DUAYEN

Çiftçiye kulak verin

     Türk çiftçisi yıllardır korumasız, adeta kaderine terkedilmiş durumda. Öyle kötü günler geçiriyor ki, imdat sesini bile duyan yok.

    Yöneticilere bakarsanız, ortalık güllük gülistanlık. Ama kazın ayağı öyle değil. Gerçeklerle iyimser nutuklar örtüşmüyor maalesef. Şunu herkes bilmeli ki, Türk çiftçisi perişan. Ürettiği her şeyin maliyeti çok arttı. Yetiştirdiğini değerine satamıyor, parayı komisyonculara, tefecilere, bankalara kaptırıyor. Çoğu gırtlağa kadar borçta, senetleri ödeyemiyor, malını mülkünü icradan kurtarma savaşı veriyor.

     Mazot arttı, tohumluk ve gübre arttı, zirai ilaç çok pahalandı, sera naylonu, sulama sistemleri, elektrik filan el yakıyor. Nakliye belini bükmeye başladı çiftçinin. Bir de yanına her gün artan vergileri koyarsanız, ipin ucunun iyice kaçtığını kolayca anlarsınız. Hele bir de hayvanı varsa çiftçinin, durumu daha da beter hale geliyor. Hayvan yeminin fiyatı öylesine arttı ki, millet ineklerini ve koyunlarını kasaba satıyor artık. Tarım Bakanlığı aksini söylüyor ama, köy yerinde yaşayanlar ve onlara tanık olanlar kör değil. Açıkça görüyorlar olanları.

         Hükümetin güzel bir uygulaması vardı. Köylerde birer ziraat mühendisi görevlendiriyordu, Şimdi onları da göremiyoruz artık. Neden kalktı bu uygulama, niçin geri çekildi genç mühendisler? Eğer görevde olsalardı, hiç değilse amirlerine anlatırlardı çiftçinin perişan durumunu.

     Böyle giderse, çiftçi havlu atacak bilesiniz. Çiftçi havlu atarsa, ülke gıda sıkıntısı çeker. Zararına kim çalışır? Pahalıya mal edip ucuza satarak kazanma formülünü henüz dünyada bulan yok.Tüm girdilerin el yakacak, sen de zararına üretip, geçimini sağlamaya çalışacaksın. Öyle şey olur mu?. Ya çiftçinin feryadına kulak vereceğiz yada sonucuna hep birlikte katlanacağız.

    Çiftçinin feryadı, sanayicinin feryadına benzemez. Otomobili, buzdolabını, televizyonu yiyemezsin, ama çiftçinin ürettiğini bulamazsan, açlıktan ne yapacağını kimse kestiremez. İnsanlar hele bir aç kalmaya görsün, İnançlarını bile yerler.

     Domates tarlada 500 kuruş, pazarda 2 milyon, manavda 3-4 milyon. Hıyar hıyar olalı böyle fiyat çekmedi. Ama çiftçi değil, komisyoncu kazandı hep. Kavun, karpuz, soğan, sarımsak, patates, hele limon… Kilosu 5 liraya limon olur mu? Mersin’den 500-600 kuruşa satılan limonun fiyatı, Pazar ve manavlarda on misline çıkıyor. Kavun karpuz da öyle…

     Şeftaliyi kaça sattı üretici? Biz kaçtan yedik büyük şehirlerde biliyor musunuz? Söylesem dudağınız uçuklar. Şimdi nar mevsimi geliyor. Üretici kilosunu 400-500 kuruşa satsa iyi. Ama şehirlerde 4-5 liraya yiyecek millet. Nar kansere iyi geliyor diye, dünyada en pahalı meyvelerin arasına girdi. Ama bize bakın, üreticisi zarar ediyor hala.

     Zeytini, zeytinyağını, sütü filan da konuşalım mı? Hepsinin fiyatları yerlerde sürünüyor. Üstelik de zeytinlere musallat olmaya başlayan bir hastalık, rekolteyi de iyice azaltıyor.. Kime anlatacağız bunları? Kim dinleyecek çaresiz kalan üreticilerimizi?

     Vakit geçirmeden üreticilerimize ve sorunlarına kulak vermek zorundayız. İş işten geçmeden gerekli tedbirleri almalı, günlük politikalarla uğraşarak zaman kaybetmemeliyiz.

Yayın Tarihi
11.10.2013
Bu makale 7184 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!