Koylar elden gitmesin, aman Gökova’ya dokunulmasın, Hisarönü ellenmesin dedikçe, buraları inadına imara açılıyor.
Kisebükü’ne kıymayın, oraya otel filan yapmayın,doğal güzelliğini bozmayın diye yalvardık adeta. Bir otel yapılacağını biliyorduk, itiraz edince sayıyı ikiye çıkardılar. Mazı’ya dikkat edin, kaçak yapı aldı başını gitti, köyler sahipsiz diye uyardıkça, kazmayı küreği kapan inşaata daldı. Yangından mal kaçırır gibi,yerel seçimi fırsat bilenler,arsalarına binaları dikiverdiler.
Sıra Çökertme’ye geldi. Biz Kisebükü ile Mazı’yı kurtarmaya çalışırken,meğer Çökertme’ye de imarı getirmişler. İnternette açın Şehircilik Bakanlığını,boy boy imar planlarını görürsünüz. Çökertme’den çıkan Halil’im, Allah’tan o güzelim koyların biçildiğine tanık olmadı. Olsaydı eğer, bakın kıyameti ne biçim koparırdı.
Dikkat ediyorum, çevrenin yağmalanmasına,doğal güzelliklerimize zarar verilmesine, genelde yabancılar karşı çıkıyor. Bodrum’lunun fazla ses çıkardığı yok,hep Bodrum’a dışarıdan gelip yerleşenler mücadele bayrağını açıyorlar, tepki koyuyorlar. Çöplük taşınsın diyenler yabancı, inşaatlar artık dursun diyenler yabancı,düzgün arıtma isteyenler yabancı, otel yapımında arz-talep dengesine dikkat çekenler hep yabancı. Tek tük Bodrum’lu yok değil ama,genelde yabancılar sahip çıkıyorlar Bodrum’a. Hani Bodrum’luların ‘’bunlara da ne oluyor yahu’’ dedikleri…
Değirmenleri yazdık aylar önce. Birkaç yabancı bisikletleriyle gidip protesto ettiler. Sandık ki, Bodrum’lu ayağa kalkacak ve bu çok değerli panoramik tepeye sahip çıkacak. Kimse kılını bile kıpırdatmadı.Öyle olunca,tepenin öbür yanında da inşaat başladı.Artık bundan sonra oraları korunamaz. Zaten korunmasını isteyen bizden başka kimse de yok ki…
Karaada elden gidiyor dedik. İller Bankasının eski genel müdürüne tahsisi yapmışlar bile. Önce termal suyu çıkaracak,sonra sahile bir büyük otel dikecek, enerjiyi de rüzgar fırıldaklarıyla sağlayacak… Yeldeğirmenlerine göz yumdular ama, Bodrum’lular işte buna kayıtsız kalmazlar zannettik. Buna da tek bir itiraz gelmedi. Hatta bu sefer yabancılar bile ses çıkarmadılar. Peki Bodrum tepelerinin tahsisi işine ne demeli? Ona sessiz kal,buna göz yum, tepeler gitse ne olur? Böyle düşünmüş olmalılar ki, Bodrum’dan ne bir ses, ne bir nefes duyulmadı…
Koylarımız, doğal güzelliklerimiz milletin malı. Bunlar milli servetimiz bizim. Öyle plansız programsız ele alıp, heder edemeyiz buraları. Bodrum’a elbette otel yapılacak, ihtiyaç sahipleri elbette evlerini yapacaklar. Ama arz talep dengesini gözetmek lazım. Ciddi bir planın üzerinde anlaşmak lazım. Bodrum’un otelleri iki-üç ay iş yapıyor. 9 ay bomboş duruyor. Böyle bir tabloda otel yapmaya devam edilir mi, yapılanlara akıllı yatırımlar gözüyle bakılabilir mi? Son yıllarda yapılan 40 bin ev,hala müşteri bekliyor. Durmadan dükkan yapılıyor Bodrum’da. İhtiyaç var mı, yok mu kimse aldırmıyor ki…
Mevcutların altyapısı yetmiyor,şimdi kalkmış bunlara bir de yenilerini ekliyoruz. Durumun vehametini anlamak için, mimar Ali Dizdar’ın yaptığı o muhteşem çalışmaya, o hava fotoğraflarına, o planlara bakmak lazım.Vicdanı olanlar böyle bir gelişmeye seyirci kalamazlar. Bodrum’un bitirilme kararına duyarsız davranamazlar.
Artık sefertası gibi ev yapma modelini terk etmeliyiz. Hele köylerde beş dönüme bir ev izni vermeliyiz. Avrupa’da olduğu gibi, bahçe içinde çiçeklerle süslü evler olmalı bunlar. Boş kalmaya mahkum oteller ve apartlar yerine, ailelerin işlettiği pansiyonları teşvik etmeliyiz. Betondan kaçan Avrupa’lı turist, pansiyonları tercih ediyor artık. Dünyada dalga dalga yayılan bu tercih, Türkiye’yi de etkisi altına almalı.
Memleket elden gidiyor,ülke parçalanma tehlikesi geçiriyor, biz kalkmış Bodrum ile Çökertme ile, Mazı ile, Gökova ile, Hisarönü ile uğraşıyoruz. Demek ki gücümüz buralara yetiyor.50 yıldır bu bölge için,Ege ve Akdeniz için uğraştık, 72 yıllık bir ömrü tamamladık ama, geriye ne kaldıysa, son nefese kadar mücadeleye devam edeceğiz. Dosta düşmana duyurulur…