Karacasöğüt’teyim. Hani şu cennet Gökova’nın gözbebeği, hani Cumhurbaşkanlığı yazlığının bulunduğu Okluk koyu ile ünlü köydeyim…
Benim köyüm, yaşamımın 41 yazını geçirdiğim, deniziyle ormanıyla ve muhteşem koylarıyla görenleri coşkuyla etkileyen Karacasöğüt… Allah’ın özene bezene yarattığı bir görsel şaheser. Sebzesiyle, meyvasıyla, sütü ve yumurtasıyla, meşhur çam balıyla, henüz bozulmamış insanıyla çok güzel bir köy…
30 yıl önce bölgeyi Özel Çevre Koruma kapsamına almış, betona teslim olmaması için uğraşmış, ormanların tahrip edilmemesi için büyük gayretler sarfetmiştim. Bunda dönemin Cumhurbaşkanı rahmetli Özal’ın büyük desteğini gördüğüm kadar, merhum ünlü denizcimiz Sadun Boro’nun katkısını da unutamam.
Şöyle yada böyle, Fethiye Ölüdeniz’den Gökova ve Hisarönü dahil çok büyük bir bölge, yakın zamana kadar iyi kötü korundu. Bütünüyle bir koruma yapıldığı söylenemez. Zaman zaman önlemler kaçak yollarla zorlandı,delindi ama sonuçta doğal güzellikler ve değerler imara açılamadı, betona yenik düşürülmedi.
Son 10 yıldır,özel çevre anlayışı büyük zararlar gördü. Önce binbir emekle kurduğumuz Kurumun(ÖÇK)gücü zayıflatıldı,etkisi azaltıldı,adeta pasif hale getirildi. Sonradan tabelası değiştirildi ve o bakanlığın bu bakanlığın altına itilerek, zamanla çökertilip dağıtıldı..Şimdi Tabiat Varlıklarını Koruma adı altında ruhu yaşatılmaya çalışılıyor. Aslında ruhuna Fatiha okunacak hale geldi ama, günümüzde bunu anlayacak ve fark edecek bir otorite, ne yazık ki yok.
Karacasöğüt geçmişinde bir Cumhurbaşkanı ile birlikte yaşadı. Merhum Özal, bölgenin bu güzelliklerini mütevazi bir bekçi evinde paylaştı. O evi bozmadan restore ettirdim. Bir tek dalına dokunmadan bahçeyi yemyeşil hale getirdim, çevreyi çiçeklerle, güllerle donattım. Koskoca Amerika’nın Başkanı Camp David’te benzer bir evde tatilini geçiriyordu. İstedim ki, biz de öyle yapalım, doğal güzelliklerin içinde mütevazi yaşayalım. Öyle olursa, bölge daha kolay korunabilir ve imara açılma tehlikesinden uzak kalabilir. Nitekim de öyle oldu.
Cumhurbaşkanı Özal, Okluk’taki mütevazi eve hiç müdahele etmedi. Devlet bütçesinden tek kuruş harcamadı. Vakıflar Bankası reklam fonunun çok küçük bir desteği, orayı hayata geçirmeye yetti de arttı bile. Merhum Özal orayı çok sevdi, yerli yabancı konuklarını ağırlarken, bölgenin korunmasına verdiği önemi dostlarına heyecanla anlattı. Krallar, devlet Başkanları, Başbakanlar, bakanlar, dünyaca ünlü simalar bu mütevazi evde ağırlandı. O dönemde Cumhurbaşkanlığının bir kayığı bile yoktu. Üstelik bir kayık alacak ödeneği de… Arkadaşlarımdan edindiğim lastik botlarla, kıçtan takma motorlarla gezdirdim konukları.
Türkiye’nin itibarı filan zedelenmedi. Aksine müthiş bir sempati kazandı bu mütevazi yaşam. Konuklara istesek buraya büyük binalar yapabileceğimizi, ancak doğayı
bozacak en küçük bir hareketten bile dikkatle kaçındığımızı, böylece bir dünya şaheserini hem koruduğumuzu,hem de çevreye örnek olduğumuzu anlatmaya çalıştık.İşte o mütevazi ev, bugün Türkiye’ye saldıran dünya basınının göklere çıkarttığı bir yer oldu.
