Aklı başında insanların, iktidar nimetlerinden beslenmeyenlerin,Türk Milleti'nin birlik ve beraberlik içinde, güçlü ve mutlu yaşamasını isteyenlerin, ülkenin bugününe bakıp memnun olmaları mümkün mü?
12 yıl önce böyle yoğun gökdelenlerimiz, alışveriş merkezlerimiz, çift şeritli yollarımız, olmayan adaletimizin görkemli sarayları, pek çok ilde havaalanlarımız, öyle bol özel hastanelerimiz filan yoktu ama, onurlu ve saygın bir devletimiz vardı. Güçlü bir orduya, siyasetin güdümünde değil devletin emrinde görev yapan bir polis kadrosuna, deneyimli ve donanımlı bürokratlara ve memurlara sahiptik. Eksiklerimiz vardı, aksaklarımız vardı, geçmiş dönemlerde de usulsüzlük ve yolsuzluklarımız vardı ama, böylesine rezaletler dizisini, üstelik de bu boyutlarda hiç yaşamamıştık.
Türkiye dün bir hukuk devletiydi, bugün değil… Dün sağlam ve laik bir Cumhuriyetimiz vardı, bugün hırpalanmış ve ciddi yaralar almış bir Cumhuriyete sahibiz. Laiklik ise yerlerde sürünüyor, paspasa döndü adeta..
Dünün Parlamentosu, bugünkünden çok daha etkiliydi ve Türkiye’nin birlik, beraberlik ve ulusal çıkarlarını daha iyi gözetiyordu. Demokrasimiz tek adamın elinde tanınmaz hale gelmemişti dün.Ama bugün, çarpık ve sağlıksız demokrasi anlayışı Türkiye’ye çok büyük zararlar veriyor.
Dün çift rakamlı enflasyonumuz vardı. Türk Lirası çok sıfırlıydı. İMF’ye borçluyduk. Fert başına milli gelir bugünkü kadar yüksek değildi ama,ekonomimiz bugünkü gibi tehlikede ve belirsiz de değildi. Bugün gırtlağa kadar borçtayız. Müthiş bir israf politikasının esiri olduk. Kötü yönetim yüzünden sıcak para da kaçtı Türkiye’den. Şimdi ne yapacağımızı bilemiyoruz. Yabancı gazetelere göre batmışız da, farkında değilmişiz. Yerli ekonomistlerimize göre, durum çok tehlikeli. Bu işlerden anlayanlara göre, önümüzü göremediğimiz gibi, yarınlara umutla bakabilecek bir ışık da mevcut değil.
Çapsız siyasetçilerin ve sorumsuz yöneticilerin elinde oyuncak olduk. Ettiği anayasaya sadakat yeminine uymayan bazı politikacılarımız, herkesin malumu mebuslarımız Türkiye’nin altını oymak için yarışıyorlar. Böyleleri dün de vardı ama, bugünkü gibi
güçlü ve etkili bir konumda değillerdi. Bugün Meclis’te de temsil edilen öyle bir siyasi partiye sahibiz ki, bu partinin başkanları ve ileri gelenleri bağımsızlıktan ve kendi kendilerini yönetmekten bahsediyorlar. Türkiye gerçekten bir hukuk ülkesi olsaydı, bu ve benzer tehditleri savuranlardan hesap sorulmaz mıydı? Nerede Anayasa Mahkemesi, nerede Yüksek mahkeme başkanları, nerede Cumhuriyet başsavcıları..? Dünün Türkiye’sinde vardı bunlar, bugünün Türkiye’sinde sesleri solukları çıkmıyor.
Kavga, gürültü, terör dün de vardı. Ama bugünkü kadar açık ve net bölünme tehlikesi yaşamıyorduk. Milli eğitimimizde dün de eksikler ve yanlışlar vardı ama, bugünkü gibi dini ağırlıklı toptan bir değişiklik yaşamamıştık hiç. İhracatımız bugünkü kadar fazla değildi dün. Ama bugünün çok yüksek ithalatını da yapmamıştık. İhracat arttı ama, usulsüzlükler ve yolsuzluklar bu artışın da önüne geçti şimdi.
Dün de hırsızımız vardı,bugün de var. Dün yakaladıklarımızı yüce divana yolluyor ve mahkum ediyor, bugün yakalananları ise koruyor, yargıdan kaçırıyoruz. Demokrasi tarihimizin hiçbir döneminde böyle sözlü ve görüntülü suçlara milletçe tanık
olmamıştık. Koca koca kasalar, deste deste dolarlar, yerli ve yabancı paralar görmemiştik hiç. Ama bugün…?
Milleti her gün azarlayan, kavgacı, bıçkın, kabadayı, külhanbeyini andıran siyasetçilere geçmişte de rastlamıştık ama, Başbakanı ile ilk defa tanışıyoruz. Devlet adamı fotoğrafına ters düşen, devlet adamına benzemeyen çok sayıda bakan, mebus, müsteşar ve genel müdürlere sahibiz bugün. Yazık, çok yazık…
Geriye dönüş yok ve olamaz ama, geçmişin bugün yıkılan tüm iyi taraflarını geri istiyoruz. Bugünün Türkiye'sinde değil, dünün Türkiye’sinde daha mutluyduk ve daha güvendeydik. Aksini söyleyebilecek var mı acaba? Huzura hasret bir toplum haline geldiğimizi görmemek için, kör olmak lazım…