Elbette farklı düşüncelere sahip olacağız. Elbette bazılarının beğendiğini biz beğenmeyeceğiz, bizim beğendiğimize de katılmayanlar çıkacak.Bunları normal saymak,her fikre saygılı davranmak gerek.
Ama dikkat etmemiz gereken şey,farklı düşünenleri hasım olarak görmemek ve düşmanca davranmamaktır. Ben konulara şöyle bakabilirim,o şöyle değerlendirebilir. Bakış açılarındaki farklılıklar,insan olmanın en büyük özelliği ve güzelliğidir.Hepimiz aynı noktada,aynı çizgide elbette bulunamayız,buluşamayız.Bunun tek istisnası,vatan sevgisidir.Vatan,toprak,bayrak sevgisi…
Bizim görüşümüz bellidir,açıktır ve nettir.Çok şükür müslümanız,Türk’üz, Atatürk’çüyüz,milliyetçiyiz,Anayasa ve yasalara sıkısıkıya bağlıyız.Bu vatanın,bu toprakların,bu şanlı bayrağın aşığıyız.Özetle tam bir Türkiye sevdalısıyız. Bu yüzden ülkemizin geldiği noktaya çok üzülüyor,onu bu duruma getirenleri onaylamıyor,oy vermiyor ve yasaların izin verdiği ölçüde eleştiriyoruz.Bunu yaparken kimseden korkmuyoruz,Allah’tan başka, korkacak hiçbir şeyi de tanımıyoruz.
Evet 14-15 yılda çok hizmetler yapıldı,Türkiye fotoğraf olarak çok mesafe aldı.Yapılan iyi şeyleri görmemek, önemsememek mümkün değil.Ama öncelikler sıralamasına bakarsak,yapılanlar gereklimiydi yoksa ülkenin daha önemli işleri mi vardı,bunlar tartışılabilir.Bence devletin kurumlarına zarar vermeden,Anayasa ve yasalarına sadık kalarak yürüyebilseydik eğer,iyileri de böyle bir yürüyüşün aydınlığında yapabilseydik,bugün bambaşka ve çok güçlü bir ülke olurduk.Evet bugün köprülerimiz,modern havaalanlarımız,tünellerimiz,barajlarımız,alt ve üst geçitlerimiz,akıllı gökdelenlerimiz,alışveriş merkezlerimiz, gidişli-gelişli çift şeritli yollarımız var ama,itibarlı ve saygın devletimiz kayboldu ortadan.Herkesle kavgalı,problemli, oturmuş iç ve dış politikası dağılmış,üstelik gırtlağa kadar borçlu bir Türkiye fotoğrafı duruyor ortada.Buna üzülmemek mümkün mü?
Yanlış üstüne yanlış yapan, milleti ayrıştıran, ülkeyi idari açıdan tanınamayacak hale getiren bir iktidarla karşı karşıyayız. Devletin yapısını bozan bu iktidarın en önemli kusuru, dini politikaya alet etmesi ve Anayasa’daki laiklik ilkesini yok sayarak,kendisi gibi düşünmeyenleri adeta dinsiz sayması yada hedef göstermesidir.Bu yüzdendir ki,tüm yobazlara ve Cumhuriyet düşmanlarına cesaret verilmiş,rejimin dibinin oyulması imkan ve fırsatı sağlanmıştır.Bir yönetim düşününüz ki,bürokrasinin tamamını hallaç pamuğu gibi atsın,yetişmiş ve değerli çok sayıda personeli emekli etsin yada kapıya bıraksın. Yerlerine de acemi,deneyimsiz ve donanımsız,üstelik devleti hiç tanımayan kadroları getirsin.
İşte Türkiye’de yapılan bir başka önemli yanlışlık da bu olmuştur ki,bu yanlışlık FETÖ faciasını doğurmuştur.Böyle bir faciadan (yanıldık yada aldatıldık)izahıyla kurtulmak mümkün değildir.FETÖ kadrosunu kim yerleştirdi devlete?Bugün FETÖ’dan temizlenen yerlere hangi tarikatın adamları getiriliyor?Şeffaf devlet olmazsa,demokrasiyi (ben yaptım oldu)sistemine çevirirsek,bunların cevabını doğru dürüst alamayız.Ayrıca Ergenekon ve Balyoz facialarındaki düzmece senaryoların devlete ve kurumlara verdiği zararı ne yapacağız?Kim ödeyecek bu zararın bedelini?Koskoca Türk Ordusunun gücü kırıldı,yetişmiş havacı,denizci ve karacı binlerce subay ve komutanlar görevlerinden alındı,çoğu hapislere tıkıldı.Bu yüzdendir ki,şimdi gazete ilanlarıyla subay ve komutan adayları arıyoruz.Durun daha bitmedi,yine binlerce hakim ve savcı FETÖ ve diğer gerekçelerle işten atıldı.Yerlerine yandaş avukatlar,hakim ve savcı olarak atandı.Böyle birşey olabilir mi?Günümüz iktidarında oluyor işte.
İnsanlar kolay yetişmiyor. Bir pilotun,bir askeri kaptanın,bir kurmay subayın,kara harekatında görev yapan askerlerin yetişmesi bu millete kaça mal oluyor,hiç hesap ettiniz mi?Keza bir hakimin ve savcının yetişmesinde harcanan emek ve parayı düşünebiliyormusunuz?Şimdi bunların çoğunu kapının önüne koyuyor ve yerlerine acemileri dolduruyoruz.İşin kötüsü,kim FETÖ’cü,kim değil,hepsi birbirine karıştı.İktidar değiştirmek istediği adamı, OHAL yasasına dayanarak, gerekçesiz kapının önüne koyabiliyor.Olacak iş mi bu?
Hangi birini sayayım?Anlatılacak,sorulacak o kadar çokşey var ki?Son referandum seçimindeki skandal bile, ne kadar kötü ve yanlı yönetildiğimizin çarpıcı bir örneği değil mi?Diyeceksiniz ki,tamam da kardeşim madem bu kadar kötü yönetiliyoruz ,mevcut iktidar nasıl oluyor da girdiği tüm seçimleri kazanıyor?Bunun cevabını biz yazarlardan önce bilim kurumlarımızın yani Üniversitelerimizin, derin araştırmalar yaparak vermeleri gerekir.Tabii tarafsız,bağımsız, bilimden taviz vermeyen kadrolara sahip Üniversitemiz kalmışsa…
Şimdi ben böyle düşünüyorum. Partili bir Başkanın Cumhurbaşkanlığını tarafsız yapabileceğine ve tüm milleti kucaklayabileceğine inanmıyorum.Böyle sakat bir yapının da,huzura ve güvene ihtiyacı olan Türkiye’ye hiçbir fayda sağlamayacağını görüyorum.Bunu görmek suçmudur? Aksini düşünenlere saygı duymakla beraber, yukarıda anlattığım kötü örneklere ne dediklerini de merak etmiyor değilim.İnşallah biri çıkar da,inandırıcı bir şekilde anlatır topluma.Bunca yanlış nasıl yapıldı,bunca yanlış karar nasıl alındı?Biz cevapları beklemekten usanmayız ama,Türkiye’nin çok ciddi sorunlarının beklemeye tahammülü olmadığını da söylemeliyiz.