Bizim turizmciler, muhtarlarımız gibi yerleşmişler koltuklara, dikkatle Cumhurbaşkanını dinliyorlar…
Fotoğraflara baktım, bu toplantıdan ne gibi bir fayda sağlandığını doğrusu çok merak ettim. Aslında böyle bir toplantının yapılması doğru olmuş. Ancak asıl konuşması gereken sektör temsilcileri yerine, yine Cumhurbaşkanı konuşmuş. Yanlış olan bu…
Hoş turizm sektörü, şimdilerde dilini yutmuş durumda. Eskiden mangalda kül bırakmazlar, Türk turizminin gelişimiyle haklı olarak övünürlerdi. Ama son yıllarda, turizmimizin peş peşe yediği darbelere ses çıkarmadılar, olanları görmezden geldiler, içki yasaklarına kulak asmadılar, şikayetlerini seslendirmek yerine, birbirlerine fısıldayarak duyurmaya çalıştılar.
Örneğin, içlerinden biri çıkıp da, turizmin bu acıklı hale düşmesinin gerçek sebebini söyleme cesaretini gösteremedi. Göz göre göre gelen müthiş tehlikeye karşı seyirci kaldı çoğu. Turizmi mayınlayanlar,bugün yaptıkları yanlışların ve ülkeye kaybettirdikleri milyarlarca doların zararını kurtarmaya çalışıyorlar, Ama nafile gayretler,nafile çabalar bunlar…
Elbette bir şeyler yapmak lazım. Cumhurbaşkanının da,Başbakanın da, Bakan ve milletvekillerinin de, ülkesini seven herkesin de bir şeyler yapması lazım. Bunun için günlük politikalar üretmek yerine, süratle bir turizm politikası çizmemiz gerekiyor. Turizm hassas bir sektördür. Doğal ve tarihi güzellikler, temiz deniz ve sahiller, yeşil ormanlar iyi güzel ama, güvenlik olmadı mı tüm bu değerlerin bir kıymeti kalmaz ki. İşte bizde de böyle oldu.
Terör tırmandıkça tırmandı, bombalar patladı,insanlar öldü.Güvenliğin olmadığı yere turist gelir mi? Demek ki, önce güvenliği ve huzuru sağlamamız lazım. Sabahtan akşama kavgaların, gürültülerin olduğu stresli ortamlara bırakın yabancı turisti, yerli turist bile kolay gidemez. Birileri söylemeli bunları ülkeyi yönetenlere. İslami fotoğrafı arttırmanın, dini siyasete bulaştırmanın, içki yasaklarını da kapsayan mahalle baskılarının sadece turizme değil, ülkeye de büyük zararları oluyor. Milleti rahat bırakmak, kimsenin dinine imanına karışmamak gerek.
Yabancı turist içkisini içecek, çok kısa tatilini huzur ve rahat içinde geçirecek. Avrupalı yemekte suyun yerine şarap içiyor. Şimdi biz buna (ayran iç) diyebilir miyiz, zorlayabilir miyiz yabancı turistleri? Adam yemekten sonra purosunu içecek, sigara tiryakileri var içlerinde. Onlara yasak diyoruz, dışarıda ve kimsenin olmadığı yerlerde içmeye zorluyoruz. Aslında sigara içmediğim için, çok hoşuma gidiyor bu yasak. Ayrıca mevcut iktidarın bana göre tek doğru kararı bu. Ama turiste anlatabilir miyiz bunu? Sana ne kardeşim der, benim zevkime ne karışıyorsun? Benim düşünmediğim sağlığıma sen hangi hakla müdahale ediyorsun?
Şimdi diyecekler ki, Türkiye’nin neresinde içki yasağı var, kim uyduruyor bunları? Bunu görebilmek için, kraldan
fazla kralcılara kulak vereceklerine, sektörün gerçek temsilcilerini dinlesinler. Detayları pas geçiyorum, ama Nemrut’a çıkmak için Malatya ve Adıyaman’da gecelemek zorunda kalan turistleri örnek gösteriyorum. Adamlar bir bira bile bulamıyorlar koca şehirlerde. Mardin’de bırakın bulmayı, olup olmadığını soramıyorsunuz bile. Geçeyim mi Karadeniz’e, ineyim mi Orta Anadolu’ya, haydi Antalya ve Mersin’in bazı ilçelerini görmezden geleyim. Turizmden para kazandığımız yerleri sayayım mı tek tek..?
