O halden bu hale nasıl geldik, inanası gelmiyor insanın. 14 yıl öncesinin Türkiye'si ile bugünü yan yana koyun, aradaki korkunç fark gerçekten şaşırtıyor. 15 yıl önce çift şeritli yeni yollarımız, Anadolu'da modern havaalanlarımız, köprü ve tünellerimiz, her sokakta Üniversitelerimiz, toplu taşımacılıkta atılımlarımız, sağlık sektöründeki bir miktar düzelmeler, gariplere emeksiz ve sürekli yapılan ödemeler, gökdelenler, alışveriş merkezi bolluğu filan yoktu ama, yine de saygın bir devletimiz ve iyi-kötü çalışan bir devlet çarkımız vardı. Oysa bugünkü halimize bir bakın. 15 yıldan bu yana geride bıraktığımız dönemi, bir film şeridi gibi geçirin gözlerinizin önünden. Ergenekonlar ve benzeri kumpaslarla içeri tıktığımız ülkenin yetişmiş değerli ve seçkin insanları, suçsuz yere hapislerde yatırdığımız komutanlar, profesörler, işadamları, gazeteciler, sanatçılar... Yerle bir ettiğimiz Cumhuriyetimizin köklü kurumları, Silahlı Kuvvetlerimize verdiğimiz büyük zarar, adaletteki hepimizin seyircisi olduğumuz büyük çöküntü, milli eğitimdeki facia... Hangi birini sayayım..?
Milleti ötekileştirmeyi mi, toplumu düşman kamplara ayrıştırmayı mı, Anayasa'yı ve yasalarımızı aklımıza estiği şekilde uygulamayı ve ihlal etmeyi mi, torba kanunu adıyla yasaları bir gecede değiştirmeyi mi... Özetle 14 yıllık (ben yaptım oldu) sisteminin güzel Türkiye'mizde yarattığı ağır tahribatı mı...?
Olmayan muhalefetimize mi yanalım, binlerce okulumuzun bir gecede imam Hatip okullarına dönüştürülmesine mi, devleti içten kemiren FETÖ kanserini 14 yılda farkedemiyişimize ve önlem alamayışımıza mı? Hele televizyonlarda macera dizisi gibi seyrettiğimiz darbe teşebbüsüne ne demeli..? Bu teşebbüsün içyüzünü çözmek için beyinlerimizi iyice zorluyoruz ama, hala gerçeği öğrenebilmiş değiliz. Darbenin lideri kim, MİT müsteşarı niçin bağlı olduğu Başbakan'dan önce Genelkurmay Başkan'ını arıyor, sade vatandaşların saat 21.00 de öğrendiği darbe teşebbüsünü Cumhurbaşkanı, nasıl oluyor da saat 22.00 de eniştesinden öğreniyor? Bir televizyona bakmayı da mı akıl edemiyorlar? Şaşmamak mümkün değil...
Her neyse, bunların hepsini geride bıraktık. Artık bunların üzerinden eleştiriler yapmak, politikalar üretmek şimdilik faydasız. İçinde bulunduğumuz duruma odaklanmalı ve kavgadan beslenen iktidar yürüyüşünü normal kulvarlara çekmeye çalışmalıyız. Evet, darbe teşebbüsünden sonra iyimser ve olumlu bir hava yaratılmıştı. Ama görülüyor ki, iktidarın alışkanlıkları bu ortama zarar vermeye başladı bile.Şimdi şapkamızı önümüze koyup düşünmek ve yaptığımız yanlışlarda ısrar etmemek gerekiyor.
