Biz başarıları alkışlayan bir millet değiliz. Daha çok eleştirmeyi, eksik ve noksanları göze sokarcasına göstermeyi, hata arama müfettişliğine soyunmayı severiz.
Çevremizde hiç mi güzel bir şey olmuyor, her şey gerçekten kötü mü, ilaç olsun bir güzelliğe değmiyor mu gözlerimiz? Evet, memleketimizde çok kaygı duyulacak şeyler yaşıyoruz. Geleceğimizden endişe ediyor, güvenliğimizi tehlikede görüyor, yarın başımıza nelerin geleceğini bilemiyoruz. Doğru ama, böyle karanlıkların içinde aydınlıklar da beliriyor bazen. Politika ile uğraşmaktan, siyasetle yatıp kalkmaktan, milli değerleri koruma savaşı vermekten bunları göremiyoruz. Görsek bile, topluma bu güzel haberleri verecek vaktimiz kalmıyor. İyi ve güzel, kötü ve çirkinin gerisinde kalıyor hep.
Gelin hiç değilse bugün, yaşadığımız çevredeki güzelliklerin üzerinde duralım. Bakın, Bodrum’da engelli plajı açıldı. Artık engelliler de rahatça denize girebilecek, Allah’ın verdiği nimetleri, imkanları birlikte kullanabileceğiz artık. Her zaman yol göstermek amaçlı eleştirdiğimiz Bodrum Belediyesini, bu kere gerçekten alkışlamak gerek. Böylesine önemli bir sosyal projeye ciddi bir destek vererek, Bitez Yalısı’ndaki güzelim yeri, engellilere tahsis etmekle kalmadı, tüm donanımını da yüklenerek, yönetimdeki sorumluluk açısından tam puanı hak etti. Bodrum Sağlık Vakfı’nın bu müthiş projesi, görülmeye değer doğrusu. Engelliler özel araçlarla denize girebiliyor, serinliyor, yine engelli personelin çalıştığı kafeden ihtiyaçlarını karşılayabiliyor. Hepimizi heyecanlandıran bu güzel girişim, sadece bizim medyamızda değil, Avrupa gazetelerinde de yer aldı. Aylardır Türkiye’deki kötü gelişmeleri veren yabancı gazeteler, ilk defa Bodrum’daki bu güzelliği yansıtmak, methetmek zorunda kaldı.
Yine Bodrum’da, dünyaya örnek klasik müzik konserleri, Bale festivalleri yapılıyor, piyano resitalleri veriliyor, keman virtüözleri binlerce sanatseveri mestediyor. Bir sanat şöleni yaşanıyor Bodrum’da. Dünyada ilk olarak bir marinanın çekeğinde 5000 kişilik, hem de günlerce süren konserler yapılıyor, ülkemizin ve dünyanın en ünlü sanatçıları burada çalıyorlar. D-Marin konserleri olarak tanınan bu organizasyonun geliri ise, Bodrum Sağlık Vakfı ile Otizm Derneğinin sosyal projelerine paylaştırılıyor. Burada Doğuş Holding yöneticilerini ve Marinalar Genel Koordinatörü Ali Bezirgan’ı kutlamak, alkışlamak gerek.
Bir başka sanat şöleni de, Gümüşlük’te antik taş ocakları çevresinde düzenlendi. Günlerce süren ve sanatseverlerin büyük takdirlerini kazanan bu konserlerde de, dünyanın çaplı sanatçıları sahne aldı, hepsi de ayakta alkışlandı. Yıllardır imkansızlıklar içinde çabalayan, buna rağmen büyük başarılara imza atan Gümüşlük Festivali yöneticileri de, Bodrum’un yüzünü güldürdü. Burada dünya çapındaki piyanistimiz Gülsin Onay’ın hem konseri, hem de tükenmez çabalarıyla festivale verdiği destek, her türlü övgünün üzerindeydi.
