Türkiye’ye zaman ve kan kaybettirmek için ne mümkünse yapıyoruz. Ekonomik kriz,mutfaklardaki yangın, ülkenin giderek ağırlaşan iç ve dış sorunları umurumuzda değil sanki.Aylardır seçim işleriyle uğraşıyoruz, gündemi seçimle meşgul ediyoruz, milleti devamlı seçime mahkûm ediyoruz.
Sebebi ne olursa olsun, aklımıza estikçe ve zor durumdan kurtulmak için seçim yapmamalıyız. Biz ikidebir seçim yapacak kadar zengin bir ülke miyiz? İstanbul Belediye Başkanlığını kurtarmaya çalışacağımıza, giderek karanlığa sürüklenen Türkiye’yi kurtarmanın çaresine bakmalıyız.. Parlak nutuklara filan aldanmayın, felaket tellallığı da yapmayın ama, durumumuz çok ciddi. Birlik ve beraberlik içinde çıkabiliriz düze. Buna sadece millet değil, ülkeyi yönetenler de inanmalı,kavgayı ve gürültüyü bırakmalı,ortak çözüm yolları üzerinde durmalıyız.
Devletin kurum ve kurallarını yaraladık.Yetişmiş kadroları dağıttık.Siyasetin vasıfsız,tecrübesiz,liyakatsiz kadrosuna teslim ettik güzelim ülkeyi.Bu yüzden başımıza gelmeyen kalmadı.Geçmişten de ders almıyoruz,hatalarda ısrar ediyoruz,yanlışların hesabını soramıyoruz bir türlü. Babamızın parasını harcar gibi harcıyoruz milletin parasını. Bunu ortaya koyan Sayıştay’ın raporlarına bile kulak asmıyoruz. Güya Fetö ile mücadele ediyoruz, adamlarını devletten temizlemeye çalışıyoruz ama,şimdi de başka cemaatleri ve tarikatları bela ediyoruz devlete.Daha
Fetö’yü doğru dürüst temizlemeden Menzil tarikatını bulaştırıyoruz yönetime. Cemaatler, tarikatlar cirit atıyorlar ortalıkta. Cüppeli Ahmet ve benzeri yobazlara itibar ediyoruz, saygı gösteriyoruz, devlet katında önemli kişilermiş gibi görüyor, öyle muamele ediyoruz.Yazık ediyoruz dostlar Türkiye’ye,gerçekten çok yazık ediyoruz.
Denizin suyu bitti, paralarımızı erittik. Sadece pahalılık değil,vergiler de milletin belini iyice büküyor.Bunca israfa, bunca hesapsız harcamaya para mı dayanır?Kendi garibimizi,yoksulumuzu koruyamazken,5 milyona yakın Suriyeliye ve diğer göçmenlere bakıyoruz.Yetmiyormuş gibi,Bosna’ya da 1,5 milyar dolar bağışlıyoruz.Bu değirmenin suyu nereden geliyor? Ekonomisti de,sokaktaki adam da bunu soruyor ama,cevabını alamıyor kimse.Şeffaf bir yönetime sahip değiliz. Bizim paralarımızı harcıyorlar ama, nasıl ve ne şekilde, nereye harcadıklarını bile soramıyoruz, öğrenemiyoruz. Böyle demokrasi olur mu?