Bunları ısrarla yazmamın, sık tekrarlamamın bir sebebi var. Şimdi Karacasöğüt hareketli günler yaşıyor. Benim Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığı görevim sırasında onardığım o mütevazi ev yıkıldı. Yerine daha büyük ve iki katlı bir bina yapılıyor. Biraz arkasına ise, konuklar için benzer bir bina daha yükseliyor. Çevresi çok kalın ve 4 metre uzunluğunda beton duvarlarla çevrildi. Yüzlerce ağaç kesildi. Kesimin bu kadar fazla olması,Ankara’dan gelen yetkilileri bile kızdırdı.Bu kadarına ne lüzum vardı bile dedirtti.Şimdi duvarı yeşile boyayacaklarmış.Ayrıca Savarona’nın ve konuk yatların bağlanması için düşündükleri 170 metrelik beton iskeleyi de küçültmüşler. Biz denizcilerin yaptıkları eleştirileri haklı bulmuş olacaklar ki, iskele mevcudundan biraz daha büyüyecek ve 70-75 metre civarında kalacak.
Gökova deprem bölgesidir. Üstelik en güçlü fay hattı, Cumhurbaşkanlığının altından geçer ve Karacasöğüt’ün Söğütboğazı mevkiindeki benim evimi de çevreleyerek, Orman yoluyla Datça asfaltına, oradan da Marmaris’in Armutalan ve İçmeler bölgesini aşıp,Köyceğiz’e ve Fethiye Ölüdeniz’e kadar uzanır. Sanırım bu nedenle olacak, Okluk’a çok fazla beton döküldü. Köylülerin söylediklerine göre, yüzlerce beton mikseri haftalarca çalışıp durdu, üstelik köyün yollarına da büyük zararlar verdi.
Bu yazıyı Okluk koyundan yazıyorum. Buraya gelirken 4 beton mikserine yol vermek zorunda kaldım. Çevreyi dolaştım, mavi yolculuğun tekne ve yolcularını ağırlayan restoran sahip ve görevlileriyle konuştum. Kimse yarın ne olacağını bilemiyor ve denizin kapatılmasından endişe duyuyordu. İnşallah öyle olmaz ve bölge turizme kapatılmaz. Bizim zamanımızda da Genelkurmay güvenlik gerekçesiyle denizi kapatmak istemiş, ama rahmetli Özal buna izin vermediği gibi, vatandaşlarla içiçe yaşamaya özen göstermişti.
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. Rahmetli Özal sade bir vatandaş gibi yedi yoğurdu. Mevcut Cumhurbaşkanı ise farklı düşünüyor. Onun kalacağı yer daha şatafatlı ve görkemli olacak, korunması ise öncelikler sıralamasının ilk basamağında yer alacaktı. Oysa Karacasöğüt’te korkacak bir şey yok,hainlik düşünen kaçacak yer bile bulamaz.Oranın halkı bile korur başkanını.Özal’ı korumadı ama,onun güvenliğini iki sivil polisle,bir Koruma Müdürü rahatça sağlamaya yetti. Okluk’a ciddi bir koruma düşünülecekse, havadan gelebilecek tehlikeyi dikkate almak lazım.Malüm Yunan adaları çok yakın.. Allah korusun,inşallah bir tatsızlık yaşanmaz ve Karacasöğüt’ün huzuru da bozulmaz.
Dileğim,mevcut Cumhurbaşkanı da,tıpkı rahmetli Özal gibi halkın arasında yaşar,köylülerle sohbet eder,köy kahvesinde çayını içip,hal hatır sorarak gönül alabilir.Umarım Karacasöğüt ona iyi gelir,doğanın içinde yaşamanın ve streslerden kurtulmanın faydalarını görür,daha huzurlu bir hayatla tanışır ve gerginliği yatışır.
Dileriz öyle olsun.