Türkiye çok kritik ve zor bir dönemden geçmeye, görünen ve görünmeyen tehlikeleri savuşturmaya çalışıyor. Bu zorluğu birlik ve beraberlik içinde aşabiliriz.Bunun için iktidarın,eski alışkanlıklarını terk etmesi ve milli mutabakat çizgisinde yürümesi şart.Herkesi dinleyen,önerilere kulak veren,müşterek kararlara hazırlıklı bir politika uygulamalıyız ki,bu kriz döneminin zararlarını hafifletebilelim. Problemlere problem katmak değil, problemleri elbirliğiyle azaltmak yolunu seçmeliyiz. Öyle yaparsak, yanlışların önemli bir bölümünü düzeltmek gibi bir sonucu da yakalayabiliriz.
Dikkat edin, Türkiye bugün harbeden bir ülkedir. Harpteki bir ülkenin başarılı olması için,içerde zaaflarla ve menfaatlerle boğuşan bir toplum görüntüsünden hızla kurtulması gerek.Vatanımızı,toprağımızı ve bayrağımızı koruyabilmek için,birlik ve beraberlik içinde davranabilirsek eğer,sırtımızı yere getirmeleri zorlaşır.
O halden bu halden, süratle normal hale dönmeye çalışmalıyız. Dini siyasete alet etmekten mutlaka vazgeçmeliyiz.Önümüze geleni suçlu-suçsuz ayrımını doğru dürüst yapmadan FETÖ'cü diye yakalayıp içeri tıkmamalıyız. Hele işlerine son verdiğimiz ve açığa aldıklarımızın yerine yandaşlarımızı değil,tarafsız kıstaslara göre başarılı ve liyakatli personel adaylarını işe almalıyız. Gerçek Fetö'cüleri devletten mutlaka ayıklamalıyız. Anayasa ve yasalara sıkı sıkıya bağlı,görevini objektif ve en iyi şekilde yapan memurlarımızı, keskin Atatürk'çü ve Cumhuriyetçi diye ekmeklerinden etmemeliyiz.Artık dikkatli olmalı ve devlet adamlığının gereklerini eksiksiz şekilde yerine getirmeliyiz.
Normal hale dönmek zor birşey değildir. Neyi yanlış yapmışsak ve bunu düzeltmeye çalışırsak,işte normal hale dönüyoruz demektir.Bunun ilk şartı,kavgadan beslenen politikaları ve huyları terketmektir. Yok eğer normal hale dönmeyeceksek, ülkeyi kavgayla yönetmeye devam edeceksek.ötekileştirdiklerimizi kucaklamayacaksak, en önemlisi yanlışlarımızda ısrar edeceksek, bugünleri bile çok ararız bilesiniz.
AKP bugün oy çokluğuyla iktidarda oturuyor. Beğenirsiniz beğenmezsiniz, ama demokrasinin gereği bu.Millet,bizim şikayetçi olduğumuz onun yönetimini beğeniyor. Büyük yanlışlarına,Türkiye'nin başını iyice belaya sokmasına rağmen ona oy veriyor.Yapacak bir şeyimiz yok.Öyle tahmin ediyorum ki,yarın erken seçime gitsek,AKP bugün sahip olduğundan da daha büyük bir başarıyla sandıklardan çıkar.Ancak bir büyük ekonomik kriz onun başarılarını çelmeler ki,bunu da Türkiye'nin menfaatleri nedeniyle sanırım hiçbirimiz istemeyiz.Öyle olunca geriye bir tek ihtimal kalıyor. AKP artık yanlış yapmamalı, kandırılmamalı,kavgadan beslenme metodunu terk etmeli, Türkiye'nin bozduğu fabrika ayarlarını mutlaka düzeltmeli,küstürdüğü ve kıldırdığı milletin diğer ellisiyle mutlaka barışmalıdır.
Böyle yaparsa, o halden bu halden kurtulup, normal hale dönmüş oluruz.Normal hale dönmüş bir Türkiye'nin yarını,inanınız mükemmel olur.Biz bunu becerebilecek akla ve güce sahibiz.Morallerimizi güçlü tutalım ve umutlarımızı kaybetmeyelim.Türkiye bizimdir ve bizim gidecek başka bir ülkemiz yoktur.
Ne Mutlu Türk'üm diyene...