İşte bu olmadı.
Herşey aklıma gelirdi de, Bodrum’un o yel değirmenleriyle süslü muhteşem tepesine kıyılacağı ve önüne kocaman bir otel kondurulacağı aklıma gelmezdi.
Yıllar önce salyangozcu Haspi Ağa’nın oteli olarak bilinen Clup M yapıldığında, yine döğünmüştü Bodrumseverler. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir kıyım yapılamaz, böyle bir doğa cinayeti işlenemezdi çünkü. O zaman çevre bilinci henüz oluşmamıştı Türkiye’de. Bu yüzden fazla gürültüsü çıkmamış, zamanla herkes alışmıştı bu feci tabloya.
Yıllar sonra (sanırım 30 yıl) aynı hata tekrarlanıyor. Bu kere tepenin Bodrum’a bakan yönüne, otel olduğu söylenen dev bir bina konduruluyor. Bu bina eğer çıkarsa, inşaat eğer tamamlanırsa, Bodrum’a yapılacak bu en büyük kötülüğün arkasından oturup gözyaşı dökmekten başka çaremiz kalmıyor.
Bilmeyenleriniz ve görmeyenleriniz için anlatayım. Karayolundan Bodrum’a inerken, gözünüze ilk çarpan Bodrum Kalesi, hemen arkasından da Bardakçı tepelerindeki Değirmenler Burnu denilen alandaki yel değirmenleri olur. O tepeye çıktığınızda göreceğiniz manzara, dünyanın hiçbir ressamının düşünemeyeceği zenginlikte ve görsel güzelliktedir. Burası sadece Bodrum’un değil, Türkiye’nin ve hatta dünyanın sayılı yerlerinden biridir. Tıpkı Brezilya’nın Rio şehrindeki İsa’nın tepesi gibi..
Buradan Bodrum’un şahaser bir görüntüsü vardır. Sol tarafa baktığınızda şehrin merkezini, Karaada’yı, Gökova çıkışını, karşıda Datça dağlarını görürsünüz. Sağa baktığınızda ise Bitez’den başlar, Halikarnas’ın tüm güneyini seyredersiniz. Biraz açıkta Yunan’lıların Kos adası dahil, panoramik bir görüntüye sahiptir bu tepe. Bodrum’a gelip de, burayı görmeden giden kimse yoktur. O tepede ne aşklar yaşanmış, ne romantik evlenme teklifleri yapılmış, ne damat ve gelinler orada fotoğraf çektirip, beraberliklerini ölümsüzleştirmiştir.
Talihsiz bir kaderi vardır bu Değirmenler Burnu’nun. Dünyanın bu en güzel manzarasındaki değirmenler, akıl almaz yasalar yüzünden bir türlü onarılamamış, köhne ve yarı yıkılmış bir şekilde birer ’’utanç heykeli’’ görüntüsünden tüm gayretlere rağmen bir türlü kurtulamamıştır. Hiç unutmam, 20 yılda tam 3 Turizm Bakanını protokol dışı bu tepeye çıkardım. Buranın düzenlenmesini, değirmenlerin onarılmasını, tepeye küçük ve şık restoran ve kafelerin, minik alışveriş kulübelerinin yapılmasını rica ettim.Hatta sözünü de aldım. Ama Bakanlar bile Anıtlar Kurulunun o saçma sapan kararını aşamadılar ve sözlerini tutamadılar.
Bodrum’un gelmiş geçmiş tüm kaymakamları, Belediye Başkanları, sivil toplum örgütleri dahil bu konuyla ilgilenmeyen, çaba göstermeyen kimse kalmadı ama, yine de sonuç alınamadı. Bu değirmenlerden birine sahip olan Deniz Ticaret Odası Başkanı Gündüz Nalbantoğlu planlar yaptırdı, projeler çizdirdi ama derdini kimseye anlatamadı. Şimdiki Kaymakam ve Belediye Başkanı elele vererek, bu tepenin kurtarılması için çalışmalar, düzenlemeler yaptılar, yolunu asfaltladılar ama, onlar da aşamadılar Anıtlar Kurulu engelini.
İşte bu kimsenin aşamadığı engeli, birileri Ankara’dan aşarak, o güzelim tepeyi mahvediyorlar. İzni alanların, devletin en büyüklerinden birinin yakını olduğu söyleniyor. Kim olduklarını biliyorum ama, elimde ispatlayacak belge olmadıkça açıklayamam. Biz o terbiyeyle büyümüş ve mesleğin bu en basit kuralına uymak zorunda olan gazetecileriz.
Otelin yapıldığı alan sahipli, arazisi tapulu, komünizm gelmediğine göre bu otel yapılabilir mantığı ‘’milli menfaatleri’’ çiğneyen bir mantıktır. Devlet o tepeyi ülkenin ve halkın yararına istimlak edebilir, sahiplerine rayiç değer üzerinden bedelini ödeyebilir veya aynı değerde bir arazi vererek, işi tatlıya bağlayabilir. Böyle yapılmadan, yangından mal kaçırır gibi hemen otele başlanması,çok yanlış ve çok düşündürücü bir karardır.
Bodrum’a otel yapmayalım mı? Yapalım ama, böylesine kıymetli ve görsel güzelliğin taçlandığı yerleri otellerle çirkinleştirmeyelim. Hem Bodrum’un 3 aydan fazla çalışmayan otellerini dolduramıyoruz ki, yenilerini yapalım.. Sözün kısası Değirmenler tepesindeki henüz istinat duvarları çıkmaya başlayan inşaatı derhal durdurmalıyız. Buraya gidip, o feci manzarayı gören herkes, eğer vicdan sahibiyse, bu otelin yapılmasına rıza göstermemelidir. Tabii sahiplerinin de mağdur edilmemesi kaydıyla…