Turizmle çevreyi ayrı düşünemeyiz. Yıllardır bunları birbirinden uzak tuttuğumuz için ve çok amatör ellere teslim etmemiz yüzünden, turizmimiz de zarar görüyor, doğal güzelliklerimiz de. Türkiye son 15 yılda inanılmaz ölçüde bir çevre tahribatı yaşadı. Bunun turizme verdiği büyük zararı görmezden gelemeyiz. Denizlerimizi, göllerimizi, akarsularımızı kirlettik. Ormanlarımızı madencilik yapacağız diye delik deşik ettik. Turizm bölgelerimizdeki güzelim köyleri ve koyları tehlikeye düşürdük. Bunları koruyacak ve geleceklerini garantiye alacak ciddi çalışmaları hemen başlatmalıyız.
Tanıtmaya tonla para ayıracağımıza, fuarlara gidip onca masraf edeceğimize, önce ülkemizdeki turizmin şartlarını süratle düzeltmeli ve eskiden olduğu gibi uluslarası çizgiye dönmeliyiz. Oyunu kuralına göre oynamalıyız yani.. Ayrıca ülkeyi yönetenlerin değil, sektörün gerçek temsilcilerinin konuşacakları ve gerekli tedbirleri önerecekleri bir Turizm konseyini hemen toplamalıyız. İkide bir Turizm Bakanı değiştirmekten vazgeçmeli, Çevre ve Turizm Bakanlıklarını
bir çatı altında toplamalıyız. Mevcut otelleri dolduramazken, yeni otel izinleri verilmemeli, yeni arazi tahsisleri yapılmamalıdır. Devamlı yanlış ve inatlardan vazgeçmeli, rakip ülkelerin ekmeğine yağ sürmemeliyiz.
Hele hele komik öneriler yerine, emek sarf ederek ve profesyonellere kulak vererek üretebileceğimiz yeni önlemlerin üzerinde durmalıyız. Bunun için vakit giderek daralıyor. Turizmde ilk üçe gireceğiz, Avrupa’da çalışan işçilerin komşularını da getirteceğiz filan gibi komik ve şaka benzeri iddialardan vazgeçmeliyiz. Hangi işçi bugünün Türkiye’sine yabancı komşusunu getirebilir ki? O komşu bizimkilere (Aman sakın gitme)diye mani olmaya çalışır. İdarecilerin fikir üretmeleri güzel bir şey ama, gerçekçi olması kaydıyla.. Kısa vadede 50, altı yıl sonrası için de (Yani 2023- Cumhuriyetin 100. Yılı)86 milyar dolarlık bir geliri hedeflemek iyi bir niyet. Ama bu,olmayacak bir duaya amin demekle eş değerdedir.Keşke olsa da, ilk alkışlayan biz olsak.
Sonuç olarak, bir doğru öneriyi de desteklemek lazım. Değerli dostum Timur Bayındır, Cumhurbaşkanı ve Başbakanın birer turizm Danışmanı görevlendirmelerini istemiş. Çok doğru ve yerinde bir teklif bu.Örneğin geçmişin değerli planlamacısı, Betuyap ve Turizm Yatırımcıları Derneği eski Başkanı, dönemin değerli planlama bürokratlarından Oktay Varlıer ya da sektörün saygın değeri, planlamacısı, deneyimli ve bilgili uzmanı Tavit Köletavitoğlu bunun için çok uygun birer adaydır. Tabii bunlar gibi halen görevde olan pek çok insanımız da vardır ki, sektörün gerçek temsilcileri bunları tanır ve bilirler.
Şimdilik bu kadar. Konuyu zaman zaman işlemeye devam edeceğiz.