Döşeme Boğazı

 

 

 

Osmanlı hanedanının savaştan savaşa sürdüğü, topladığı vergilerle canından bezdirdiği ve “Etrak-ı bi idrak” (Zekası, anlayışı kıt türk) diye aşağıladığı göçebe türk boylarının, Şahkulu isyanı vardır 1511 lerde...Arşivlerde ayaklanma hakkında “Şu işleri eden türktür ve birkaç Beylerbeyi elinden ciğerleri hun (kan dolmuş) kimselerdir” saptaması yapılan isyan, Tüm Anadolu'ya yayıldı. Padişah II. Beyazıt'ın sadrazamı Ali Paşa'nın ve İsyanın lideri Hasan halife oğlu Şahkulu'nun Sivas yakınlarındaki savaş alanında ölümüyle sonlanan isyan ateşinin yakıldığı Döşeme Boğazı'ndaydık bu pazar.

Yağmur altında yürüdüğümüz bu yolun, günümüz Anadolu insanının yaşam biçiminin şekillenmesindeki rolü çok, ama çok eski yıllara dayanır.

Döşeme boğazı yolu, İmparator Augustus (M.Ö.27-M.S. 14) döneminde, köşe noktası Yalvaç (Psidia Antiocheia) olmak üzere Pisidia üçgenini güneybatı ve güneydoğu yönlerinde kat eden ünlü Via Sabeste yolunun bir bölümüdür.

 

 

 

Pisidia bölgesini komşu bölgelere ve güneydeki Pamphylia bölgesine bağlayan Via Sabeste yolu, Bucak güneybatısındaki Ürkütlü'den (Antik Comama) sonra güneye doğrularak, Döşeme Boğazı üzerinden Pamphylia'ya iner. Döşeme Boğazı, büyük kalker taşlarıyla yapılmış olduğu için adını da bu özelliğinden alır. Roma'lılar, Bizans'lılar, Selçuklu'lar ve Osmanlı'lar tarafından ticaretin sürekliliği ve güvenliği için hanlar, kervansaraylar, sayısız su sarnıçları ve derbent'lerle donatılmıştır.

Padişah Abdülhamit'in sürgün etmesi sonucu yerleştiği Hafız bey'in çiftliği (Yakın zamana kadar televizyon programlarında hoş sohbeti ve fıkralarıyla tanıdığımız Bal Mahmut'un babası) Dağ nahiyesi'nde çay molasından sonra araçlarımızla bir müddet daha yol aldık. Döşeme derbendine beş kilometre kala yoğun yağmur altında başladı yürüyüşümüz. Döşeme taşlar üzerindeki tekerlek izlerinin son derece belirgin olması dikkat çekici idi. İki teker arası genişliğin 130 santim olması o dönemlerde kullanılan taşıt araçlarının niteliği hakkında arkeologlara önemli ipuçları veriyor olsa gerek. Karasakal sarnıcının bulunduğu Demirkapı mevkiine geldiğimizde bir başka ilginç yapı ile karşılaştık. Demirkapı'nın kuzey ayağında; araştırmacıların tercüme ettikleri, varlığını bugün de koruyan mil taşı, yolun; Augustus döneminde, onun emriyle yapıldığını anlatıyordu: “Başrahip 11. kez konsül ve 12. aday, 15. kez imparator olarak selamlanan halk idaresi yetkisini 18 yıldır elinde tutan tanrının (Julius Sezar) oğlu, imparator Sezar Augustus, Via Sabeste olarak bilinen bu yolu yaptırdı. İnşaatı Valisi Cornutus Aguila denetledi”

 

 

 

Döşeme boğazına doğru yolumuza devam ediyoruz. Sağımızda yüksek bir kayalık görünüyor. “Düldül uçtu kayası” Anadolunun hangi yöresine gitseniz, benzer isimlerle karşılaşırsınız. “Hz.Ali'nin atı Düldül'ün önüne bu uçurum çıkmış, atlayıvermiş aşağılara. Kanatlı at Pegasus misali...Çünkü namert düşman bir an önce Ali'nin kılıcını haketmiştir. Önüne bir kaya duvarı çıkmıştır savaşa giderken, etrafından dolaşmak zaman alır da kafir düşman kaçmaya fırsat bulur, Ali kılıcıyla kesiverir kayayı, hem de bir vuruşta... Olur o kayanın adı “Ali kesiği”. Ne yapalım bizim mitolojimiz de böyle oluşur yüzyıllar içinde...

Nihayet Döşeme derbendine ulaştığımızda yağmur da hızını kesiyor, kumanyalarımızı çıkarıp günün kritiğini yapıyoruz dostlarla...

Bu etkinlikte engin bilgi birikimiyle bize rehberlik yapan sevgili ağabeyimiz Giray Ercenk'e sonsuz teşekkürlerimizi iletiyorum. Onun eseri olan Döşemealtı kitabını da salık veririm ilgilenenlere.

Yayın Tarihi
15.02.2013
Bu makale 6106 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!