Bir zamanlar Olympos dağı eteklerinde Chimera adında ejderha yaşarmış. Yöre halkına aman vermez, ateşiyle yakar, yer, yutar bir türlü doymazmış. Kafası aslan, vücudu keçi, kuyruğu yılan olan ejderha kızdığında ağzından yeri göğü yakan alevler saçarmış dörtbir yana... Ne yaptılarsa kurtulamamışlar canavarın şerrinden. Düşünmüşler, taşınmışlar sonunda yiğitliği dillere destan Bellerephon'u göndermişler Chimera'nın canını almaya. Bellerophon tanrılardan yardım istemiş ejderhayı altetmek için. Tanrılar, kanatlı at Pegasos'u göndermişler. Bellerophon sürmüş atını ejderhanın üzerine, sıkıştırmış denize yakın bir tepede. Chimera'nın ağzından çıkan alevler yakmış bütün çevreyi. Kanatlanmış Pegasus, vurmuş mızrağını Bellerephon ejderhanın yüreğine. Chimera haykırmış acıyla, girmiş yerin yedi kat dibine bir daha çıkmamak üzere. Ama ağzından saçtığı alevler hala fışkırır dağın dörtbir yanına...
Böyle anlatılır mitolojide Yanartaşın ateşi. Görmek gerek nasıl bir ateştir o kayalardan fışkırır ?Antalya'dan batı yönünde 70 Km. mesafede alabalık çiftlikleriyle ünlü Ulupınar'a geliyoruz sabahın erken saatleri. Değirmenbükü mevkiine aracımızı bırakıp yürüyoruz Likya yollarının bu bölümünü. Sağımızda Uludereyi aşağılarda bırakarak. Bölge florasının zenginliği şaşkına çeviriyor ekibi. Onlarca çiçek türü sarıyor çevremizi.Uludere ile karaderenin buluştuğu alanda suyun gürültüsüne çeşitli kuş sesleri karışıyor. Çoban Memet yaklaşıyor ürkek, meraklı bakışlarıyla. Biraz sohbet ediyoruz. “Everin beni, bıktım yalnızlıktan “ deyiveriyor utangaç.
Horoz ötmez mevkiine ulaşıyoruz. Ayaklarımızı dinlendiriyoruz öbek öbek oluşmuş göletlerde. Bir saate yakın yükselerek ilerliyoruz Chimera'nın ateşine. Bölge coğrafyasına en hakim tepede kumanyalarımızı açıyoruz, ikramlarla çeşitleniyor soframız. Biraz ilerimizde kayaların arasından çıkan alevlere ulaşıyoruz. Yağmur yağdığında alevlerin daha da büyüdüğü bu doğal gaz kaynağının güzelliğinde büyüleniyoruz.
Bulunduğumuz tepenin sahile bakan kayalıklarında başka ocaklar vardır ki alevleri karanlık gecelerde gemilerden görülür. Çıralı'ya gelen hemen tüm tatilcilerin ziyaret ettiği bu ören yerini geçip, dağ yamaçlarından Tekirova'ya uzanan bir başka Likya yolunu yürümeyi konuşuyoruz yol arkadaşlarıyla...
Daha kısa, daha eğimli bir patikadan dönüşe geçiyor gurubumuz türküler söyleyerek. Balık lokantasında günün yorgunluğunu atıyoruz dostlarla.
Bir şiir geliyor masamıza Orhan Veli'den
Dağ başındasın;
Derdin günün hasretlik
Akşam olmuş, güneş batmış
İçmeyip de ne halt edeceksin...