Dünyayı 10 metrelik teknesiyle sadece pusula kullanarak dolaşan ilk Türk denizcisi,sivil Amiral’imiz, Gökova aşığı ve doğa savaşçısı Sadun Boro’yu,aramızdan ayrılışının üçüncü yıldönümünde sevgiyle ve özlemle andık.
Hayata dünya çevre günü olan 5 Haziran’da veda eden Sadun Boro,son nefesini vermek için bile,böylesine önemli bir tarihi beklemiş.Çevre ve Boro ikilisi birbiriyle çok sıkı kucaklaşmış,kenetlenmiş adeta.
Amatör Denizciler Derneği (ADD) büyük denizcimizi görkemli bir şekilde anabilmek için,Ören Marina’da mükemmel bir organizasyonu gerçekleştirdi.60’a yakın tekne, çeşitli yerlerden gelerek Sadun Boro’ya yakışır bir sevgi çemberi oluşturmakla kalmadı,Okluk koyundaki denizkızı heykelinin önünden de saygı geçişi yaptı. Gerek saygı geçişinde ve gerekse mezarına yapılan ziyarette en küçük bir tatsızlık yaşanmadı,güvenlik kuvvetlerinin en küçük bir müdahelesi görülmedi.Yönetimin anlayışlı kararı nedeniyle başta Muğla Valisi Esengül Civelek’i ve diğer ilgilileri kutlamak gerek.
Ören Marina’da Sadun Boro’nun kişiliği,Türk denizciliğine katkıları ve denizden uzak toplumu denize kazandırma çabaları üzerinde durulan güzel bir toplantı yapıldı.Onun gibi tekneyle dünyayı dolaşan arkadaşı Ekrem İnözü çok anlamlı,ilginç ve sıcak bir konuşma yaptı.Gazeteci Meriç Köyatası da,Sadun ağabeyle ilgili anılarını,onun insanları kucaklayan sevgi bağlarını ve gençleri denize yönlendiren gayretlerini ustaca anlattı.ADD Komodoru İsmail Tümer ise , mükemmel şekilde yönettiği organizasyon hakkında bilgiler vererek,seneye bunun geliştirilmesini düşündüklerini ve projelerini belirten açıklamalar yaptı.
Bir kokteyl ve akşam yemeği ile noktalanan bu güzel ve disiplinli organizasyonun evsahipliğini yapan Setur Marina Genel Müdürü Can Polat ve ekibini,Muhteşem Ören Marinasını Türk denizciliğine ve deniz severlerine kazandıran Önder Karaduman’ı da kutlamak gerek.Tüm imkanlarını amatör denizcilerimiz ve Sadun Boro severleri için sonuna kadar kullanarak,törene katılanlardan tam not aldılar.Ören Marina’yı çok parlak bir geleceğin beklediğini ve yapılan bu bilinçli yatırımın, yat turizmine de çok büyük ve önemli katkılarının olacağını hep birlikte gözlemledik.
Ertesi günü Sadun Boro’nun köy mezarlığındaki mütevazi mezarının bakımı ve temizliği için Karacasöğüt’e gittim.Törenlerde teknesini bağladığı 8 numaralı çam ağacına yakın sanal mezarı ziyaret ediliyor da,asıl mezarına nedense gelinmiyor.Bunu ikinci yıl da üzüntüyle tespit ettim.Aslında sanal mezarlığa giden yoldaki yürüyüşten sonra,Sadun Boro’nun köy mezarlığındaki kabrine gitmek ve bir Fatiha okumak daha doğru olur.Biz öyle yaptık.Biz derken,Istanbul’dan gelen değerli gazeteci meslekdaşlarımla 5 Haziran sabahı saat 09.00’da yürüyüşün başlayacağı noktada Deniz Boro’yu ziyaret ettik,ardından yürüyüş yolunu takiben sanal mezara uğradık,oradan da Karacasöğüt Köy mezarlığına giderek,Sadun Baba’ya dua ettik,içimizden geçen duyguları sözlü ilettik.
Türk basının değerli temsilcileri Hürriyet’in usta,deneyimli ve kıdemli kalemi Yalçın Bayar,Cumhuriyet’in başarılı Genel Müdürü Aykut Küçükkaya,Oda TV’nin genç ve donanımlı yazarı Barış Terkoğlu ve Halk TV’nin iyi yetişmiş ve tecrübeli programcısı Fatih Ertürk’le birlikte mezarlık dönüşü Gökova’da neler olup bittiğini konuştuk.Doğaya verilen zararı,güzelim ormanların kıyıma uğramasını,yol yapımı için harcanan parayı filan tartıştık.Bir doğa harikasının,Ege’nin cennet bir köşesinin ve mavi yolculuğun önemli koylarının plansız,programsız ve bilinçsiz bir şekilde nasıl heder edildiğini yerinde görerek, birlikte üzüldük.
Bir defa daha anladık ki,iktidarlar gelir gider ama, doğal güzellikler bir gitti mi,bir daha geri gelmez.Karacasöğüt’ün yol yapımı için kapatılan bir bölgesinden ulaşımı sağlamak hayli zorlaşmış.Millet evine giderken,4-5 kilometrelik bakımsız orman yolunun taş ve kayalarının üzerinden zıplayarak araçlarını kullanmak zorunda kalıyor.15 gündür durum böyleymiş ve bu yüzden köyde homurdanmayan,söylenmeyen, öfkelenip kızmayan kimse yok.Hepsinin araçları hırpalanmış, lastikleri yarılmış,zarara uğramışlar.Anladım ki, köyde AKP’ye çıkan oylar da kaybolmuş.Dimyata pirince gidenler,evdeki bulgurdan da olmuşlar yani…
Mübarek Ramazan günü kötü bir şey düşünmem mümkün değil.İnsanların hepsini seven,kucaklayan,karıncayı bile incitmeyen bir tabiata sahibim.Yine de kötülük aklımdan
geçmiyor ama,doğanın intikamını ve atalarımızın (yaş kesen baş keser)sözünü hatırlamadan da edemiyorum işte…
İnşallah herşey,iyi ve güzel olur…