Ihlara Vadisini görmeden, Kapadokya’nın tümünü görmüş sayılmayız. Önce orayı gezelim ki, bölgenin değerini tam anlayalım.Öyle peri bacalarına bakıp,altında da bir-iki fotoğraf çektirmekle Kapadokya gezisi bitmez.
Ihlara müthiş bir vadi. Yaklaşık 18 kilometrelik uzunluğu ve 150 metre derinliğiyle,dünyanın en büyük kanyonları arasında yer alıyor. Aksaray ilimizin Güzelyurt İlçesi sınırları içinde kalan vadinin tabanı, doğal bir mikroklima alanı.. Doğa sanki kendini vadinin içine gizlemiş. Burada sebze-meyva bahçeleri var, Antep fıstığı bile yetişiyor. Karasal iklime bir başkaldırı bölgesi yani..Hele ilk çağda Kapadokya ırmağı olarak anılan Melendiz çayı,kıvrımları ve güzelliğiyle görülmeye değer doğrusu.
Hrıstiyanlık dininin yayılmasında önemli bir merkez olan Ihlara Vadisinde 100’den fazla kilise ve manastır var.Dünya inanç merkezleri arasında gösteriliyor.Vadiye girişte Ağaçaltı kilisesini görüyoruz.Burada İsa’nın göğe yükselişi, İran’a selam duran aslanlı freskler dikkati çekiyor. Sümbüllü kilise, kırmızı boyalarla süslü kokar kilise, Pirenliseki kilisesi, eğritaş ve vadideki en büyük tapınak olan yılanlı kiliseyi görmek gerek.Ihlara gibi muhteşem bir görsel sunumdan sonra, Kapadokya’ya ulaşım daha da etkiliyor insanı.Yolun sağı da solu da farklı ve birbirinden güzel yapıtlarla,peri bacalarıyla,mağara evlerle dolu.İki yönü de görmek için, boyun kasları zorlanıyor insanın.Yerli-
yabancı turistler için bir cennet burası.Kaya içlerine oyulmuş otel odaları,yine kaya restoranlar,şarap evleri,seramik ve çömlek yapım atölyeleri anlatılacak gibi değil..Hele güneş doğarken yapılan balon turları,yeraltı şehirlerinde geziler,atlı safariler,Güllüdere Vadisinde gece dolunay yürüyüşü büyük keyif veriyor turistlere.
Balon turları iyi iş yapıyor Kapadokya’da.Güneş doğarken havalanan 150’ye yakın balonun fotoğrafını çekmek için ,turistler tepelere üşüşüyor.1 saatlik balon turunun fiyatı 250 ile 600 TL arasında değişiyor.Biz Türk’lere göre büyük macera ama,yabancılar ve özellikle Çin’liler için vazgeçilmez bir heyecan ve zevk.Birkaç gün üst üste binenleri bile varmış yabancıların.
Kapadokya’da aktivitelere yetişmeye zaman bulmak zor.Kızılçukur vadisinde günbatımını izlemek,açık hava sergisindeki taş heykelleri seyretmek,gündoğumu yogası yapmak,yemek derslerine katılmak,seramik galeri ve atölyelerini gezmek bunlardan birkaçı.Avanos,Ürgüp, Göreme,Çavuşin,Uçhisar ve Ortahisar’daki gezilecek yerleri dolaşmak,öyle üç-beş güne sığacak bir iş değil. Kapadokya’nın tadını tam çıkarmak için bir hafta bile yetmez.Eğer ayaklarınızda güç,dizlerinizde derman kalır ise,dolaşın dolaşabildiğiniz kadar..Devrent vadisini, Zelve Açıkhava müzesini,uçhisar kalesini,yer altı seramik müzesini,aşk vadisini filan görmeden dönmeyin derim.
Unutmadan söylemeliyim, bir de Guiness rekorlar kitabına giren bir saç müzesi var Kapadokya’nın.Bu müze, dünyanın en garip müzeleri kategorisinde 6. sırada yer
alıyor.16 bin kadının bıraktığı saç tutamından oluşan bir müze. Böyle müze de mi olurmuş demeyin,gidin bakın ve mümkünse saçınızdan bir tutamı da siz bağışlayın müzeye.
Kapadokya’ya veda ederken, dönüşte yine yıllar önce gördüğüm Hacıbektaş-ı Veli türbesini de ziyaret ettim. 13. yüzyılda yaşamış büyük Türk düşünürü Hacı Bektaş-ı Veli, Osmanlı devletinin kuruluşunda ve Anadolu’nun Türk’leşmesinde de etkili olmuş bir büyüğümüz. Hazreti Muhammed efendimizin torunlarından 7. İmam Musa Kazım’ın soyundan geliyor.Allah sevgisi,insan,evren ve hoşgörüye dayalı öğretileri,sadece Anadolu’da değil, Balkanlar ve Ortadoğu’da da varlığını sürdüren Bektaşilik tarikatının temellerini oluşturmuş.Bu yüzden türbe, Bektaşiliğin tüm dünyaya yayıldığı bir merkez halini de almış.
Ben Alevileri,onların yurda bağlılığını,Atatürk sevgisini, insana saygısını,hoşgörülerini çok beğenir ve severim.O nedenle Hacı Bektaş-ı Veli külliyesini büyük bir dikkatle gezdim. Herbiri birer ders olan söylemlerin duvarlara yazılı olanlarını tek tek okudum. Anadolu’nun bu büyük evliyası ne güzel söylemiş,ne güzel bilgiler vermiş,ne güzel felsefeler yapmış…
-Allah ile gönül arasında perde yoktur-Bilim gerçeğe giden yolları aydınlatan ışıktır-eline,beline,diline sahip ol-En yüce servet ilimdir-Çalışmadan geçinenler bizden değildir-Daima iyiyi,güzeli,doğruyu öğrenebilmek için okuyunuz,okutunuz-Dinine dizlerinle değil,kalbinle bağlan- Elden gelen her iyiliği herkese yapınız…’’
Allah devlete millete zeval vermesin.Hacıbektaş-Veli müzesi ve çevresi öylesine güzel düzenlenmiş,öylesine temiz ve bakımlı tutulmuş ki,memnun olmamak ve yapanlara bir teşekkür etmemek mümkün değil.Konferans salonunda Üniversiteli Alevi gençlere yapılan konuşmaları da bir süre izledim.Anlatılanlardan,felsefeden,insanları kucaklayan söylemlerden çok mutlu olduğumu belirtmeliyim.Bu arada mezarlığı da gezdim,çok sevdiğim Fikret Otyam ağabeyimizin ve İlhan-Turhan Selçuk kardeşlerin de mezarlarını ziyaret ederek,birer Fatiha okudum.Ozanlar yolu-şehitlik-aydınlar yolu çok güzel olmuş,ağaçlarla süslü,kuşlar cıvıl cıvıl ötüşüyor.Çok huzur veren bir yer…
3 günlük bir geziyi iki yazıya sığdırmak pek kolay olmadı. Ama hiç değilse görmeyenlere bölgeyi bir miktar anlatmayı becerdim işte.Başka gezilerde buluşmak dileğiyle…