Antik tiyatro ve Kale’deki konserler de dikkate alınırsa, Bodrum yakın bir gelecekte Temmuz-Ağustos festival ve etkinlikleriyle dünyanın sanat gündemine oturacak bir yolculuğa çıkıyor. Bunlar güzel, iyi ve sevindirici gelişmeler değil mi? Demek ki neymiş, bunca olumsuz ve bizleri milletçe üzen hadiselere rağmen, güzel şeyler de oluyormuş çevremizde. Bunları da görmeliyiz mutlaka.
Bir başka başarı da, ERA Yelken kulübümüzden geldi. Yıllarca Erman Aras başkanlığında yelken sporuna hizmet veren ve binlerce gence deniz ve yelkeni sevdiren bu kulübümüz, bu yıl Türkiye Optimist birinciliğini kazanıp, tüm kupaları Bodrum’a taşıdı. ERA kulübünü, Başkanı Erman Aras’ı, değerli antrenörü Serkan Dalgacı’yı ve tüm sporcuları yürekten alkışlıyoruz.
Kim demiş Bodrum’dan pek marka çıkmıyor diye. Halikarnas çıkmadı mı önce, ünü tüm dünyaya yayılmadı mı? Keza Bodrum mandalinası öyle değil mi? Bodrum Mutfak, Kısmet Lokantası, Fener Restoran, Sait, Bargilya ne peki? Görüyorsunuz Bodrum’un markaları giderek artıyor, şimdi de bu zincire Cıngıllıoğlu firması katıldı. Yalıkavak’taki son mağazasını görmenizi isterim. İnanın Avrupa’da yok böylesi. Bu kadar bol çeşidi olan ve içeri girdiğinizde iştihanızı kamçılayan ürünleriyle tam bir lezzet durağı… Sahibi Mehmet Cıngıllıoğlu’nu tanırım. Tırnaklarıyla kaza kaza tırmandı, yıllarca köylerden topladığı sütlerle peynir imal edip, bunları pazarlarda sattı.Bugün halen Bodrum pazarındaki standında bile çalışıyor, bu yüzden patronluğun keyfini bile çıkaramıyor. Bugünün Cıngıllıoğlu markası, Istanbul ve Ankara şarküterilerini bile zorluyor. Bodrum’dan vakumlu peynirler-zeytinler- börekler Türkiye’nin dört bir tarafına gidiyor artık. Özellikle Yalıkavak’ta açılan yeni mağazaya uğrayınız, bana hak vereceksiniz.
Son olarak, iki değişik müesseseden de bahsetmek istiyorum. Biri Havaalanının hemen çıkışındaki benzinlikte yer alan “Sultan Sofrası” diye bir lokanta, diğeri ise Bardakçı’daki TAY adlı plaj ve restoran… Sultan Sofrasını tesadüfen tespit ettim. Maraşlı bir aile işletiyor. Müthiş lezzetli yemekleri var. Hele bir güveçte kuru fasulyesi, mantısı, çoban kavurması ve bulgur pilavı var ki, insan yemeğe doyamıyor. Pırıl pırıl, tertemiz bir mutfağa sahip bu müesseseye uğramayı ihmal etmeyin. Tay’a gelince; Bodrum’un içinde denize girecek yer bulamayanlar için güzel bir plaj ve donanımlı mutfağa sahip iyi bir restoran.. Öyle yabancı hayranlarının biç dediklerinden değil, belki daha mütevazi ama,daha özenle işletiliyor ve daha güvenli ve temiz. Değirmenlere giden yola gelmeden sağa aşağı saparsanız, doğruca TAY plaj ve restoranına gidersiniz. Burada diğerleri gibi bir servet değil, normal bir ücret öder ve memnuniyetle çıkar gidersiniz. Buraları davet kabul etmeyip yemek paralarını cebimden ödediğim için rahat yazıyorum. Bunu da belirtmekte fayda görüyorum.
İşte Bodrum’daki güzelliklerden birkaç örnek…