DUAYEN

Milli Güvenliğimiz İçin

Dondurucu kış şartlarında buzların üzerinde görev yapan askerlerimize şükran borçlu olarak, onların başarıları için dualar ederek geçiriyoruz günlerimizi.

     Cepheden gelen haberleri izliyoruz heyecanla. Ordumuzun sınırlarımızı koruma operasyonunun hedefine ulaşmasını bekliyoruz. Şehit haberleri geldikçe can evinden vuruluyoruz hepimiz. Ama harp bu, elbette şehit vereceğiz ve zaman zaman kalleş düşman kurşunlarıyla toprağa düşeceğiz. Yeter ki vatanımızı koruyalım, alçaklara adım attırmayalım.

     Böyle günlerde, şu kritik dönemlerde milletçe kenetlenmeliyiz. Ülkeyi idare edenler de, edilenler de bunun bilinci ve sorumluluğu içinde hareket etmeliler. Samimi olmak zorundayız. Siyasi hesapları, kişisel çıkarları filan bir yana itmek, ülkemizin milli menfaatlerinden başka bir şeyi düşünmemek mecburiyetindeyiz. Doğru veya yanlış, alınan kararları tartışmanın, harbe neden bulaştığımızı sormanın zamanı değil şimdi. Onun da sırası gelecek elbet. Ama halen askerimiz cephede, elleri tetikte, gözleri sınırımızın yakınındaki düşman karargah ve siperlerinde…

     Eskiden düşman karşımızdaydı hep. Şimdi içimizde de düşmanlar ve hainler var. Arkadan vurulmamak için çok dikkatli olmalıyız. Reyhanlı’ya, Kilis’e füzeler adrese teslim gidiyorsa, üstelik o bölgeleri devlet görevlilerimiz ve komutanlarımız teftiş ederken fırlatılıyorsa, bunun arkasında iç hainlerimiz ve yerli düşmanlarımız vardır. Bunu unutmayalım ve dikkatlerimizi bu noktadan uzaklaştırmayalım.

     Yeri gelmişken, bir önemli meselenin üzerinde durmak istiyorum. Ulusal basınımız, yeni adıyla medyamız bir kuyumcu titizliğiyle çalışmak ve haberlerini milli güvenliğimizi tehlikeye düşürmeyecek şekilde vermek zorundadır. Bununla ilgili çok ciddi ve ağır cezalar getiren yasalarımız vardır ve bunlar halen yürürlüktedir. Son zamanlarda gazetelerde ve televizyonlarda öyle haberlere ve haritalara şahit oluyoruz ki, neredeyse düşmana harekât plan ve projelerimizi hediye ediyoruz.

     Bir defa daha belirtmemde yarar var, gazetecilik heyecanıyla ve ince eleyip sık dokunmadan verilen haberler, yarın basın özgürlüğüne güvenenlerin başlarını belaya sokabilir. Bu önemli görülmeyebilir ama,bu sorumsuz haberler nedeniyle Türkiye’nin de başı belaya girebilir. Geçmişte buna benzer olayları yaşadığımızı hatırlatmalıyım. Kıbrıs harbi sırasında büyük gazetelerimizin birinde yayınlanan haritalar dava konusu olmuş, sorumluları askeri mahkemelerde yıllarca yargılanmıştı.

     Böyle üzücü olayların meydana gelmemesi ve milli güvenliğimizin tehlikeye düşmemesi için, devleti yönetenlere ve Ordumuzun Genelkurmayına da düşen görevler vardır. Örneğin Genelkurmay, basını devamlı enforme edebilir, toplantılar yapabilir, hatta yazılmamak şartıyla bazı bilgileri dozajı iyi ayarlayarak verebilir. Harp muhabirliği yapanlar ve o dönemlerde gazeteleri yönetenler bilirler, Kıbrıs harbinde Ordumuz bu görevi başarıyla yerine getirmiştir. Hiç unutmam, gündüz cephelerde kurşunların ve bombaların altında çalışırken, geceleri de ordu komutanlarımız bizlere bilgiler, hatta fotoğraflar verirlerdi.

