Yetti artık, insanları evlerde kapalı tutarak Korona’dan çok daha ciddi ve fazla hastalıklara sebep olacağız…
Şimdiye kadar alınan önlemler iyiydi, sonuçları başarılıydı. Sağlık Bakanını, bilim kurulunu ve sağlık personelini kutlamak gerek. Gerçekten fedakârca çalışmalar yaptılar, salgının topluma bulaşma yollarını iyi engellediler, özetle iyi ve etkili bir savaş verdiler. Ufak tefek hatalar yaptılar, denizleri aşıp çayda boğulacak maske görüntüleri yarattılar, AVM’leri açıp sahilleri kapalı tuttular ama, yerli ve yabancı bilançolara baktığımızda durumumuz yine de parlak sayılır.
İşi sadece sağlıkçılara, sağlık otoritelerine bıraksak, belki daha iyi sonuca, daha erken varabilirdik. Ama siyaset rahat durmayınca, bazı emirler tepeden geldikçe hayli zorlandığımızı da söylemeliyim. Örneğin bayramda milleti içeri tıktık, köprüler ve otoyollardan geçişi ücretsiz yaptık. Kimsenin geçme imkânı olmadığına göre, kedi ve köpekler için mi aldık bu komik kararı?
Neyse, siyaset zaten hasta ediyor toplumu, yağmurdan kaçarken bir de korona dolusuna tutulmayalım. Mantıklı mantıksız tüm önlemlere uymaya mecburuz. Elimiz mahkûm bir kere. Yasağı delip sokağa çıktık mı, 3000 liradan fazla ceza. Sahilde yürüdük mü, bir o kadar daha… Denize girdik mi, mayoyu, pikniğe gittik mi mangalı bile kaptırabiliriz. Ama böyle yapa yapa kısmi başarıyı sağladığımızı da görmezden gelemeyiz.
3 aya yaklaştık çoğumuz evdeyiz. Çocukları ve gençleri evde tutmak kolay değil. İnanılmaz savaşlar, mücadeleler, kavgalar veriliyor. Aile reisleri işsizlik ve geçim endişesi taşıyor. Evin bütün yükünü çeken anneler, çocuklarla mı uğraşsın, geleceğin telaşına düşen kocasını mı yatıştırsın, ne yapacağını şaşırıyor hanımlar. Aileler çok kritik bir dönemden geçiyor,bazı evlerde krizler çıkıyor,ruhsal bunalım patlaması yaşıyor toplum.
Ama bilesiniz ki, dönemin en ağır faturasını 65 yaşın üstündekiler ödüyor. Evden çıkarmıyorlar, yürüyüş yapmalarına izin vermiyorlar, şöyle ciğerlerini oksijenle doldurmalarına bile müsamaha etmiyorlar. Geçenlerde insafa gelip, cehennem sıcağında birkaç saat izin verdiler ama,65’ ten büyük ihtiyarların çoğu kızgın güneşe çıkmadılar bile. Bayramın ilk günü de izinliydiler, ancak her yer kapalıydı ve kendilerinden başka cadde ve sokaklarda kimsecikler yoktu.
Araba kullanmaları, arabayla bir yere gitmeleri yine yasaktı. Sadece yürüyüş izinleri vardı. Caddelerde, sahillerde topallayarak yürüyorlardı, otobüs duraklarındaki banklarda ya da kumların üstünde oturup dinlenmeye çalışıyorlardı. Buna da şükür ama, hangisiyle konuşsanız burunlarından soluyorlardı…
-Güya izin verdiler ama her yer kapalı. Gidecek bir yer yok. Evde oturmaktan hastalandık. Bizi hemen serbest bırakmazlarsa, koronadan değil ama diğer hastalıklardan öleceğiz. Doktorumuz yürümeniz, temiz hava almanız şart diyor. Bunaldık, ruhsal rahatsızlığımız yetmiyormuş gibi, dolaşım sistemimiz de tekliyor. Çarpıntımız var,
Tansiyonumuz yükseliyor, sinirlerimiz bozuluyor. Böyle giderse koronaya kalmaz, diğer hastalıklar götürür bizi…’’
Doğru söylüyorlar,65 yaşın üstündekilere saygısızlık yapıldı, ihtiyaçları göz ardı edildi, (sizi koruyoruz) denilerek (yaşayan ölü muamelesi) reva görüldü çoğuna. Sapasağlam 65’likler, gördükleri anlayışsızlık nedeniyle hastalandılar. Çoğunun bankalarda, devlet dairelerinde işleri, ödenecek borçları vardı. Aldırmadılar, kulak asmadılar yetkililer. Öyle olunca öfkelendirdiler, kızdırdılar 65’likleri. Madem 65’likleri korumaktı maksadımız, peki devleti yönetenlerin içinde 65 yaşını aşan yok muydu? Varsa onları serbest bırakıp, yaşıtlarını evlerine tıkmanın mantığını, biri anlatmalı bizlere…
65 yaş üstü ölümlerde patlama tehlikesi var. Eğer yarından tezi yok serbest bırakmazsak 65’likleri, ölümlerinden onları üç aya yakındır evde tutanların sorumlu olacağını bilmeliyiz. 65’likler kendilerini gençlerden ve onları eve tıkan otoritelerden daha iyi korurlar. Çoğu okumuştur çünkü, okumayanların da hayat tecrübesi yeterlidir. İzinli oldukları günlerde dikkat ettim, rastladıklarımın hepsinin maskesi vardı ve gerekli mesafeyi koruyorlardı. Ama akşamları televizyonlarda izliyorsunuz, cadde ve sokaklarda gezen, alışveriş edenlerin çoğunda maske yok ve nefesleri birbirlerinin ensesinde. Ayrıca millete örnek olması gereken idarecilerimiz de pek takmıyorlar. Örneğin AKP Genel Başkanı, TBMM Başkanı ve bazı bakanlarla milletvekilleri…
Sağlık önlemlerinde frene basma zamanı geldi. Artık hepimiz kendimizi korumayı öğrenmeli, en azından maskesiz dolaşmamalı ve koruma mesafesine dikkat etmeliyiz.Devlet yapacağını yaptı,görevini mümkün olduğu ölçüde iyi yerine getirdi,artık bundan sonrası bize ait. Kendimizi korursak sağlıklı yaşarız, korumazsak bedelini ödeyip, hastanelerde boğuşuruz. Karar artık bize yani
Millete ait olmalı. Böyle yapmazsak, bir başka ve daha korkunç bir tehlike bizi bekliyor ki, bunun altından kalkmak koronanın altından kalkmaya benzemez. Ekonomik savaşımız başlıyor artık. Hepimiz işimize gücümüze dönmeli, işyerlerimizi açmalı, ekonominin çarkını birlikte döndürmeye başlamalıyız. Bu konuda ne kadar geç kalırsak, faturayı daha çok kabartır ve kayıplarımızı da kolay telafi edemeyiz.
Normal hayatın kontağını çevirmekte gecikmemeliyiz.