İstediğiniz kadar başarısız liderler ayrılmalı diye düşünün, siyasi partiler kanunu değişmeden her seçimden yenik çıkan parti başkanları koltuklarını bırakmazlar.
Şimdi Bahçeli ve Kılıçdaroğlu’nu değiştirmek mümkün mü? Delegelerin tamamına yakını, onların kadrosu... İl ve ilçe yönetimlerinin nerdeyse tümü, merkez yönetiminin adamları… Bu durumda başkanlığa yeni aday olanlar, nasıl seçilebilirler ki?
Siyasi Partiler Kanunu değişmeden, siyasette reform yapılamaz. Genel Başkanların korkutucu ve ürkütücü hakimiyetleri, yeni rakiplerin çıkmasına, seçkin ve saygın insanların politikaya girmelerine engel oluyor. Siyaset sahasını, bu engellerden mutlaka temizlemeli, yeni ve genç insanların politikaya atılmalarının önünü açmalıyız.
Partilerde gerçek demokrasinin olduğunu kim iddia edebilir? Gerçek demokrasi Türkiye’de yok ki, partilerde olsun. Hangi parti, önseçime samimiyetle yaklaşıyor, eksiksiz önseçim yaptırıyor sanki? Başkana yakınsanız, mebus da olursunuz, merkez yönetim kurullarına da seçilirsiniz, partiniz iktidara gelirse bakanlık şansınız bile gündeme gelir. Ama başkanın adamı değilseniz, sevgi ve sempatisini, güvenini kazanamamışsanız, hele ona kayıtsız bağlılığınızdan emin değilse eğer, sizden ne köy olur nede kasaba…
Sadece siyasi partiler kanununu değiştirmek de yetmez. Seçim kanununu da değiştirmemiz lazım. Bu seçim kanunuyla Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu kadroları Parlamento’ya sokamayız. Şuna inanıyorum ki,Türkiye’nin iyi yetişmiş,çok değerli, tüm dünyanın saygısını kazanabilecek,ülkeyi geleceğe başarıyla taşıyabilecek insanları var. Bunların çoğu geri perdede, olup bitenleri
üzüntü ile seyrediyorlar. Oysa bunlara bir şans versek, bir imkan tanısak var ya, Türkiye’yi uçururlar.
Dikkat edin, kimseyi küçümsemek için söylemiyorum ama, ortalıkta yönetici diye gezinenlerin büyük bir kısmı, bileklerinin hakkıyla ve değerleriyle mi oturdular o koltuklara? Yoksa torpille, yandaş gayretlerle, yağcılığın nimetlerinden yararlanarak mı geldiler o makamlara? İstisnalar kaideyi bozmaz, elbette ki kendi gücüne güvenerek de tırmananlar vardır mutlaka ama, çoğunluğun Türkiye’nin özlediği ve ihtiyaç duyduğu kadrolardan oluştuğunu iddia edebilir miyiz hiç?
Bunca değerli insanını, köşesinde kıpırdatmadan oturtan başka bir ülke var mıdır yeryüzünde acaba? Bunu çok merak ediyorum. Değeri değersizleştirmekte üstümüze yok. Siyaset sahasını öylesine çamurlu ve kaygan bir hale getirmişiz ki, adımını atmaya niyetlenen ülke sevdalıları, ayağı kayıp yere düşüveriyor hemen. Türkiye’yi iyi tanıyan bir yabancı meslektaşlarım, yıllar önce ‘’böylesine kıymetli insan zenginliğine sahip bir ülkenin, yönetici fakirliği çekmesine inanamıyorum doğrusu’’ demişti. Ne kadar doğru bir tespit değil mi?
Türkiye son 15 yılda iyi yetişmiş insanlarını cezalandırdı adeta. Çoğu kıyıma uğradı, emekli edildi, evine yollandı. Siyasi değişikliği, itibarlı seçkin ve saygın insan temizliği şeklinde anlayanlar, tecrübeli ve bilgili kadroları yok ettiler. Ülkemiz bugün, bu kıyımın ve toplu temizliğin cezasını çekiyor. Tecrübeli insanlar, değerli bürokratlar, seçkin amiral ve generaller, çok kıymetli polis ve istihbarat kadroları, yerlerini deneyimsiz insanlara bırakmak zorunda kaldılar. İç politikada da, dış politikada da yaşadığımız perişanlığın ve acıklı tablonun asıl sebebi bu işte. Bir diplomat, bir general bir polis müdürü, kolay mı yetişiyor? Pasifize edilen profesörler, kıymetli akademisyenler torpille mi alıyorlar o sıfatları? Bugün öyle rektörler görüyor ve tanıyorum ki , Üniversitelerimiz ve bilim dünyamız için çok üzülüyorum.
Değerli insanlarımızı politikaya nasıl sokacağız? Siyasi partiler kanunu ile seçim kanununu değiştirmek, öyle kolay bir iş değil. Bugünkü siyaset kadrosu, ülkenin ihtiyacı olan böyle bir değişikliği yapar mı? Kendilerinin altına mayın yerleştirirler mi hiç? Meslek haline getirdikleri siyasetin, babadan oğula geçen bir sistemin, soyadlarıyla devam eden bir siyasi mirasın dağılmasına izin verirler mi, göz yumarlar mı? Anayasayı değiştirmeye, Başkanlık sistemini getirmeye kalkışıyorlar da, Türkiye’yi bu acıklı duruma düşüren seçim ve siyasi partiler kanununu değiştirmeyi akıllarına bile getirmiyorlar.
Türkiye’nin menfaatlerini değil, kendi kişisel menfaatlerini düşünenlerin elinden mutlaka kurtarmalıyız ülkemizi. Bunun bir yolu vardır mutlaka. Mevcut yönetim kadroları bunu hiç düşünmüyor ama, bari evlerinde oturmaya zorlanan değerli ve seçkin insanlarımız bir çalışma yapsalar da, önümüzü tıkayan ve gelişip güçlenmemizi önleyen engelleri temizleyecek formülleri gündeme getirseler bari. Bakarsınız bu formülleri devreye sokacak bir ortak aklın eline geçerse Türkiye, çok şeyler değişebilir. Olmayacak bir duaya amin diyoruz galiba ama, gün doğmadan neler doğar. Belli mi olur hiç..?