Her tarafa yetişmeye çalışırken,sanmayın ki çevre konularını ihmal ediyorum.Ülkenin daha ciddi sorunları var ama,gözüm kulağım hepsinin üzerinde…
Önce şunu söylemeliyim.Rahmetli Sadun Boro ile (arkamızdan kimse gelmiyor.Kime emanet edeceğiz bu çevre işini)diye üzülürdük.Ama şimdi sevinçle ifade etmeliyim ki, bilinçli ve çalışkan,ayrıca sorumlu kişiler yetişiyor ve bayrağı daha da ileriye taşımaya hazırlar.Zaman zaman aramızda toplantılar yapıyoruz,sorunları tartışıyor,yönetimlere iletiyor,kamuoyuyla paylaşıyoruz.Gençler öyle heyecanlılar,öyle ateşliler ki,yakında bize taş çıkartırlar.
Ama aynı şeyi devlet ve doğal bölgelerden sorumlu olanlar için söyleyemeyeceğim.Gerek Ankara gerekse yerel yönetimler,çevre gönüllülerinin ve derneklerin yaptıkları çalışmaları pek ciddiye almıyorlar.Her zaman olduğu gibi,tribünlere oynamayı tercih ediyor yönetimler.
Varsın olsun,Türkiye’nin öyle güçlü bir sosyal medyası var ki,vurdu mu ses getiriyor,ilgisiz ve kayıtsız sorumluları ister istemez harekete geçiriyor.4-5 ay önce Muğla’da,Valilik ve Üniversitenin de içinde olduğu ortak bir çevre kurulu kurmuştuk.Ne oldu derseniz,dostlar alışverişte gördü hepsi o.Üniversite’de bir toplantı yaptık ve yine arkası gelmedi.Dedim ya,mühim değil,biz çalışır ve sonuçlarını sosyal medyada paylaşırız.Sorumlular arkamızdan nal toplayarak gelirler nasıl olsa…
Zaman zaman kahraman çevrecilerden ve yaptıkları mükemmel işlerden bahsedeceğim. Örneğin Marmaris ve Fethiye Dernekleri bu konuda başı çekiyor.Hele Marmaris Çevre Derneği ve onun müthiş çalışkan Başkanı Ahmet Kutengin var ki, yaptıklarını alkışlamamak mümkün değil.Devlet ciddiyetiyle işine öyle bir sarılıyor,öyle araştırmalar yapıyor,öyle sonuçlar alıyor ve Muğla Üniversitesi ile paylaşıyor ki,pes doğrusu.Denizlere dalıyor, kirliliği tespit ediyor,film ve fotoğraflar çekiyor, kanalizasyon ve arıtmaların sağlığını izliyor,köylerin çevre ve tarım sorunlarıyla uğraşıyor,hormon ve zehir takibi yapıyor.Devletten daha ciddi çalışıyor dersem,inanın lütfen.Keza Fethiye Derneği ve onun başarılı yöneticileri de öyle…
Laf çevre ve çevrecilerden açılmışken,değerli gazeteci kardeşim Fatih Çekirge’yi de anlatmalıyım. Türkiye’nin en büyük gazetesinde ülke sorunlarını yazarken,iç ve dış politikada mükemmel tahliller yaparken,çevre sorunlarını da ihmal etmiyor,Ege ve Akdeniz’in orman ve deniz problemlerini dikkatle izliyor,doğal değerlerimizin korunması için canını dişine takıyor.Onu ne zaman arasam,ya denizde buluyorum yada ormanda.Hepimizle uyum içinde çalışıyor ve sorunları büyük bir ustalıkla Ankara’ya yetkililere taşıyor.Herkesle barışık bir yapıya sahip olduğu için de,sonuçları kolayca alıyor.Tıpkı İztuzu probleminin çözümünde olduğu gibi…
Son zamanlarda malüm siyasete ağırlık verdik. Bu yüzden çevre konularında yazacaklarımız birikti. Mesela Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Başkanı Osman İyimaya’dan,onun SİT bölgelerini eleme gibi önemli girişimlerinden,doğal koruma altındaki köylerin imara açılma tehlikesinden mutlaka bahsetmem gerek.Okluk dahil Gökova’da bazı önemli koy ve yerlerin bazılarına tahsis edildiğine dair iddialar var.Bunlar ne derece doğru,üzerinde
durmamız lazım.Eğer doğruysa felaket,değilse gerçeği bir an önce kamuoyuna duyurmamız şart.
Doğal koruma alanlarında köylüler ev yapamıyor, çocuklarını evlendiremiyor iddialarının üzerinde ciddi şekilde durmak lazım.Bir kere buraların çoğu tarım alanı,zaten imara açılamaz.Ayrıca hiçbirinin köy yerleşik alan planları yapılmamış.Hiçbirinin altyapısı yok. O nedenle buraları sadece Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulundan değil,yerel belediyelerin imar iştahlarından da korumak lazım. Malüm,buraları büyükşehir yasasına göre mahalle oldu.Öyle olunca,tehlikeli bir gelecekten endişe etmeliyiz.
Yeri ve zamanı gelince,bu konuların üzerinde uzun uzadıya duracağız.Kimse endişe etmesin, doğal güzelliklerimizi vahşi iştahlara kurban etmemek için,canımızı dişimize takacağız.