Bir ülke göz göre göre felakete giderse, kötü ve sorumsuz yönetim yüzünden harbin eşiğine gelirse, bunca başarısızlığa ve ödemesi güç faturalara rağmen, akla esenin yapıldığı ortamdan kurtuluş imkanı kalmazsa, bir fren sistemi olmaz mı koca devletin?
İnsana sigorta yapılıyor, araçlara sigorta yapılıyor, mala ve mülke sigorta yapılıyor da,devlete niçin sigorta yapılamıyor?Kötü yönetimin eline geçen devletlerin dağılmasını önleyecek bir formül mutlaka vardır.Bizde niye yok acaba?
Ülkede demokrasi varsa eğer,seçime gittim ve oyun fazlasını alarak iktidara geldim,o zaman istediğimi yaparım anlayışı egemen olursa, o ülkede huzur kalır mı,yapılan yanlışları önleme imkanı kalır mı,toprakları savunma gücü kalır mı?
Parlamento var, tehlikeli gidişi durduramıyor. Yargı var, Anayasa ve yasaların çiğnenmesini önleyemiyor. Üniversiteler var, seslerini çıkaramıyor. Yazılı ve görsel basın var, halka gerçekleri aktaramıyor.Şeffaf yönetimin yerinde yeller esiyor da, milletin olup bitenden zerre kadar haberi olamıyor. Bu nasıl demokrasi böyle?
Ülkede bombalar patlıyor, başkentin göbeğinde katliam yapılıyor,vatanı bölmek ve parçalamak isteyenlerle harp ediliyor, biz oturmuş başkanlık sistemini tartışıyor, kafayı
Suriye’ye takmaya devam ediyoruz. İç ve dış politikada yaptığımız affedilmez hatalar yüzünden, Türkiye’nin geleceğini tehlikeye atıyoruz. Etrafımızdaki Kürt çemberi giderek daralıyor. Askerimiz polisimiz hiç uğruna ölüyor. Siyasetçilerin sorumsuzluklarının bedelini, insanımız canıyla ödüyor.
Türkiye’nin mezheplerle boğuşmak gibi bir ödevi mi var? Niye Suriye’ye bulaşmayı sürdürüyoruz? Her yere kafa tutmaya neden devam ediyoruz? Kürt politikasındaki zikzaklar,tavizler,pazarlıklar,koskoca Türk devletini ne hale getirdi,hala farkında değil miyiz? Teröristlerin cenazelerine katılan, ettikleri yemine ihanet edenlere devletin bütçesinden hala maaş verip duracak mıyız?
İçinde bulunduğumuz şartlar, fazla muhalefeti de kaldırmaz. Ordumuz, emniyet güçlerimiz cephede. Ancak birlik olursak, bu işlerin altından kalkabiliriz. Ama bırakın birlik olmayı, oturup konuşmayı bile beceremiyoruz hala. Ülkenin yönetim modeli değişti. Bunu görmemek için kör olmak lazım. Başkanlık sistemi başladı bile. Cumhurbaşkanı ne diyorsa o oluyor bu ülkede. Kimse sesini çıkaramıyor, kılını kıpırdatamıyor. Kuvvetler ayrılığı nerede kaldı, herkes Anayasa ve yasalarca belirlenen görevini, aklına estiği biçimde yapıyor. Nerede edilen namus yeminleri, gereğini yerine getirmeyenlere ne yapılıyor ki..?
Bir parti dini devlet işlerine iyice bulaştırdı. Buna dur diyen olmazsa, yakında din devleti oluruz ki, bazı arzu ve gayretler bunu çağrıştırıyor. Bir başka parti, bölücülüğü açıkça teşvik ediyor.Hem de hazineden aldığı parasal yardımla yapıyor bunları. Bu iki partinin mensupları, ülkenin bölünmez bütünlüğünü koruyacaklarına ve Anayasaya bağlı kalacaklarına dair yemin ettiler.Ettiler ama, tutmuyorlar ki yeminlerini.. Böyle durumlarda o partilerin kapatılması gerekmiyor mu? Kim kapatacak bu partileri, dükkan olsalar belediye zabıtası kapatır ama,parti olunca işler değişiyor. Görev yasayla yargıtaya verilmiş ama, bu konuda en küçük bir girişim yok.
Tam bir karambol içindeyiz. Önümüzü göremiyoruz, geleceğin başımıza neler getireceğini bilemiyoruz. Akşamları televizyon başında şehitlere gözyaşı dökmekten başka yapabildiğimiz bir şey yok. Millet Cumhurbaşkanı ve Başbakanın arası nasıl,iktidar partisinin kurucuları arasındaki ihtilaf gelişir mi, Suriye’ye girer miyiz, Rusya ile harp eder miyiz bulmacasını çözmeye çalışıyor. Çözebilse mesele yok, çünkü bu bulmacayı bizi yönetenler de çözemiyorlar ki…
Eskiden böyle karambollerden ülkeyi ve Cumhuriyeti Türk Silahlı Kuvvetleri çıkarırdı.Şimdi bu yetki,ordumuzun elinden siyasetçilerce alındı.Peki,Türkiye’yi bu karamboldan,bu kötü gelişmelerden ve kötü yönetimden kim kurtaracak? Herhalde kurtuluşu Türkiye’yi bu hale getirenlerden beklemiyorsunuz değil mi? Peki, kim yapacak görevi, kim sigortalayacak Türkiye’yi ve rejimi, söyler misiniz lütfen. Bilen varsa beri gelsin…