Değerli araştırmacı yazar İbrahim Okur, bitmez tükenmez bir sabır ve enerji ile eserler vermeye devam ediyor. Kitabın isminden de anlaşılacağı üzere, yazar küresel ölçekte hedefleri olan kundakçıyı anlatıyor. Kitabın başlangıcında Çinli bilge Sun Tzu’nun bazı sözlerine yer vermiş: ‘’En üstün mükemmellik düşmanın direncini savaşmadan kırmaktır.’’ Günümüzün küresel güçleri bu politikalarını imha silahlarının imha gücünü göstererek yürütmüyor, finansal manevralarla yürütüyor. Sun Tzu, düşman toprakları içinde casus kullanmanın düşmanı yenmenin, ona hükmetmenin en ucuz yolu olduğunu anlatır ve savaşmadan yenmenin ustalık gerektirdiğini, düşman üzerine ordular göndermenin çok çok pahalı bir yöntem olduğunu, mecbur kalmadıkça bu yola başvurmamak gerektiğini savunur. İbrahim Okur’un bu kitabı aynı zamanda 20. ve 21. yüzyıl şartlarında kendi ülkesinde iktidar olabilmek için kendi milletinin düşmanlarıyla önceden anlaşanların feci akıbetlerinin çarpıcı örnekleriyle doludur. ‘’Düzeni kundaklayanları tanımadan, izledikleri yöntemleri anlamadan, kullandıkları aletleri görmeden iyi ile kötüyü, doğru ile eğriyi, yalanı, dolanı tanımak, anlamak, bilmek, çözümlemek ve görmek mümkün değildir.’’ Yazar yakın tarihten örnekler vererek Irak İran savaşı esnasında Türkiye basınının halkı doğru bilgiye ulaştırmayı hedeflemediğini sağıyla soluyla bütün basın organlarının halkı manipüle etmek için tepeden verilen birtakım kararları halka benimsetmek üzere yapılandırıldığını, büyük ölçüde her adımda ABD çıkarlarıyla uyumlu olmaya özen gösterildiğini belirtiyor. İbrahim Okur’un bir başka iddiası: ‘’Bu kitabımızda gelişmekte zorlanan bazı ülkelerin röntgenini çekeceğiz. Söz konusu ülkelerin hepsi neoliberal söylemlerle kafeslenmiş, (ya da neoliberal söylemler aklama aracı olarak kullanılmış) istisnasız bütün yöneticileri hırsızlıklarıyla tescilli ülkelerdir. Kitabımıza konu edilen bütün ülkelerin liderleri, büyük güçler tarafından sıfırdan sivriltilmiş kimselerdir. Kimisi çavuşken general hatta mareşal yapılmıştır, kimi işgal güçlerinin muhbiridir, kimi de kaçakçılık mesleğinden gelmektedir. Hatta uyuşturucu tacirleri arasından transfer edilen de vardır.’’ Yazar bu kitabında aşağıdaki ana başlıklarda belirttiği ülke ve yöneticileri masaya yatırmaktadır.
1- KLEPTOKRATLARIN EN ÜNLÜSÜ KATOLİK ÇAVUŞ MOBUTU SESU SEKU KONGO’YA NASIL BAŞKAN YAPILDI?
2- GENELEV İŞLETEN LAURENT KABİLA MOBUTU’NUN KOLTUĞUNA NASIL OTURTULDU?
3- ON DÖRT YIL ETİOPYA’YI YÖNETEN SOSYALİST MENGİSTU’NUN AÇLIK FELAKETİNDEKİ ROLÜ NEDİR?
4- HALKININ SÖMÜRÜDEN KURTULMAK İÇİN ÜMİT BAĞLADIĞI SİAKA STEVENS, SİERRA LEONE HALKINI NASIL SOYDU? 5- KATOLİK AJAN MARCOS, FİLİPİNLERİN BAŞINA NASIL GEÇİRİLDİ?
6- KATOLİK TRUJİLLO, ABD DENİZ PİYADESİ İKEN DOMİNİK’TE KOLTUĞA NASIL VE KİMLERİN YARDIMIYLA OTURDU?
7- HAİTİ’Yİ KENDİLERİNİN DEV BİR BANKA HESABI GİBİ GÖREN DUVALİER AİLESİNİ BAŞA KİMLER GETİRDİ?
8- ENDONEZYA KLEPTOKRATI SUHARTO KOLTUĞA NASIL KURULDU?
9- KATOLİK PİNOCHET, ŞİLİ’Yİ NASIL ZİMMETİNE GEÇİRDİ?
10- NAMLI UYUŞTURUCU BARONU PABLO ESCOBAR KOLOMBİYA’YI NASIL VE KİMLERİN YARDIMIYLA YÖNETEBİLDİ?
11- JAPON GÖÇMEN FUJİMORİ’NİN PERU’DAKİ MARİFETLERİ VE DIŞ BAĞLANTILARI
12- RUSYA’DA GORBAÇOV, YELTSİN VE MEDYA’NIN YARATTIĞI YENİ ÇAR PUTİN’İN ÇETELEŞME FAALİYETLERİ NASIL TIRMANDI?
13- ÇİN KOMÜNİST PARTİSİ HEM KAPİTALİST HEM DE KOMÜNİST OLMAYI NASIL SÜRDÜRÜYOR?
