Eskiden de çok kitap okuyan bir toplum değildik ama, teknolojideki gelişmeler ve özellikle internetin imkanları, klasik kitap okuyucularının sayılarını iyice azalttı galiba.
Şimdi dikkat ediyorum, herkes elindeki telefondan bir şeyler okuyor. Uçakta, trende, metroda, otobüste kitap okuyanı göremiyorum artık. Tüm yolcuların kafaları önde, sağ parmaklarını kaydırıp değiştiriyorlar elektronik sayfaları. Kitabı internetten okusalar mesele yok,çoğu sosyal medyadaki mesajları,kendilerine atılan notları okuyor yada fotoğraflara göz atıyor.
Avrupa’da da durum pek değişik değil ama, oradaki yolcuların çoğunun elinde hala kitap görülüyor. Bu farklı bir zevk ve farklı bir kültür olmalı. Ayrıca dünyada telefon satışlarında ve yolda telefon okumalarının miktarında büyük artış olsa da, kitap da yerinde saymıyor. Devamlı yeni kitaplar çıkıyor piyasaya, onlarca baskı yapanına tanık oluyoruz. Okunanı da var yeni kitapların, rekor satış yapanları da, ama okunamayanları da..
Nasıl okunsun, Türkiye’de bir kitabın okunabilmesi için piyasada görülmesi, kitabevlerinin camekanlarını süslemesi lazım. Oraya kadar ulaşabilmesi için bir yazarın, deveye bin bir hendek atlatması, dağıtım firmalarına büyük paralar ödeyip, avucuna matbaa ve kağıt parasını bile kurtarmayacak komik bir miktarın geçmesine razı olması gerekiyor. Öyle olunca kitapların çoğu, eşe-dosta bedava gönderiliyor. Üstelik kargo masrafını da cepten ödemek zorunda kalıyor yazarlar. Bu yüzden pek çok değerli ve önemli kitaplar halka ulaşamıyor, piyasaya çıkamıyor.
Kitap istatistiklerimize bir göz attım.11 milyon kişinin eline hiç kitap değmemiş. Öğrenci başına bir akademik kitap bile düşmüyor. Türkiye’de en çok kitap Ankara’da okunuyor. Onu İstanbul ve ilginçtir Eskişehir izliyor. En çok ABD ve Avrupa ülkelerinde olduğu gibi bizde de eğitim kitapları rağbet görüyor. Türkiye Yayıncılar Birliğinin son raporuna göre,dini kitaplara ilgi azalıyor ve satışta düşüş yaşanıyor.
Ülkemizde 10 milyonun üzerinde kitap satılıyor. Sahipleri okudukları kitapları evlerindeki kütüphanede saklıyorlar. Oysa okunan kitaplar ihtiyaç sahiplerine, gençlere, okul ve Üniversite kütüphanelerine bağışlansa ne kadar iyi olur değil mi? Ben kütüphanemi yıllar önce Başkent Üniversitesine bağışladım. O tarihten sonra biriken kitapları da, okudukça oraya yollayacağım. Evde kapaklarını bir daha açmamak üzere tozlu raflarda bekletmek ve önünde fotoğraf çektirmek yerine,böylesi daha faydalı olmaz mı? Öyleyse hepimiz okuduğumuz kitapları biriktireceğimize, onları okunacakları yerlere gönderme imkanını arayıp bulalım. Örneğin Anadolu’nun ulaşımı zor okullarına…
Masamın üstü bana gönderilen imzalı ve hepsi de birbirinden değerli kitaplarla dolu. Bazılarını bitirdim ama bir kısmını da henüz okuyacak vakit bulamadım.Çok kıymetli kardeşim Yavuz Donat’ın (Off the record) başlığını taşıyan kitabı harika… Son 60 yıl bir film şeridi gibi geçiyor gözlerimizden. Değerli meslekdaşım Abbas Satır’ın (Rüzgarlı Sokak)ı ise müthiş bir basın belgeseli. Çok kıymetli dostum ve TBMM eski Başkanı-Başbakan Yardımcısı-Maliye Bakanı Kaya Erdem’in (Demokrasinin ilk 50 yılı) ülkemizin çok değerli bürokratı dostum Ertuğrul Kumcuoğlu’nun (Müsteşar), merhum Nazire Dedeman’ın (Umutsuz adalet) Değerli kardeşim ve geçmişin unutulmaz Futbol Federasyonu Başkanı Kemal Ulusu’nun (Atatürk’ün yanı başında) dönemin çok başarılı bürokratı Ertuğrul Önen’in (Bir bürokratın gözünden), halkla ilişkilerin üstadı kardeşim Salim Kadıbeşegil’in (Patron ve CEO’lara kurumsal dersler) adlı kitaplarını mutlaka okuyunuz.Çok şeyler öğreneceksiniz.
Arkeolog Canan Küçükeren’e ben (Karya Prensesi) gözüyle bakarım. Türkiye’de Karya konusunu ondan iyi bileni görmedim. Çok ciddi ve tuttuğunu kopartan bir araştırmacıdır. Pekçok kitabına bir yenisini ekledi ki, (Gurbetçi Karinalılar)ı elinden düşüremiyor okuyan. Rahmetli meslektaşım Ünal Türkeş’in (Saatli Kule Caddesi ile Cumhuriyeti kucaklayan Muğla), değerli kardeşim Hüseyin Anıl’ın (Üsen Hoca anladıdduru), Denizci kardeşim Cenk Şahin’in (her şeyin ilacı tuzlu sudur ile Arşipel), kıymetli dostum Mete Can’ın (Sevdaya dur diyen yok sev sevebildiğin kadar) Cezmi Çoban’ın (Bodrum efsaneleri) ve Oğuz Alpözen’in (Bodrum müzesinin sonu) da dikkatle ve ilgiyle okunacak kitaplar.
Türkiye’de ençok okunan kitap yazarları kim diye incelediğimde Sabahattin Ali, Yaşar Kemal, İlber Ortaylı,
Zülfü Livaneli, Ahmet Ümit, Yılmaz Özdil, Azra Kohen, Ayşe Kulin, Soner Yalçın, Elif Şafak, Doğan Cüceloğlu, İskender Pala, Mustafa Kutlu, Tomris Uyar, Canan Tan, Serkan Üstüner, Murathan Mungan gibi bir liste geçti elime. Bunun sağlığından şüpheliyim. Çünkü öyle yeni yazarlar çıktı ki piyasaya, kitapları rekorlar kırıyor, baskı üstüne baskı yapıyor.
Kitap okumak çok güzel bir şey. Hepimiz ama hepimiz buna vakit ayırmalı, bilgi ve kültür hazinemizi iyice güçlendirmeliyiz.