DUAYEN

Pireye Kızıp Yorgan Yakmak

      Darbe teşebbüsünün üzerinden üç hafta geçti. Biz hala televizyonlarda korku dolu sahneleri izliyoruz. Gazeteler geçmişin o kötü günlerini, olaylarını, hikâyelerini yazıp duruyorlar hala. İleriye bakmayı unuttuk. Oysa önümüzde dağ gibi sorunlar var. Bu sorunları birlikte konuşmalı, görüşmeli, tartışmalı ve akıl yolunda süratle buluşmalıyız.

     Acele ve duygusal kararlar, bizi daha büyük yanlışlara ***götürür. Elbette bu ülkede herkes yaptıklarının hesabını mutlaka vermeli, millete ve devlete yaşattığı korkuların bedelini ödemelidir. Ama suçlulara kızıp, devletin köklü kurumlarını biçmek, askeri okulları ve darbeye karışan kışlaları kapatmak, öfkeyle oturup ziyanla kalkmamıza sebep olabilir.Eskiler buna, pireye kızıp yorganı yakmak derlerdi.Binaları kapatmak yerine, o binaların çatıları altında olan yanlışları düzeltme yolunu seçmeliyiz.

     Ordunun bir miktar profesyonelleşmesi, teknolojinin ve silahların böylesine geliştiği günümüzde doğru ve akıllıca bir yaklaşımdır. Ancak bunu yaparken, silahlı kuvvetlerimizin temel yapısına zarar vermemeliyiz. Bu temel yapının esasında disiplin ve eğitim vardır. Askeri okulun verdiği disiplini,sivil liseler asla veremez. Disiplin çocuk yaşlarda edinilen bir yetişme vitaminidir. Bu vitamin sivil lise ve üniversitelerde işe yaramaz, fayda vermez, yetişkin insan hayatında önemli bir rolü olmaz. Çevrenize bakın, bunun pek çok örneğine kolayca rastlarsınız.

      Bizim gibi ülkelerde tam profesyonellik düşünülemez. Profesyonellik silahlar ve üstün nitelik aranan subaylar için planlanmalıdır. Savaşacak asker, cepheye süreceğimiz Mehmetçik bugünün eğitim ve yetişme sistemine göre yetiştirilmelidir. Belki sayıları azaltılabilir ama, askeri eğitim seviyeleri bugünün çok üzerine çıkarılmalıdır. Bakın dünyada ne modern silahlar üretildi ama, göğüs göğüse harp hala sürüyor cephelerde. Paralı askerle ülke savunmasını asla düşünmemeli ve her Türk genci askerliği mutlaka bugünkü gibi ‘’asker’’ olarak yapmalıdır. Şurası önemli bir gerçektir ki, askerlik başlı başına bir eğitim kurumu, adeta sivil bir halk üniversitesidir. Milyonlarca Anadolu genci, okuyup yazmayı burada öğrenmiş, burada meslek sahibi olmuş, disiplini gerçek manada burada yaşamıştır.Türk erkeğinin ayağı yere askerde basar. Bunu unutmayalım.

     Ayrıca şu hususun üzerinde önemle durmakta fayda var. Ülke iyi yönetildiği, toplum çıkarsız kucaklandığı, herkese adil ve eşit davranıldığı,yasaların eksiksiz uygulandığı dönemlerde darbe tehlike ve teşebbüsü olmaz. Bazı maceracı kafalardan geçse bile, harekete kalkışma ve başarılı olma şansı sıfırdır. Dikkat edin, geçmişe bakın, hep sıkıntılı ve siyasi yönetim ve otoritenin gevşediği zamanlarda darbe hevesi ve arzusu ortaya çıkmıştır. Demek ki,milletçe birlik ve beraberlik içinde olursak, yöneticilerimiz de bizi siyasi hesaplara göre değil, milli çıkarlarımıza uygun şekilde yönetirlerse,darbe ancak tamiratlarda matkapla kullanılabilir.Hani darbeli matkap var ya, o işte…

     Şimdi önümüze önemli bir fırsat çıktı. Bu fırsatı elbirliğiyle değerlendirmeyi başarmalıyız. Bunun için eski defterleri karıştırmak yerine, devleti ciddi bir onarım dönemine sokmalı, yani milletçe ve siyaseten fabrika ayarlarımıza geri dönmeliyiz. Bugünkü iktidarın yaptığı iyi işler de var, ama kötü işler de çok. Bu kötüleri (hayır iyiydi) ısrarından kurtularak düzeltirsek, Cumhuriyetin yıpratıp hırpaladığımız kurumlarını tekrar eski ciddiyetinde devreye sokarsak,yaralarımızı omuz omuza vererek tedavi edersek,önümüzdeki sorunların  çoğunun üstesinden rahatça geliriz.

     Mevcut Başbakan sakin, lafını nereye gideceğini düşünerek söyleyen,analizlerini gerçekçi ve adil şekilde yapmaya çalışan bir görüntü veriyor. Eğer müdahele görmezse, ülkenin yerinden oynayan çivilerini ustaca, kimseyi kırıp gücendirmeden, milleti elinden geldiğince kucaklayarak yerlerine çakabilir. Ama altını çizerek söylüyorum,eğer müdahele görmez,işine karışılmaz ve itibarının zedelenmemesine dikkat edilirse…

     Hepimiz milletçe devletin çıkarları etrafında toplanmalıyız. Türklük ve Türkiye sözkonusuysa,gerisi teferruattır.Öncelikler sıralamasına göre ilk iş, devleti Fetullah’çılardan temizlemek olmalıdır.Bunu yaparken kurunun yanında yaşları da yakmayalım,Nasrettin Hoca’dan bahsedenleri (aman Fetullah Hoca diyor) gayretiyle üzmeyelim, işimizi dikkatli ve adil yapalım. Ordumuz halen Güneydoğu’da teröristlerle savaşıyor. Terör belasını da Fetullah kangreni gibi bünyemizden kesin şekilde temizlemeli, bunun için ne gerekiyorsa yapmalıyız. O nedenle ordumuzu, içinden ayıkladığımız hainler nedeniyle yıpratmayalım, gücünü kırmayalım, aksine desteğimizi ve sev gimizi arttıralım.

     İlk iki önceliğimiz budur. Tabii ekonomiyi de unutmayalım. Sonra dış politikamıza el atalım ve Atatürk’ümüzün gösterdiği (yurtta sulh cihanda sulh) hedefine dönelim. 3 milyon Suriyelinin ne olacağı sorunu da,öncelikler sıralamamızda yer almalıdır.Bunların çözümündeki başarı şansımız,ekonomimizi ister istemez güçlendirir. Milletin morali yerine gelirse, ekonomimizi de canlandırır, işlerin hale yola girmesini de kolaylaştırır. Bunu unutmayalım. Şimdi bir önemli konuya daha geliyorum. Öncelikler sıralamamız belli. Bunları çözmeden Başkanlık sistemi, Anayasa değişikliği gibi çok ciddi meseleleri gündeme getirmeyelim. Taksime topçu kışlası ve camii ısrarında diretmeyelim. Ortalığı aman germeyelim. Başımızdaki kanayan yara dururken, ayak başparmağımızdaki ağrıyla uğraşmayalım. Son dileğim,aman dini siyasete alet etmeyelim. Dini siyasete alet etmenin büyük zararlarını daha çok taze ve yeni yaşadık. Laik bir ülkeyiz, laik olarak kalmalıyız.Sanırım bizi yönetenler bu konuda çok ciddi tecrübeler edindiler. İnşallah ders almışızdır.

  

 

Yayın Tarihi
03.08.2016
Bu makale 1418 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!