DUAYEN

Datça-Bozburun Faciası

         Bu iktidar dönemindeki çevre tahribatı, benim yaşam sürem içinde (71 yıl) hiçbir dönemde görülmedi. Zaten çevrenin önemini fark etmemizin  ülkemizdeki tarihçesi de, ancak yarım asrı (50 yıl) buldu.

         Son 10 yılda çevremiz, akıl almaz bir hızla mahvedildi. Ne ormanımız kaldı delik deşik olmayan, ne kirlenmeyen denizimiz, gölümüz, nehirimiz… Ağaç dikmeyi çevrecilik gibi gösteren hükümet, diktiği ağaçların 50-60 yıl sonra büyüyeceğini hesaba katmadan, milyonlarca ağacı katletti. Örnekleri saymakla bitiremem,ama sadece İstanbul’a yapılacak üçüncü köprü ile üçüncü havaalanı için kesilen ormanlara bakmak kafi…

         Önüne gelene maden ruhsatı dağıtarak, tüm orman alanlarının gelişigüzel bozulmasına sebep olan Hükümet, ülkenin tüm akarsularını da Hidroelektrik santral projelerine tahsis ederek, güzelim nehirlerimizi, çaylarımızı, derelerimizi perişan etti.

         Mevcut iktidarın ilk çevre Bakanı Osman Pepe, konuyu öğrenene kadar fazla zarar veremedi. Ondan sonra gelen Veysel Eroğlu, doğayı adeta dinamitledi. Ama gelen gideni aratır derler ya, asıl facia Erdoğan Bayraktar döneminde oldu. SİT alanlarında dereceler düşürüldü, yapılaşmanın yasak olduğu yerler betona açıldı, bazı koylara girildi, akarsuların zaptı filan hep o döneme rastlar. Erdoğan Bayraktar TOKİ’nin başındaydı, oradan Şehircilik ve Çevre Bakanlığına getirildi. Çevrenin yapılaşmadan sorumlu bir bakanlığa yamalanması, tam manasıyla kuzunun kurda teslimiydi. Kurtta sonuçta kuzuyu paramparça etti.

         Ülkeye yapılan çevre kötülüklerinin hangi birini anlatayım. Bin bir zahmetle kurduğumuz Özel Çevre Koruma Kurumunu lağvettiler. Bu kurum 25 yıldır iyi-kötü Akdeniz ve Ege’nin henüz elden çıkmamış sahillerini, koylarını, ormanlarını, değerli doğal ve görsel alanlarını korudu. Şimdi bunun adını değiştirdiler, işi bir miktar öğrenen personeli Orman Bakanlığına postaladılar, belki inanmayacaksınız ama, Türkiye’nin çevre işleri, çoğu TOKİ kökenli  bu işten hiç anlamayan inşaat mimar ve mühendislerinin elinde kaldı. Olacak iş mi, bu iktidar döneminde oluyor işte…

         Şimdi her Allah’ın günü, bir çevre faciasıyla tanışıyoruz. Son olarak, Datça-Bozburun bölgesini imara açmaya karar vermişler. 1/25000 ölçekli yeni planla Palamutbükü ve Mesudiye’yi de turizme açıyorlar. Ben bu ülkede 50 yıldır turizm ve çevreyi yazıyorum. Devletteki görevim sırasında, (Allah razı olsun merhum Turgut Özal’dan), Ege ve Akdeniz bandını korumaya alırken, buraları da ekledim. Sebebi hem o muhteşem güzellikleri korumak ve hem de (çevresiz turizm olmaz)ilkesini muhafaza etmekti.

         Gelmiş geçmiş en çevreci hükümet olmakla böbürlenenler, kargaları bile güldürdüklerinin farkında değiller ki, katliamı çevrecilik olarak takdime devam ediyorlar. Şunu söylemek zorundayım, elbette turizm yatırımı yapacağız, elbette turizmi çeşitlendireceğiz, ama doğayı tahrip etmeden, değerlerimizi bilinçsizce elden çıkarmadan…

         Hem Ege ve Antalya bölgesinin artık fazla otele ihtiyacı yok. Mevcutlarını doğru dürüst dolduramıyoruz, Marmaris-Bodrum ve Çeşme’de oteller iki-üç ay çalışıyor. Hepsi 9 ay bomboş ve kapalı bekliyorlar. Bölge artık pansiyon ve küçük butik otel yatırımları için düşünülmelidir. Dev oteller bir gün elimizde patlar ama, küçük işletmeler her dönem ayakta kalır. Turizmin uluslararası ünlü uzmanları geleceği bu bakışla yönlendiriyorlar.

         Çevre işini eline yüzüne bulaştıran Hükümet, artık doğal değerlerimize, ormanlarımıza, koylarımıza, elini uzatmaktan vazgeçsin.

Yayın Tarihi
18.05.2014
Bu makale 6510 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!