Türkiye kapalı bir dönemi yaşıyor. Doğruyu bulabilmek, araştırmak, soruşturmak gazeteciler için çok zor. Devletin enformasyon kaynakları, onca bakanlık ve resmi kurumun basın danışmanları bilgi vermemekte, görevlerini yapmamakta direniyorlar adeta.
Böyle ortamlarda bilgi kirliliği hakim oluyor topluma. Her konuda öyle duyumlar, dedikodular, fısıltılar geliyor ki kulaklara, hangisine inanacağını şaşırıyor insan. Kısıtlı araştırmalar bile yetmiyor, doğruya ulaşmakta büyük güçlük çekiliyor.
Bunları yazmamın bir sebebi var. Muğla sahil, koy, plaj, iskele ve tekne bağlama yerlerinin Deniz Ticaret Odası’nın kurduğu bir Anonim Şirkete devri yine gündemde. Bu konudaki haberler bir haftadır sosyal medyada dolaşıp duruyor. Muğla Büyükşehir Belediyesi, bu devrin iptali için yargıya gittiğini bile açıkladı. Devlete ait görevlerin kolayca devredilmesinin yanlış olduğunu belirtip, çözüm formülünü oluşturacak bir çalıştay öneren yazıyı kaleme aldım.
Şimdi memnuniyetle öğreniyorum ki, böyle bir devir işlemi yapılmamış. Deniz Ticaret Odası’nın açıklamasından anladığıma göre, 4 yıl önce Çevre Bakanlığı tasarruf yetkisi kendisine ait olan yerleri, pilot proje olarak DTO’ya tahsis etmeyi düşünmüş. Bunun üzerine Deniz Ticaret Odası da, (Deniz Kıyı ve Çevre Yönetimi Anonim Şirketi) ni kurmuş.
Ancak Bakanlık daha sonra bu düşüncesinden vazgeçmiş ama Anonim Şirket hala ayakta. Tasfiyeyi nedense düşünmemişler.
İşin zor ulaştığımız gerçeğini böylece belirttikten sonra, halen mevcut olan MUÇEV uygulamasının da yanlışlığı üzerinde tekrar durmak istiyorum. MUÇEV çok başarısız bir sınav verdi ve vermeye de devam ediyor. Bilgi, tecrübe, donanım olmayınca böylesine önemli bir görev de sürüncemede kalıyor. İşlettikleri iskeleler, yat bağlama yerleri, plajlar filan tamamen amatörlerin elinde. Disiplin, temizlik ve hijyenden eser yok. Muğla’nın turizme açık çok değerli yerlerinin, nasıl Deniz Ticaret Odası’nın bir kuruluşuna tahsisinin düşünülmesi yanlışsa, aynı yerlerin MUÇEV gibi bilgisiz ve ilgisiz bir sun’i kuruluşa yönettirilmesi de büyük bir yanlıştır.
Doğrusunu daha önce yazdım, bir kere daha tekrarlayayım. Devlet ve sivil toplum örgütleri, konunun uzmanları ve uluslararası uygulamaları bilenlerden oluşan bir geçici konsey kurulabilir. Turizm, Çevre, Ulaştırma bakanları, ilgili Üniversite yetkilileri ve uzmanları, belediyeler, deniz ve çevre sivil toplum örgütlerinin sorumluları ve uzmanları, marina genel müdürleri, konuyla ilgili ama bilgili kim varsa, büyük bir çalıştay üyesi olarak Ankara’da toplanabilirler. Meseleyi masaya yatırarak, iki-üç gün tartışıp doğru formülü bulabilirler. Meseleler, sorunlar, problemler konuşa konuşa çözülür. Öyle ülkemizde son yıllarda geçerli olan (ben yaptım oldu) stiliyle sonuç alamayız. Devletin patronajında resmi-sivil kurum ve
örgütlerin işbirliğinde, Anayasa ve yasalara uygun daha sağlıklı ve kalıcı bir çözüm bulabiliriz.
Böyle bir yolu süratle denemezsek, ülkemizin sahil, koy ve turizm için değerli alanlarını heder edebiliriz. Ortak akıl çözümün anahtarıdır. Bu anahtarı mutlaka devreye sokup,ülkemizi rahatsız eden kilitleri açabiliriz.