     Bu konuda kendi mesleğimden sorumluluk ve dikkat beklerken, aynı sorumluluk ve dikkati politikacılardan ve ülkeyi yönetenlerden de beklediğimizi açıkça söylemeliyim. Parti kongrelerinde, açılış törenlerinde, her kalabalığı gördüklerinde öyle şeyler söylüyorlar ki, yarın ordumuzun yapacağı harekatın enlem ve boylamlarını, güzergahlarını, uçaklarımızın hangi dağları bombalayacaklarını bile neredeyse kürsülerden ilan edecekler. Bu olmaz işte… Halka moral vermek, birlik ve beraberlik içinde olmalarını istemek başka, tribünlerden alkış almak için gizli tutulması gereken sırları kalabalıkla paylaşmak başka şeyler.

     Devleti kahve ağzıyla, sokak edebiyatıyla, tehdit ve hakaretle temsil edemeyiz. Ağzımızdan çıkacak lafı iyi tartmamız ve o lafın nereye gideceğini iyi hesaplamamız lazım. Yapacağımız bir yanlışlık, Allah korusun kanımızı oluk gibi akıtabilir. Ama milli birlik ve beraberliğimizi sağlamlaştıracak laflar, hepimizi birbirimize kenetler. Milletimizin de, cephedeki askerimizin de şu günlerde morale çok ihtiyacı var.Bizi yönetenler, siyaset yapanlar, insanlarımızı etkileyenler, hiç değilse şimdi birbirleriyle mücadeleyi ve boğuşmayı bir yana bıraksınlar ve sadece ama sadece Türkiye’nin milli menfaatlerinde buluşsunlar. Buna çok ihtiyacımız var.

     Kim ne derse desin, biz asker bir milletiz. Bakın yaşlı ağabeylerimiz bile askerlik şubelerine koşuyor, cepheye gitmek istiyorlar. Askerimizi davullarla, zurnalarla uğurlayan tek milletiz. Hangi milletin anaları, cephedeki askerine çorap, kazak, atkı, bere örer, onlara yemekler yapıp, tencereleriyle sınırlara koşturur. Bakmayın siz büyük şehirlerimizdeki gençlerin sorumsuz ve ilgisiz gibi durduklarına, kulaklarına küpeler takıp, kol ve bacaklarına dövmeler yaptırdıklarına… İş vatan savunmasına gelince, hepsi aslan kesilirler, tarihi yeniden yazarlar.

     Söz vatansa gerisi teferruattır. Herşeyimizi kaybedebiliriz ama, vatanımızı asla… Tek çakılı için canımızı seve seve veririz. Öyle yetiştik, gözümüzü kırpmadan da öyle yaparız. Siyasetçilerin yanlışları, idarecilerin hataları geçicidir. Zamanı gelince, zararını gördükçe ve yaşadıkça her şeyi düzeltebilir, Türkiye’yi fabrika ayarlarına döndürebiliriz. Kimse endişe etmesin ve korkmasın. Biz küllerinden doğmasını en iyi beceren bir milletiz. Allah göstermesin, bizi zorda ve darda bırakmasın ama, bizim yüreğimiz ve vatan aşkımız her şeyi halledecek güçtedir.

     Millet olarak Ordumuzun ve askerlerimizin, güvenlik güçlerimizin yanındayız. Onların başarısı için, ülkemizin birlik, beraberlik ve esenliği için her fedakârlığı yapmaya hazırız. Allah yardımcıları olsun. Onları şimdilik dualarımızla, gerekirse canlarımızla desteklemeye hazırız.

Biraz da Gülelim!

Sana Babamı Diyir?

İki çocuğu olan köy delikanlısı askerliğini yapıp da evine döndüğünde bakmış karısı Fadime üç çocukla bir masanın etrafındalar. Birden öfkelenip bağırmaya başlamış;

- Abovv.. ula kaltak, bu üçüncü çocuk nerden çıktı?

Askere giderken iki çocuğumuz vardı... Bu sonuncusu benden olamaz. Fadime ona gayet sakin cevap verir;

- Ne bağırıyorsun? Sana baba mı diyir? Oturmuş yoğurdini yiyir!

Yayın Tarihi
29.01.2018
Bu makale 677 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!