DUAYEN

Kos'ta Noel Ve Mülteciler

   

 

      Komşu ada Kos Noel’i nasıl kutluyor, mülteciler orada ne yapıyor? Karşıdan bakmak istedim yeni yıla ve mültecilere. O nedenle Kos’a geçtim…

     Terkedilmiş bir yere gelmiş gibi oldum. Ortalıkta kimsecikler yoktu. Hani Noel pek öyle şenlik gibi kutlanmaz ama, Avrupa’da millet pek de eve kapanmaz. Yunanlılar sabah erkenden ailece kiliseye gidip dua ediyor, sonra eve dönüp akşam yiyecekleri yemeği hazırlamaya koyuluyorlar. Herkes imkanları ölçüsünde sofralar kuruyor, sonra da çoluk çocuk, akrabalar ve yakınlar evlerinde yemeklerini yiyerek, birbirlerine aldıkları hediyeleri veriyorlar.

     İki gün şehirde her yer kapalıydı. Sokaklarda sadece kediler, Bodrum’dan gelen bizler ve mülteciler dolaştık. Bir fincan kahve içecek yeri bile zor bulduk. İki günde 4 gemicik yaklaşık, 180 Türk’ü getirdi adaya. Gelenler bin pişman oldu. Bazıları otellerde yer ayırtmışlar, oda kahvaltıya 35 euro ödemişler ama akşam gidecekleri taverna, restoran filan yok. Hepsi kapalı, çoğu tost yiyecek büfe bile bulamadılar.

     Ne varsa, yine biz Türk’lerde var. Fatma ile İbrahim’in Karavel restoranı öğlen açıktı. Meşhur Niko, Barbuni, Kalimnos, bizim Bebekli Yorgo’da filan da hayat yoktu, hepsi kapalıydı. Allahtan İzmir’den gelip Gusto’yu açan Sinan, Türk müşterilerine güzel bir gece geçirtti de, bazılarının adaya geldiğine değdi. Biz de tesadüfen bulduk Gusto’yu. Yolda avare avare gezinirken, tabelaya Türkçe yazılmış ‘’İşkembe- nohut-mercimek’’ yazılarını görünce, önce şaka sandık. Sonra içeri girdiğimizde, çok hoş bir mekanla karşılaştık. Bizim Türkler masaları doldurmuş, taverna müziği yapan bir grubun çaldığı parçalarla sirtaki oynuyor, gecenin tadını çıkarmaya çalışıyorlardı. Bizde katıldık onlara, sirtaki-zeybek-Angara’nın yolları karışımı bir kokteyl oyun sergiledik. Aman pek eğlendik, bizim rakıya benzer Midilli’nin Barbayani rakısıyla dönüp durduk ortalıkta.

     İnsanoğlu böyledir işte, bazen kafayı boşaltmak, dertten ve problemden kaçmak istiyor. Fena da olmuyor hani.. Bizde felaket tellalları hiç durmuyorlar ki, onlardan duyduklarımıza baksak Kos’a değil, doğru mezarlığa gidip yatmak gerekecek. Neyse, biz konumuza dönelim yine. Ne demiştik, Kos’ta Noel zamanı in-cin top atıyor.. Ama çocukları evde fazla tutamıyor olmalılar ki, bizim caminin de bulunduğu büyük meydana bir trambolin koymuşlar, bir de minyatür buz pateni yapmışlar.İki günde adada kim para kazandı derseniz, patenci ile trambolinci, bir de elma şekeri ile patlamış mısır satan seyyar satıcı…

     Noel’in ertesi günü, bir trandil geldi Bodrum’dan. İçinde   gençler vardı. Şarkılar söylediler, kendi aralarında eğlendiler, terk edilmiş şehir görüntüsü veren Kos’a inmediler bile. İçlerinden birine rastladım yolda, daha önce tanıdıkları bir içki mağazasını açtırmışlar, bizim yeni rakılardan almışlar ikişer şişe. Yerini öğrenip, bizde gittik oraya. Tam   kapatmak üzereydiler, şöyle bir dolaşıp fiyatlarına baktık içkilerin. Gerçekten ucuzlar bizden. Neredeyse fiyatlar yarı yarıya. Viski, konyak, Yeni rakı, Tekirdağ, Efe filan indirime girmiş, etiketlerin bazıları üçte biri gösteriyordu. 8 Euroya viski olur mu, denizci tayfasının içtiği viskinin fiyatı inanılacak gibi değildi ama, gerçekten 25 TL civarındaydı…

     Mültecilere gelince, Noel diye onlara da izin vermiş ada yönetimi, gezip duruyorlardı şehirde. Sayıları çok değildi, çünkü gelenleri fazla bekletmeden Atina’ya ya da Birleşmiş Milletler gözetiminde kamplara yolluyorlardı. Noel vesilesiyle her taraf kapalı olduğu için, kaçak gelenleri Polis Müdürlüğünün içinde ve bahçesinde tutuyorlardı. Gidip gördük, battaniyelere sarılmış bekleşiyorlardı. Ama noel yüzünden karınlarını iyi doyurdular ve Yunan makamlarının kurduğu açık büfeye çok memnun oldular.

     Mültecileri hep Bodrum’da kaçmaya çalışırlarken görürdük. Bu kere büyük şans ve tesadüf, sabahın erken saatlerinde adaya çıkarlarken rastladık. Yani komşuya nasıl, ne şekilde geldiklerine de yakından tanık olduk. İncecik bir malzemeden yapılmış 6 metrelik siyah bir bota, çoluk çocuk 50 kişi binmişler, dalgalarla boğuşarak ada açıklarına varmışlardı. Hepsi sırıl sıklamdı, titreşiyor ve öksürüyorlardı. Açıktan bir balıkçı teknesi getirdi onları. Karaya çıkışlarını bir görmeliydiniz, sevinçle ve ağlaşarak sarılıyorlardı birbirlerine.

     Polis ve BM görevlisi bir genç kız, getirdikleri battaniyeleri gruba dağıttı. Hepsi önce sırtlarına geçirdikleri can yeleklerini ve ayakkabılarla çoraplarını çıkartıp, battaniyelere sarıldılar. Kurtulmuşlar, Avrupa’ya ayak basmışlar, çektikleri acıları geride bırakmışlardı. Bunlar şanslı mültecilerdi, çünkü çoğu Kos’a varamadan batmışlar, açık denizde can vermişlerdi. Bir şey dikkatimi çekti, adada fazla Suriyeli yok. Hele son zamanlarda gelenlerin tamamına yakın bir kısmı Pakistanlı, Iraklı, Afganistanlı ve Kürttü. Afrika ülkelerinden gelenler de görülüyordu. Bu gösteriyor ki, Suriyeli mülteci kapısından ipini koparan ve ülkesinden kaçmak isteyen herkes giriyor. Bizim idarecilerin bu konunun üzerinde durmaları lazım.

Yayın Tarihi
27.12.2015
Bu makale 1044 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!