Ne oldu bize böyle, önümüzü göremiyoruz, kurbanlık koyun gibi bekliyoruz kaderimizi. Ortadoğu’nun çamuruna bulandık. Buraya bulaşanın başı dertten kurtulmuyor. Durup dururken her şeye maydanoz olduk. İslam âleminin liderliğine soyunmak bizim neyimize? Arı kovanına devamlı çomak sokuyoruz. Düşman çoğaltmakta üzerimize yok.
Bir Putin kalmıştı karşımıza almadığımız. Onu da başardık işte. Dünya karşımızda, Katar’dan başka ciddi bir dostumuz kalmadı çevremizde. Obama’nın yüzünü görmediniz mi televizyonlarda? Bizimkilerle isteksiz bir tokalaşma, mecburi bir karşılaşma, Paris’te fotoğraflar çekilirken yüzlerinden düşen bin parçaydı.
Dünün saygın ve güçlü Türkiye’sine ne oldu böyle? Gelen vuruyor, giden vuruyor. Yabancı gazeteleri bir okusanız var ya, düştüğümüz duruma ağlamaktan gözleriniz şişebilir. Dünya bizi, teröristleri koruyan bir ülke olarak vitrine çıkardı, devamlı suçluyor. Bu koroya, asıl teröristleri yıllarca besleyen, koruyan, kollayan ülkeler de katılmaz mı, güler misiniz ağlar mısınız?
Evet, çok büyük yanlışlar yaptık. Hem laik ülkeyiz, hem de devleti dinin kucağına yerleştirdik. Dini siyasete iyice bulaştırdık. Söyler misiniz Allah aşkına,13 yıl önce din Türkiye’de tehlikede miydi, ezanlar susmuş muydu, Allahsızlar ülkeyi ele mi geçiriyorlardı? Ne oldu da birden, dindar bir nesil hevesi çıktı ortaya, Osmanlılığa özenmeler, eğitimi dinileştirmeler falan.. 92 yıllık Cumhuriyete neden zarar verilmek isteniyor? Türkiye neden dinin gölgesine itiliyor, şimdi daha iyi anlıyoruz galiba.
Millet böyle istiyormuş, vazgeçin bu masallardan. Seçimi din için değil geçim için, ülkeyi daha iyi yönetebilmek için yapıyoruz. Seçimde hangi parti dine oy istedi, hangi parti dine seçim propagandasında, seçim programında yer verdi? Yatırımlardan, milli geliri arttırmaktan, işsizliği önlemekten, asgari ücreti arttırmaktan bahsetmedi mi partiler, sözcüler, adaylar? Öyleyse niye devleti ve milleti dine odaklıyoruz ki..?
Şurasını açıkça söyleyelim, milletin yüzde 49 buçuğu cebine girecek paraya, evlere yollanan yiyecek ve yakacağa, yaşlılarla engellilere yapılan maddi desteğe, işsizlere verilen ödeneğe,çocuklara verilen süt parasına, analarına verilen doğum maaşına ve bütün bunların devamına oy verdiler. Elbetteki istikrarsızlığın hortlamamasını ve yatırımların devamını destekleyenler de oldu ama, oylardaki artışın asıl sebebi cebe giren avantajlardır. Bunun böylece bilinmesinde fayda var. Kimse dinimiz tehlikede, camilerimiz yetersiz, hocalarımız kafi gelmiyor diye oy vermedi iktidara. Yine kimse İslam aleminin lideri bizden olsun diye gitmedi sandığa.. Öyleyse nedir bu dini koruma adı altında Cumhuriyete ve kurumlarına verilen zararlar..?
Ordu alarmda, Musul’a asker gönderiyoruz, hava kuvvetlerimiz ve donanmamız tetikte. Akdeniz’de savaş gemileri cirit atıyor. Rusya Suriye’ye iyice yerleşmeye başladı. Kürtlere sadece Amerikalılar değil, Ruslar da destek veriyor, malzeme yağdırıyor şimdi. Ne oluyoruz Allahaşkına, bilen varsa beri gelsin. Nerede ne kadar askerimiz var,Musul’da ne arıyoruz,dış politikamızı nereye sürüklüyoruz? Meclis’in bile bilgisi yok. Herkes birbirine soruyor ne olduğunu. Yurtta da, dünyada da sulhu tehlikeye düşürdük. Kimse soramıyor ne olup bittiğini.. Gölgesinden korkanların ülkesi haline geldik. Ama korkunun ecele faydası yoktur, bilirsiniz değil mi?
Araplara yaklaştık, Araplar bizden nefret ediyor. Avrupa’ya yaklaştık, adamlar bizi oyalamakla kalmıyor, ağzımıza bir parmak bal çalıp, 2,5 milyon Suriyelinin bekçiliği görevini veriyor. Amerikalılarla tezkere olayından beri limoni durumdayız. Güya müttefikiz, ama düşmanlarımıza destek hep ABD’den geliyor. Başımızı belaya sokmadığımız bir Rusya vardı, onu da karşı cephemize dikme başarısını gösterdik. Bu durumda bizim dostluk yapacağımız kimse kalmadı. Yunan Başbakanını milli maçta yuhaladık. Azeri bayraklarını çöpe attık. Hatırlıyorsunuz değil mi, o da Bursa’daki milli maçta oldu.Uygur Türklerine yapılanlar nedeniyle yakaladığımız Çinli turistleri de dövdük.Hatta çekik gözlüler diye Çinli olmayan Uzakdoğu’luları da patakladık. Peki, kime güveneceğiz, artık kimle dostluk yapacağız bu dünyada. Gücendirmediğimiz, kırmadığımız, menfaatleriyle oynamadığımız devlet kalmadı. Ümidimiz, diğer gezegenlerde hayat ve yerleşim var ise, uzaydan geleceklerde…
Şimdi şapkayı önümüze koyup düşünmeliyiz. Bu durumdan nasıl çıkarız, bu çaresizlikten nasıl sıyrılırız, Türkiye’yi nasıl düzlüğe taşırız? Oturup yeniden iç ve dış politika hesaplarımızı yapmalı, kırmızı çizgilerimizi iyi çizmeli, hedefimizi net bir şekilde ortaya koymalıyız. Geceleri gördüğümüz rüyayı, gündüzleri uygulamaya kalkarsak eğer, Allah korusun daha büyük belalar bizi bulur. Bunun korkusunu ve endişesini yaşıyoruz. Ülkeyi yönetenler, kafalarındaki plan ve programları Parlamento ve milletle mutlaka paylaşmalı, hayati konularda bu iki temel adresten mutlaka onay almalı ve artık sağa sola sataşmaktan vazgeçerek, dostluk planlarını yeniden çizmeye başlamalıdır.