Gazetecilik kolay bir iş değildir.Beyni hür,gönlü ve vicdanı hür,satışa kapalı kalemi hür olursa bir gazetecinin,devlete ve millete,yaşadığı topraklara ve mesleğine hizmeti büyük olur.Bir gazeteci tüccar değilse eğer,ülkenin menfaatlerini kendi kişisel çıkarlarının önünde taşıyorsa hep,hiçbir baskı ve güç karşısında eğilmiyorsa,korkmuyorsa,olayların üzerine sorumluluk,cesaret ve kararlılıkla gidiyorsa, o gazeteci görevini tam yapıyor demektir.
Günümüzde gazetecilik,meslek ahlakı açısından da,karakter açısından da,görevi icra biçimi ve kuralları bakımından da ağır yaralar aldı.Siyasetçilerin ve tüccarların elinde oyuncak oldu.Gerçek ve ahlaklı gazetecilik,(istisnaları hariç)tarihe gömüldü denilebilir.Bugün millet nasıl ikiye bölündüyse,gazetecilik mesleği de öyle ikiye,hatta üçe,dörde bölündü.Bu bölünmede ayakta kalabilen gerçek gazeteci sayısı,maalesef fazla değil.
Türkiye'de bugün gerçek gazetecilere gözle görülür bir düşmanlık var.Kamu görevini hakkıyla yapan,millet adına kurumları denetleme görevini büyük bir sorumlulukla yerine getiren,devletin ilkelerine ve yasalarına saygılı meslekdaşlarımıza karşı,adeta bir yaylım ateşi açıldı.Yanlışların ve ülke çıkarlarının aleyhindeki girişimlerin üzerine korkusuzca yürüyen gazeteciler tehdit ediliyor,onlara ağır baskılar yapılıyor,gülünç gerekçelerle hapsediliyor.Yanlışları alkışlayanlar,iktidar gücünden faydalanan ve nemalananlar ise,bir elleri yağda,bir elleri balda yaşıyorlar.
Sadece gazeteciler değil,milletten ve ülkenin çıkarlarından yana görev yapan gazete,dergi ve televizyonlar da,çok büyük baskılar altında çalışarak,ayakta kalmaya gayret ediyorlar.Devletin müfettişleri soluk aldırmıyor bunlara,baskınlar yapıyorlar,defterlerine elkoyuyorlar,ağır vergi cezaları getiriyorlar,hatta bazılarını kapatıyorlar da..Anayasa'da ''kapatılamaz-elkonulamaz''hükmü varmış,aldırmıyorlar bile.Ayrıca kaba kuvvete başvuranlar da var.Gazeteciler dövülüyor,yaralanıyor,gazetelerin camları,çerçeveleri kırılıyor,inanılacak gibi değil ama,bütün bunlar rahatça oluyor Türkiye'de.
Eğer basın mesleği güçlü olsaydı,gazetecilikle ticaret böylesine birbirine bulaşmasaydı,benim meslek ve meslekdaşım dik durabilseydi,mesleki kuruluşlar korkusuzca mücadele edebilseydi bu çağdışı ve yasalara aykırı tutum ve davranışlarla,bu günleri yaşamazdık.Siyasetçiler bu boşluğu ve açığı iyi değerlendirerek,basını ve medyayı ayakları altına alıp,üzerinde kahkahalarla tepinerek,intikamlarını alıyorlar şimdi.
Gazetecilik görevini yaptığı için hakkında dava açılan ve tutuklanan meslekdaşlarıma çok üzülüyorum.Bugün Can Dündar,Erdem Gül,dün Tuncay Özkan,Mustafa Balbay,Soner Yalçın ve diğerleri kumpaslarla,düzmece suçlamalarla,havada kalan iddialarla hapse atılmışlardı.Basın hürriyetinin üzerine yürüyen,mesleğini yapmaya çalışan gazetecileri korkutan,hapse atan iktidarların hiçbiri muvaffak olamadı,olamaz da.Sadece Türkiye'de değil,dünyanın her tarafında da durum aynıdır.Hıncını basından almaya çalışan tüm iktidarlar,tarihin karanlık boşluğuna gömülüp,kaybolup gitmişlerdir.
