Muhalefet toparlanmadıkça, Meral Akşener’in partisi biran önce devreye girmedikçe, iktidar partisi ülkeyi dilediği gibi yönetmeye devam eder.Etkili bir muhalefet AKP’yi hemen durduramaz ama, kurulduğundan beri hiç kullanmadığı siyasi frene zaman zaman bastırmak zorunda bırakabilir.
CHP’nin muhalefet anlayışını değiştirmesi ve sadece AKP’ye cevap politikasından vazgeçmesi gerekiyor. AKP’nin diliyle kurduğu tuzağa düşmemesi ve AKP gündeminin arkasından kuzu kuzu gitmeyi terk etmesi lazım CHP’nin. Yeni şeyler söylemesi, yeni programlar açıklaması, ülke gündeminde önceliği ele geçirmesi şart.
Adalet yürüyüşü iyi güzel de, gerisini getiremediler ki.. Kürt politikası hala belirsiz. Referanduma ciddi bir karşı çıkış yok.. Atatürk heykellerine saldırılar karşısında sert tepkiye bile hala şahit olamıyoruz. CHP’nin ne yaptığını, ne yapacağını anlayamıyoruz bir türlü. Milli eğitimimiz, tarımımız, savunmamız, ihracatımız, turizmimiz, ekonomimiz ne durumda? İstatistiki çalışmalar, raporlamalar ve önlemlerle ilgili önerileri, programları ne? Çalışma grupları kursalar, devletin bir röntgenini çıkarsalar, kötü gidişi düzeltecek projelerini hazırlasalar ve bunları milletle paylaşsalar iyi olmaz mı?
AKP Kılıçdaroğlu’nun fanilalı fotoğrafına takmış. CHP başka işi yokmuş gibi, devamlı cevap verip duruyor. Ülkenin daha seviyeli işleriyle meşgul olduğunu belirtse ya, hayır fanilanın peşine takılmış gidiyor. CHP’nin tembel bir muhalefet partisi görüntüsünden bir türlü kurtulamadığını artık kabul etmeliyiz. Bakın AKP nasıl çalışıyor, tüm teşkilatlarını geceli gündüzlü ayakta tutuyor, halkla sıcak teması aralıksız ve akıllıca sürdürüyor. CHP niye yapmıyor bunları? Evet medyadan gereği şekilde yararlanamıyor ama, il ve ilçelerde siyasi toplantılar yapmasına, yeni plan ve programlarını açıklamasına bir mani mi var?
Merak ediyoruz, CHP’nin Anayasa ihlallerine karşı suskunluğu, sessizliği daha ne kadar sürecek? Dinle devlet işleri iyice birbirine girdi, laiklik ortadan kayboldu gibi bir şey. Haksızlığın, usulsüzlüğün haddi hesabı yok. Devlet harcamalarındaki dikkat iyice dağıldı. İsrafın freni artık hiç tutmuyor. Savunmada sistem tepeden tırnağa değişti. Generaller, amiraller, devletin yetişkin memurları istifa edip duruyor. Ana muhalefet partisi CHP’de şaşkın gözlerle seyredip duruyor. Çıkın bir şeyler söyleyin, yanlışları düzeltecek önlemlerinizi anlatın millete.
AKP’ye boşuna kızıyoruz. Kızmakla düzelmiyor ki işler. Çalışmakla, millete yeni hedefler göstermekle, ciddi projeleri hazırlamakla düzelir ancak. Bunları yapmadıkça, iktidar partisi bu ülkede istediği gibi rahatça atını oynatıp durur. Nitekim öyle de oluyor işte…
Meral Akşener’in partisi, ülkede büyük bir heyecan dalgasına sebep oldu. Kırgınlar, küskünler, karamsarlar, oy verecek parti bulamayanlar ve iktidarın yanlışlarına tepkili büyük bir kesim, umudla sarılmayı bekliyorlar bu partiye. Akşener ve arkadaşlarının mesajı büyük ses getirdi. Türkiye’yi eski ayarlarına döndüreceğiz diyorlar. CHP’nin bir
türlü söyleyemediği, müthiş bir slogan bu. Hırpalanmamış Anayasasıyla, kurumlarıyla, güçlü ordusuyla, tam laikliğiyle dünün saygın Türkiye’sinden yana olanlar, henüz adı konulmamış ve tabelası bile asılmamış partiden peşin umutlular. Akşener ve ekibine büyük bir avans ve avantaj tanınıyor. Bunun kıymetini bilmeleri ve yola çıkarken atacakları adımları iyi hesaplamaları gerekiyor. Genç, yıpranmamış,kaliteli politikacılarla yola çıkacaklarını söylüyorlar. Kadrolarında kadınlara daha çok yer vereceklerini açıkladılar bile. Bu iyi bir şey….
AKP ve CHP’nin Akşener rüzgârını iyi okumaları şart. Ortada yönetime kızgın ve öfkeli, eski Türkiye’yi özleyen, ülkeyi AKP öncesi ayarlarına döndürecek bir harekete sempatiyle bakan ve yaklaşan büyük bir kesim var. Öyle anlaşılıyor ve gelen haberler öyle gösteriyor ki,bu kesim eğer büyük bir yanlışlık yada hata yapılmazsa Akşener’i destekleyecek. Ancak şu hususu da gözden uzak tutmamalıyız. Aynı kesim, Akşener olmasaydı da ortaya çıkacak inandırıcı ve güvenilir bir rüzgârın, bir yeni liderin peşine düşmeye hazırdı. Şimdi Akşener çıktı, onun için bir başka rüzgâr bekleyişi artık sonlandı sayılır.
Türkiye’nin huzura ve barışa ihtiyacı var. Atatürk’ümüzün yurtta sulh cihanda sulh politikasına sıkı sıkıya sarılmalıyız. Üreten, çalışan ve kendi kendine yeten bir Türkiye olmalıyız. Geriye değil, ileriye bakmalıyız, eskisi gibi çağdaşlığa yürümeliyiz. Ortadoğu gibi bataklıkların üzerine değil, aydınlıklara koşmalıyız. Demokrasiyi kötüye kullanma hastalığından vazgeçmeliyiz. İmam hatipleri çoğaltmak, normal liseleri imam hatibe çevirmek yerine, meslek liselerine ağırlık vermeliyiz. Köy enstitüsü modellerine dönmeliyiz. Bu ülkeyi, topraklarımızı, bayrağımızı, Cumhuriyetimizi ve Anayasamızı canımızdan aziz bilip, özenle ve titizlikle korumalıyız. Kardeşçe sarılmalıyız birbirimize. Milleti bölüp parçalayacak gayretlere karşı çıkmalıyız. Sesimizi iyice yükseltmeliyiz. Topluma unutturulmak istenen milliyetçiliğimize layıkıyla sarılmalı, bu kutsal kavramı politika malzemesi olmaktan kurtarmalı, gençlerimize milliyetçiliği iyi aşılamalıyız.
Yapacak çok işimiz var. Milli menfaatlerimizi kişisel çıkarlarımızın önünde tutarsak, biz bu geleceğe yolculuğun taşlarını başarıyla döşeriz. Tüm siyasi partiler el ele vererek, geçmişin yanlışları üzerinde durmak yerine geleceğe yürüyüşte samimiyetle davranırsak, elele ve kolkola atarsak adımlarımızı, başaramayacağımız iş yoktur.
İnşallah korkulu rüyaları bir yana atıp, geleceğin güzel Türkiye’sini yediden yetmişe birlikte yaşarız.
Dileriz öyle olsun.