DUAYEN

Gelecek Nesile Devir

     Yapmayın… Kıymayın Gökova’ya, o güzelim koyları bozmayın, izin vermeyin yapılaşmaya.

     Görsel değerlerimizin fotoğraflarıyla oynamayın. Dokunmayın denizimize, ormanımıza, akarsularımıza. Koca koca iş makinalarını sokmayın buralara. Kaçırmayın hayvancıklarımızı, bozmayın huzurlarını.

     Hayatında denize ayağını sokmayanlar, denizle dost olamayanlar, doğayla barışık yaşamayı bilemeyenler, tanrının yarattığı o muhteşem güzellikleri fark edemeyenler, zarar vermesinler Gökova’ya, Hisarönü’ne, Dalyan’ın İztuzu’na, Kisebükü’ne, Adalıyalı’ya…

     Kisebükü’nde inşaat başlarsa, arkası çorap söküğü gibi gelir. Kimse tutamaz diğer koyları, yeşilin ve mavinin betona yenik düşmesini kimse önleyemez. Deniz turizminden,mavi yolculuktan bahsedemeyiz artık.

     Her yeri otelle doldurursak, her yere peynir kalıbı gibi siteleri kondurursak, Gökova’ya ticari gemi limanları yapmaya kalkışırsak, sadece mavi yolculuğu değil, amatör denizciliğimizi de, deniz sevdamızı da öldürürüz.

     Türkiye koskoca bir ülke, başka yer kalmadı mı ki, gözbebeğimiz gibi korumamız gereken yerleri betona ikram ediyoruz. Buraları 30 yıldır iyi-kötü korundu. Şimdi Özel Çevre Koruma Kurumunu da yok ettik. Ne olacak peki, kim koruyacak buraları?

     Kıyı planları yapılıyor, sektörün görüşünü alan yok. Planı yapanların denize ilgisi ve sevgisi yok. Öyle olunca denizlerimiz, sahillerimiz, koylarımız Allah’a emanet gibi duruyor. Bu işler bilgi ister, vizyon ister, plan için cetvel kalem yetmiyor ki… Deniz turizmi farklı bir şey, termal turizmi daha farklı. Hepsini genel turizm torbasının içine atar ve sallayıp durursak, o zaman duvara vururuz.

     Gökova’da limanın işi ne? Ne yükleyeceğiz buradan gemilere? Öyle bir üretim, fabrikalar filan yok ki orada. Muğla’nın mermerini yollayacak Gökova’dan başka yer mi bulamadılar? Zaten Termik santralle büyük zarar verdik Gökova ve çevresine. Bari bir de ticari gemiler için yapacağımız limanla zararı büyütmeyelim.

     Mavi yolculuğu,deniz turizmini küçümsemeyin. Türkiye’nin 50 bin yataktan fazlası var denizde. Karadaki otelin yatağını ortalama 60-70 liraya satarsınız ama, denizdeki güzel bir teknenin yatağını 100-150 Euro’ya pazarlayabilirsiniz. Ayrıca binlerce yerli ve yabancı özel tekne huzurla ve özgürce dolaşır Gökova’yı, koylarını ve köylerini. İkmal yaparlar buralarda, restoranlarında yemek yerler, köyleri gezer çoğu.

     Bir yeri,bir bölgeyi korumak demek, herşeyi yasaklamak, o güzellikleri yaşamak isteyenleri kısıtlamak demek değildir. Ama planlı, programlı yapmalıyız her şeyi. Gökova, Hisarönü gibi yerleri ve koylarını bakir bırakmalıyız. Bu güzellikleri sadece bizim değil, gelecek kuşağın da aynı değerde ve güzellikte yaşamasına fırsat tanımalıyız. Dünyada bir marka haline gelen mavi yolculuğa en küçük bir zarar vermemeliyiz. Tekne sahibini, denizciyi, yaşam gücünü denizden ve doğadan alanları küstürmemeli, ürkütmemeli, aksine teşvik etmeliyiz.

     Bir dünya şahaseri olan İztuzu’na kaplumbağa hastanesi yapacaklar. Yahu o bölgede insanın gideceği doğru dürüst bir hastanesi yokken, kaplumbağalara bu özel muamele niye ki..? Dokunmayın hayvanlara, bırakın kendi hallerine, dünyayı kendimize güldürmenin alemi var mı? Orada kaplumbağalar için bir prefabrik çalışma merkezi ve hatta havuzlar da yapılmıştı. Anlaşılan şimdi, betondan bir büyük hastane ile lojmanlar da yapacaklar, böylece orayı da berbat edecekler. Farkındalar mı bilmiyorum ama, eğer farkındalarsa kaplumbağalar da çok gülüyorlardır bu işe…

     Her neyse, aman denizlerimizi, koylarımızı, sahillerimizi, kumsallarımızı iyi koruyalım ve önüne gelenin sığ projelerine ve çıkarlarına kurban etmeyelim.

Yayın Tarihi
24.03.2014
Bu makale 6152 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!