İbrahim Okur günümüzde batılı entelektüellerin toz pembe hayaller peşinde koşmadığını, görünen başarısızlıkların sebeplerine kafa yorduğunu yazarak, Türk aydınlarının da bu tartışmalara küresel ölçekte katılabilmesini, bunun için öncelikle dünyada olup bitenler hakkında doğru bilgiye ihtiyaç olduğunu vurgulamakta ve devamla: ‘’Basit siyasi hesaplarla, ideolojik saplantılarla çarpıtılmamış bilgiye erişemedikçe bu tartışmalarda tutarlı bir rol oynama imkanı yoktur… Gerçekle bağ kurmadan oluşan fikirler amacın tam tersine süreçlerin yaşanmasına hizmet eder ancak. Fırsatları görüp değerlendirmek için iş birliği ortamı gerekirken, bile bile yanlış bilgi ya da doğrudan doğruya yalan haber veya hile yaparak yönlendirme veyahut için gerçek kırıntıları serpiştirilmiş çarpıtılmış bilgi, bizi toplum katmanları arasında kültürel bir uçuruma doğru sürükler.’’ ‘’90’lı yıllar, neoliberal beklentilerin tavan yaptığı yıllardı. Gelecekten söz eden eserlerin büyük kısmı neoliberalizmi göklere çıkarıyordu. Neoliberalizm sayesinde yoksullarla zenginlerin arasında uçurumun kapanma sürecine gireceğini, gelir eşitsizliğinin önüne ancak neoliberalizm sayesinde geçilebileceğini, neoliberalizmin toplumsal evrimin son evresi olduğunu, artık daha ileri bir evrenin mümkün olamayacağını söyleyen görüşler revaçtaydı.’’ ‘’O yıllarda Irak ve İran’daki gelişmeleri yakından izlemeye çalışırdım. Irak’ın işgalinin ve Saddam’ın uzaklaştırılmasının bölgeye barış getireceğini söylerlerdi. ‘’ABD ve Britanya, ne olursa olsun Irak’ı kurtarmak ve Orta Doğu’ya Amerikan tarzı bir aydınlanma nakletmek için görkemli bir ahlaki misyona kendilerini adamışlar izlenimi vermeye’’1 çalışıyordu. Orta Doğu’ya demokrasi götüreceklerdi. Amacın Irak’ı tarumar etmek ve Arap dünyasının potansiyel lider ülkesini mahvedip Suudi Arabistan’ın iş birlikçi egemenlerini rahatlatmak olduğunu anlamıştım.’’ ‘’Türkiye’ de ise AKP, Irak’ı mahvetmek isteyenlerle önceden anlaşarak iktidara taşınmıştı. Recep Tayyip Erdoğan onlarca kez kameralar önünde yaptığı konuşmalarda BOP eş başkanı olduğunu söyleyerek övünüyordu. Şimdi ‘’bizi aldattılar’’ diyor. Oysa o zamanlar bugünkü Ortadoğu açmazını haber veren, dünyada olup bitenden haberdar, konulara çıkarsız ilgi duyan fikir adamları vardı. Bugün aldatıldığını söyleyenler, o zamanlar ileri görüşlü aydınlara ağzına geleni söylüyordu.’’ İbrahim Okur’un bu tespitlerdeki haklılığına birkaç örnek vermek gerekirse: ‘’Kahraman Amerikan askerlerinin evlerine sağ salim dönmeleri için dua ediyorum…’’ sözlerini ve ‘’Biz ABD-İsrail ve İngiltere’den oluşan savaş ittifakının parçasıyız’’ sözlerini hangi siyasetçiler ne zaman söylemişti hatırlayanınız var mıdır? (E.B.) Türkiye Suriye bataklığına aynı sakil zihniyetin ‘’stratejik körlüğü’’ sebebiyle düştü. Küresel güç odaklarının aynen Saddam rejimini çökertmekte olduğu gibi Suriye rejimini çökertme gayesinin esas sebebinin İsrail’in güvenliğini sağlamak ve bölgede İsrail’e dost bir yapay devlet oluşturmak. Bir başka körlük de Suriye rejiminin Rusya Federasyonu ve İran devleti için vazgeçilmez stratejik bir müttefik olduğu görülemedi. Bu ‘’stratejik körlüğün’’ sonucunda resmi rakamlara göre beş milyona yakın Suriyeli göçmenin Türkiye bütçesine yüz milyar dolara yakın bir yük getirmiş olması ayrıca yine küresel güçlerce kurgulanan ‘’stratejik göç mühendisliği’’ yoluyla Türkiye’nin nüfus yapısının allak bullak edileceği bir tehlike ile karşı karşıya kalınması karımız oldu.
Konunun önemine binaen haftaya devam edeceğiz.
*İbrahim Okur Okursoy Kitapları 25 www.ibrahimokur.com
Kitap 24 x 16 sm boyutlarında olup 384 sayfadır ve 780 dipnotu vardır. On iki bölümden oluşmaktadır. On üç ülkenin 20. yüzyıldaki ekonomi-politik tarihini incelemektedir.
1David Harvey, Yeni Emperyalizm, Sel Yayınları, 2016, sayfa 18