca konserlerde flaşla fotoğraf çekmemeli, bunu da mutlaka öğrenmeliyiz.Çekersek eğer, sahneden ikaza da muhatap oluruz. Son olarak, eserin nerede alkışlanacağını da bilmek lazım. Öyle siyasi konuşmaları alkışlar gibi alkışlanmaz eserler. Birinden öğrenmemiz lazım, çünkü ben de gaza gelip olmaz yerde alkışladım keman konçertosunu. Ehh bu kadar kusur kadı kızında da olur demeyelim, bilmemek ayıp değil ama öğrenmemek ayıp galiba. Yanlış söylemedim değil mi?
Numan Pekdemir’e böylesine güzel bir konseri bizlere dinlettiği için teşekkür ediyorum. Keşke üç defa dinlediğimiz Zorba’ya karşılık, bir de bizden benzer birşey çalsalardı fena olmazdı.Yine gazeteciliğim tuttu, yine eleştirecek bir şey buldum işte. Artık Pekdemir kusuruma bakmasın, bilen de konuşuyor, bilmeyen de bu işlerde.. Özetle Oda Orkestrası tamam, şimdi Bodrum Senfoni Orkestrası için kolları sıvayan Pekdemir’e yardımcı olalım. Sanata gönül verenler taşın altına elini koysun artık. Biraz da yükü, böylesine güzel konserleri dinleyenler paylaşsın. Öyle değil mi…