Bazen vur deyince öldürüyoruz. Denizi kirletmenin cezası 10.000 lira olur mu? Eğer kirleten gemiyse olur. Ama 4 metrelik bir motor ya da şişme botsa, böyle bir ceza olamaz. Cezaların mantıklı ve caydırıcı bir nitelik taşıması gerekir. Hiç teknenin değerinden fazla bir para cezası kesilir mi?
Bundan cezayı kesen de şikayetçi, parayı veren de, itirazlara bakan hakimler de… Yasayı çıkaran boya göre cezayı düşünmemiş ki? Sandal da bir, transatlantikte bir onlara göre. Denizi kim kirletirse 10 bini öder. Çöpü de atsa denize, sintineyi de bassa, pis suyu da boca etse cezası aynı.
Denizleri kirletmemek, temiz tutmak lazım. Bunun için elbette mücadele etmeliyiz. Ama denizlerin yüzde 90’ı karadan gelen atıklarla kirleniyor. Biz yüzde 90’a aldırmayıp yüzde 10’un yakasına yapışırsak, dostlar alışverişte görsün manzarasından kurtulamayız.
Kentlerin kanalizasyonunu denize verenden, sanayi atıklarını denize boşaltandan, yemek yağlarını denize dökenden hesap sorma, git sadece denizcinin yakasına yapış. Bu doğru ve haklı bir hareket değildir. Elbette denizci de denizi kirletmemeli, sanayici de, otelci de, belediyeler de… Diğerlerini görmezden gelip, sadece denizciyi suçlamak, karalamak ve cezalandırmak, işin hafife alındığını gösteriyor.
Denizin dertleri bitecek gibi değil. Çözümü çok kolay sorunlarla bile yıllarca boğuşuyoruz. Aklımızı kullanmayı,ondan yararlanmayı pek düşünmüyoruz. En basit bir hadiseyi bile büyük bir problem haline getiriyoruz. Şu Suriyeli kaçaklar meselesini bir türlü çözemedik. Kaçıran kaptana 3 aydan fazla ceza veremezsek, bir seferde 70-80 bin doları cebe atanları bu işten nasıl vazgeçirebiliriz?
Kaçak insanları küçücük botlarla ölüme sürükleyen kaptanlar, 3 ay sonra elini kolunu sallayarak aramızda dolaşıyorlar. Hatta bazıları, defalarca yakalanmalarına rağmen aynı işi yapıyorlar. Cinayete teşebbüsün ve cinayetin cezası çok ağır ama, buna göre hüküm giymiyor ki kaptanlar. Yeni bir suç olduğu için, adam kaçırmak Türk Ceza Kanununda gereği şekilde yer almıyor. Bu durumda hakimlerin de yapacağı bir şey yok.
Ankara önüne geleni ve eline geçeni torba kanununa atıp bir gecede çıkarıyor. Bu yüzden torba kanunu, çuval kanununa döndü ya. Kaptanların cinayet ve cinayete teşebbüs suçlarına da müebbet hapis cezası verilebilecek bir değişiklik yapılsa, mesele kökünden çözülür. Peki, ölümden dönen yada kurtulan kaçaklara yakalandıklarında ne yapılıyor acaba? 2000 lira ceza kesilip, 5 gün içinde geldikleri yere dönmeleri isteniyor.Olay bölgesini terk edenler, birkaç gün sonra yeniden gelip, yine kaçmanın yollarını arıyorlar. Böyle birkaç defa yakalanan kaçaklar var.
Geçen yıl Bodrum bölgesinde yaklaşık 280 civarında kaçağı canlı yakalamışız. Ölü bulduklarımız ise 100’e yaklaşmış. Bu yıl bu rakamı katlayacağımız anlaşılıyor. Kaçaklar Ege’de en çok Sığacık, Kuşadası, Didim, Datça ve Bodrum’dan firarı tercih ediyorlar. Bu arada bizim ıssız koylarımıza götürüp (Haydi Yunanistan’a geldik) diye bırakılanların sayısı da hayli fazlaymış.
Denizde suç da, suçlu miktarı da artıyor. Turizmi teşvik için verilen ucuz mazotu, özel yatında kullanan zenginlerimiz var. Maalesef buna bile tenezzül ediyorlar. Şimdi bunlar sıkı şekilde takip ediliyor ve yakalananlar mahkemeye veriliyor. Ayrıca yasal çıkış yapmadan Yunan adalarına gidenler de, sıkı bir şekilde izlenerek, dönüşlerinde yargının karşısına çıkarılıyor. Eskiden böyle gidilirdi komşuya. Şimdi teknenin tüm çıkışlarını almak ve gerekli muameleleri yaptırmak şart. Yaptırmayanları büyük sürprizler ve cezalar bekliyor. Benden söylemesi…