Bir gazeteci aldığı haberi,elbette araştırarak millete duyuracak ve onun haber alma özgürlüğüne en iyi şekilde hizmet edecektir.İçi silah dolu tırlar gidiyor,gazeteciler haber alıp,bunu fotoğraflarıyla beraber yayınlıyorlar.Bunun neresi suç ,neresi devlet sırrı anlayamadım.Devlet sırrı olsa,bu haber zaten gazetecilere ulaşmazdı.Eğer ulaşmışsa,bu işte görevli tüm bürokratlar en tepeden en aşağıya kadar hepsi,ağır cezalık suç işlemişlerdir.Bunlar hakkında herhangibir soruşturma açılıp takibat yapılmadan,hem de 6 ay sonra iki gazeteciyi sanki gizlilikten sorumluymuşlar gibi hapse tıkmak,doğru birşey midir?Buna yönetimin akıl tutulması diyenler,bence de haklılar.
10 yılı devlet hizmetinde geçen 54 yıllık bir gazeteciyim.Ne iktidarlar,ne liderler gördüm,görevini kötüye kullanan nice amirler,memurlar tanıdım.1972-1980 terör döneminin tüm ölüm listelerinde yer aldım.Allahtan başka hiç kimseden korkmadım,yılmadım,kalemimi satmadan,gazetecilik şerefini yerlerde süründürmeden görevimi yapmaya çalıştım.Bugün hala mesleğimi sürdürmeye ve beni adam eden bu ülkeye,bu devlete,bu millete yazılarımla hizmet etmeye çalışıyorum.Sizlere şunu itiraf etmek zorundayım ki,bu memleketin gerçek gazetecilerinin çoğu evlerinde işsiz güçsüz oturmaya mahküm edildiler.Böyleleri ne iktidarın,nede iktidarla iyi geçinmeye çalışıp para kazanan gazete ve televizyonların işine gelmediler.Bazı patronlar korkup,gerçek gazetecilerin işine son verdiler.Bazıları da,onlardan doğruları değil,patlıcanın faziletini yazmalarını istediler.Bugün Türkiye'de inanılmaz bir gerçek gazeteci erozyonu var ve bu ülkenin çok kıymetli gazetecileri,maalesef bugün mesleklerini icra edemiyorlar.Allahtan internet gazeteleri var da,çoğumuz oralara yazıyoruz artık.
Yeri gelmişken,çuvaldızı biraz da kendimize batırmakta fayda var.Gazeteciliği kullanarak para kazanmaya çalışan ve servet edinen gazeteciler,mesleğin siyasetçilere malzeme haline gelmesine sebep olmuşlardır.Kötü gazetecilerin ortaya koyduğu fotoğrafın içine,ister istemez tüm gazeteciler girmişlerdir.Bütün bu rezaletlere kayıtsız kalan mesleki kuruluşlarımız da,yangının daha da büyümesine yardımcı olmuşlar ve siyasetçilerin basın düşmanlığını azdırmışlardır.Kötü gazeteciler zamanında bu meslekten ayıklanabilselerdi eğer,gazetecilerin tümü de saran yangının alevleri arasında kalıp,bu derece zarar görmeyeceklerdi.
Neyse,atalarımız (zararın neresinden dönülse kardır)demişler.Bizim mesleğin büyükleri,deneyimli ve donanımlı ağabeylerimiz,gazeteciliği çıkarlarına alet etmeyen değerli yöneticilerimiz,nerelerde yanlış yaptığımızı iyi tespit edip,iyice eğilip bükülen mesleğimizi yine ayağa kaldırıp,eski saygınlığını kazandırmak için,kollarını sıvamalılar. Tanınamayacak hale gelen gazeteciliğin,mutlaka bir revizyona ihtiyacı var.Bunu yapmazsak,karşılıklı şikayetler sürer gider ve kamu kurumlarını milletin adına denetleme görevine sahip gazetecilik mesleği,süründüğü yerden kolay kalkamaz.