550 milletvekili yetmedi sanki, 600’e çıkardık sayılarını. Niye yaptık, neden arttırdık bilen yok. Meclis’in 3 aydır yaptığı en çarpıcı icraat,bir sürü son model ve lüks makam aracı satın almak oldu.Bir de,bayram için 20’şer bin liralık ikramiye veriyormuşuz mebuslara.Görevini doğru dürüst yapmayan,milletin meseleleriyle uğraşmayan bir Meclise servet ödüyoruz.Kimse de sormuyor (bu 600 mebus ne iş yapıyor,onca parayı hak etmeden nasıl alıyor)diye…
Hadi millet sormuyor ya da soramıyor, peki içlerinde boşu boşuna maaş almaktan şikâyetçi kimse çıkmıyor mu? Ne yazık ki çıkmıyor işte.. Menfaat oldu mu, tüm siyasi
partilere mensup olanlar bir çırpıda birleşiyorlar. Maaş zammı,ikramiye, ek ödenek,telefon ve benzin yardımı oldu mu,kabul için hepsinin eli havada. Kıyak emeklilik de cabası.. İki yıl mebusluk yaptın mı,en üst dereceden emekli olabiliyorsun.Vekiline bu kıyağı tanıyan Meclis,asiline yani millete 65 yaşına kadar bekle diyor.Bu kadar da olmaz ki.. Milletvekilliğini meslek haline getirdik. Öyle bir meslek ki, beş yılda ne yaptığı bilinmeyen bir meslek…
Hani elimde imkan olsa, milletvekillerine bu imtiyazı kaldırır, haftada iki gün toplantıya gelmelerini sağlar,diğer günlerde kendi mesleklerini yada işlerini yaparak geçinmeye zorlardım.150-200 mebus neyimize yetmez?Gazeteciliğimin 25 yılı Meclis’te geçti.Yeminden başka kürsüye çıkmamış,tek bir önerge vermemiş,seçildikten sonra seçim bölgesine uğramamış yüzlerce milletvekili ve senatör tanıdım.Bunlara verdiğimiz paraya,tanıdığımız haklara hep üzülmüşümdür.Çoğu bakanlıklarda iş takip eder, seçmenine torpil yaptırmaya çalışır, Parlamentolar arası dostluk gruplarının seyahatlerine katılmaya uğraşırlardı.Genelde de Fildişi Sahilleri,Filipinler,Japonya,Kore,Avustralya,Yeni Zelanda gibi uzak yerlere yapılırdı bu geziler.Elbette milletin parasıyla…
Eskiden maaş artışlarına, Meclis lokantasındaki ucuz yemeğe, kıyak emeklilik arzularına filan karşı çıkan tek-tük milletvekilleri olurdu. Hiç unutmam, Erzurum Milletvekili rahmetli Cevat Önder, Kayseri Milletvekili Turhan Feyzioğlu, Ankara Milletvekili Adnan Kahveci bunlardan ilk
aklıma gelenler.. Peki karşı çıktılarda ne oldu, sonuç alabildiler mi dersiniz?Hayır,sadece kendilerine ve millete saygı için yaptılar bunu.Ayrıca diğerlerinin (gösteriş) suçlamalarına da muhatap olup üzüldüler.
Bir vatandaş olarak söylüyorum, benim Meclisim böyle olmamalı, olamaz. Milletini gerçekten temsil etmeli,sorun ve problemlerin üzerine cesaretle yürümeli,devletin tüm zorluklarına göğüs germeli, Türkiye’ye tam kadro sahip çıkmalıdır benim Meclisim. Ayrıca harcanan tek kuruşun bile hesabını sormalı, tüm haksızlıklarla mücadele etmeli, hakketmediği parayı almamalı ve şerefi üzerine ettiği yemine sadık kalmalıdır benim vekilim. Böyle bir Meclisi özlüyorum işte.
Türkiye’nin birlik ve beraberliğine inanmayan, Anayasa ve yasalarına açıkça karşı çıkan, bayrağımıza ve toprağımıza saygılı davranmayan, terörist grupları destekleyen ya da sempati besleyen milletvekillerimiz bile var bizim. Bunlara bir de dokunulmazlık tanıyor, maaş veriyor, saygı gösteriyoruz. Bu kadarı da olmaz artık.Onun için böyle bir Meclis’e,benim Meclisim diyemiyorum ya. Sadece ben değil, milyonlarca insan da diyemiyor işte…
Bu tanınmaz hale getirdiğimiz demokrasinin kitabını yeniden mi yazsak acaba?